Hz. Allah’ın kıymet verdiği ve yücelttiği bir şeye kıymet vermek ve yüceltmek imanın gereğidir. Ramazan ayı da Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Mübin’de zikrettiği ve kıymetini açıkça beyan buyurduğu eşsiz ikram, ihsan ve mağfiretini içinde barındıran bir zaman dilimidir. Bu kıymetin idrakinde olup ondan gafil olmamak, nihayetine kazançlı bir şekilde erişebilmek için çaba ve gayret sarf etmek her samimi müminin en büyük gayesi olmalıdır.
Ramazan’ın Fazileti
Bu mübarek ay; gerek Kur’ân’ın tebşiri, gerekse Peygamber (s.a.v.) Efendimizin mübarek hadis-i şeriflerinde ifade edilen birçok hayrı içerisinde barındırmaktadır. Öyle ki Efendimiz (s.a.v.)müminlere bu güzel günleri çok öncesinden hatırlatmak maksadıyla: ’Allah’ım! Recep ve Şa’ban (ayın)da bize bereket ver ve bizi Ramazan (ayın)a ulaştır.’ (Bezzâr, Müsned el-Bahru’z-Zehhâr, c.13, s.117, h.no:6496) şeklinde dualarında sıkça zikretmiştir.
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte de Peygamber Efendimizin (s.a.v.), af ve mağfirete gönlü susamış ve muhtaç müminleri ’Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennem ateşinden kurtuluştur.’ (Camiu’s-Sağîr, Hadîs No: 2818) buyurarak bu bereket, af, mağfiret ve necata vesile olan ramazan günlerinin kadir ve kıymetini bilmeye ve idrake gönüllerini sevk etmiştir.
Bu öyle bir aydır ki; insanları Allah’a isyana sevk eden şeytanlar dahi bu rahmet ayında zincirlere vurulur. Bu hususta Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: ’Ramazan ayının ilk gecesi olunca şeytanlar ve cinlerin asileri zincire vurulur. Cehennemin kapıları kapatılır, ondan hiç bir kapı açılmaz. Cennet’in kapıları da açılır, ondan hiç bir kapı kapanmaz. Ve bir münadi (şöyle) nida eder: ’Ey hayır isteklisi (hayra) yönel, ey şer isteklisi, (kendini) tut. Allah tarafından cehennemden azat edilenler vardır’ Bu (nida veya azat, Ramazanın) her gecesi(nde) olur.’ (Tirmizî, Savm, 1; Nesâî, Sıyâm, 5, Buharî, Savm 5)
Efendimiz (s.a.v.)’in beyanlarında, ramazan ayına mahsus bu kadar geniş bir af ve mağfiretin varlığı bildirilirken kalbini bu rahmete kapatanların durumu da şöyle ifade edilmektedir: ’... Kendisine Ramazan (ayı uğrayıp) giren sonra da kendisine mağfiret olunmadan biten kimsenin de burnu yere sürünsün. ...’ (Tirmizî, Deavât, 101)
Ramazan ayındaki rahmete kavuşabilmenin yolu ise hiç kuşkusuz ramazan ayının ziynetleri olan, bu ayı diğer aylardan üstün kılan başta oruç ibadeti, sahur ve iftar bereketi, teravih namazı, itikaf sünneti, bin aydan hayırlı olan ve Kur’an-ı Kerim’in kendisinde inzal olduğu Kadir Gecesini ihya ve sadaka ve zekatlarla muhtaçların özellikle hatırlama nimetlerine tutunabilmekte saklıdır. Saymış olduğumuz bu amel-i salihler hakkında kısa kısa bilgi vermek gerekirse:
Oruç
Bu ayda tutulan oruç, farz olan bir oruçtur. İslam’ın beş temel şartı içerisinde zikredilmiştir ve ’her kim inanarak ve sevabını yalnızca Allah’tan umarak ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahlarının bağışlanacağı" (Buhârî, Îmân 27) Peygamber Efendimizin mübarek lisanıyla tebşir edilmiştir.
Cenâb-ı Hakk bu aya ulaşan ve mükellef olan her mümin kadın ve erkeğe, bizden önceki ümmetlere orucu emrettiği gibi "…Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun..." (Bakara 2/185) emriyle orucu farz kılmıştır. Bu nedenle dinin meşru gördüğü bir sebep olmadığı müddetçe bu ibadet terk edilemez.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte ise Rasûlullah (s.a.s.); orucun bir kalkan olduğunu haber vermiş; oruç tutan kimselerin kötü söz ve fiillerden uzak durmasını, cahillik etmemesini, şayet insanlardan kendisine bir kötülük ve çirkin söz söyleyen olursa da ’Muhakkak ben oruçluyum!’ demek suretiyle ona mukabelede bulunmasını emretmiştir. (Buhârî, Savm, 2)
Allah her ibadete bir sevap tayin etmiştir fakat orucun sevabını belirtmemiş hadis-i kutsîde ’o benim katımdadır’ buyurarak oruç ibadetinin ve oruç tutan kimsenin katındaki derecesini bildirmiş (Buhârî, Savm, 2), oruçlunun ağız kokusunu da misk kokusuna benzetilmiştir.
Oruçluya nice nimetler bahşedilecektir. Onlardan sadece birisi şudur: Cennet’te Reyyan denilen bir kapı vardır. Oruç tutanlardan o kapıdan çağrılacaklardır. Kim gerçekten oruç tutanlardan ise o kapıdan Cennete girecektir. Kim de, o kapıdan girerse ebedi olarak susuzluk çekmeyecektir. (Buhârî, Savm, 4; Müslim, Sıyam, 30; Nesâî, Sıyâm, 43)
Oruçlunun iki sevinç zamanı vardır; birincisi iftar ettiği an diğeri Cennet’te Rabbiyle karşılaştığı andır. (Buhârî, Tevhîd 35) Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul ve ameli¬nin mükâfatı da kat kattır. (Camiu’s-Sağîr, Hadîs No: 5039) Oruç gerçek gayesine yönelik tutulmadığı zaman ise insanın eline açlıktan başkası geçmeyecektir. Bu tehlikenin varlığını Peygamber Efendimiz (s.a.v.): ’Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan açlıktan başka bir şey elde etmezler.’ (İbn-i Mâce, Savm, 21) buyurarak ümmetini ihtar etmiştir.
Sahur:
Ramazan ayının güzelliklerinden biri de sahura kalkılmasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buna teşvik etmiştir. Günümüzde ise bazı müminlerin bu sünneti terk ettikleri, sahursuz oruç tutmayı ahlak edindiklerini görmekteyiz. Halbuki Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: ’Sahur yemeği berekettir, şu halde onu bırakmayın, birinizin sudan bir yudum içmesi ile de olsa! Zira Allah Azze ve Celle ve melekleri, sahur yemeği yiyenlere salât ederler.’ (Bkz. Buhârî, Sıyâm, 20; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.17, s.150, h.no:11086)
İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Allah’ın Nebisi (s.a.s.)’i şöyle buyururken işittim: ’Biz Peygamberler topluluğu; iftarımızı (açmakta) acele etmek, sahurumuzu geciktirmek ve namazda sağ (el)lerimizi sol (el)lerimiz üzerine koymakla emrolunduk.’ (Taberânî, Kebîr, c.5, s.331, h.no:11323)
İftar
Rasûlullah (s.a.v.) hurma ile iftar eder, hurma bulunamaz ise su ile iftar edilmesini emrederdi. (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 21) İftar ettiği zaman: "Allâhümme leke sumtü ve alâ rızgike eftartü / Allah’ım! (Sadece) Senin için oruç tuttum ve senin rızkınla iftar ettim.’ (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 22) duasını okur, ’İnsanlar, (vakti girdikten sonra) iftar açmakta acele ettikleri sürece hayır üzere olmaya devam ederler.’ (Buhârî, Savm, 45) buyururlardı.
Yine Efendimiz (s.a.v.) oruçluların iftar ettirilmesini de ümmetine teşvik etmiş ve şu müjdeyi vermiştir: ’Her kim bir oruçluya iftar (yemeği) verirse, kendisi için onun sevabının bir misli (sevap) vardır. Üstelik oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmez.’ (Tirmizî, Savm, 82)
Teravih
Teravih namazı, ramazan gecelerini ihya etme hususunda en önde gelen ibadetlerdendir. Rasûlullah (s.a.v.) bu namazı farklı rekatlarla olmak üzere devamlı kılmış, sahabesinin çok rağbet etmesi ve nihayetinde de farz olur endişesinden dolayı cemaatle kılmayı terk etmiştir. Hz. Ömer (r.a.) efendimizin devrinde ise yeniden cemaatle kılınmaya başlanmıştır.
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.)şöyle buyurmuştur: "Kim ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır." (Buhârî, Îmân 37 ; Müslim, Müsâfirîn 173)
Abdurrahman bin Avf (r.a.)’den gelen rivayette ise Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz: "Şüphesiz Allah’u Teâlâ Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de size Teravihi sünnet kıldım. Öyle ise kim ki, îman ederek ve sevabını ke¬sin olarak Allah’tan bekleyerek gündüzünü oruçlu, gecesini de ibâ-detle geçirirse, bu geçmiş günahlarına keffâret olur." (Camiu’s-Sağîr, Hadîs No: 1690) buyurmuşlardır.
İtikaf
Ramazan ayı içerisinde en çok dikkat edilmesi gereken kuvvetli sünnetlerden birisi de itikaf sünnetidir. Bir beldede bu sünneti yerine getiren bir mümin olmasa o belde halkı tamamen mesul addedilmiştir. İmam Zührî, bu ibadeti terk edenlere olan şaşkınlığını gizleyememiş ve şöyle diyerek hayretini dile getirmiştir: ’İnsanların itikâfı nasıl terk ettiklerine şaşıyorum! Oysa Rasûlullah (s.a.v.) bazı şeyleri bazen yapar, bazen de terk ederdi; fakat vefat edinceye kadar itikâfı terk etmemiştir.’ (Buhârî, İtikâf 6)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz ramazan-ı şerifin son günlerini ihya hususunda büyük bir gayret içinde bulunurdu. Bu hususta Âişe (r.anhâ) validemiz şöyle demiştir: Ramazan ayının son on günü girdiğinde Rasûlullah (s.a.v.) geceleri ihyâ eder, ev halkını uyandırır, ciddiyetle ibadete soyunur ve eşleriyle ilişkiyi keserdi. (Buhârî, Leyletü’l-kadr 5; Müslim, İ’tikaf 7) ve her ramazanda on gün i’tikâfa girerdi. Vefat ettiği yılda ise yirmi gün i’tikâfa girmiştir.(Buharî, İ’tikâf, 17)
İtikaf sünneti ile, ramazanın son on günü içerisinde aranması emredilen Kadir Gecesine isabet etme gayreti, itikaf sünnetinin ehemmiyetini daha da artırmaktadır. (Buhârî, Leyletü’l-kadr 3; Müslim, Sıyâm 219) Bu sebeple müminlerin hem itikaf sünnetini ihya etme nimetine kavuşma, hem de Kadir Gecesinden bolca nasiplenebilme adına, muhtaç oldukları rahmete kavuşabilmek için, hassaten ramazan-ı şerifin ahirinde çok gayret etmeleri elzemdir.
Kadir Gecesi
Bin aydan daha hayırlı oluşu münasebetiyle Kadir Gecesi müminler için tamamıyla bir rahmet vesilesidir. Nice günahkar müminler affa bu gecede mazhar olurlar.
Hz. Âişe (r.anhâ) validemiz, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e: "Ey Allah’ın Rasulü! Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? diye sorunca: "Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! diye dua et" buyurmuştur. (Tirmizî, Daavât 84)
Bu gece öyle bir inam ve ihsan gecesidir ki; ’Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesini ihya ederse (ibadetle geçirirse kul hakkı hariç) geçmiş günahları bağışlanır.’ (Buhârî, İman 25–35; Müslim, Müsâfirîn 173-176.)
Sadaka - Zekat
Ramazan bir yönüyle de muhtaçları sevindirme, açları hatırlama ve doyurma yani cömertlik ve sadaka ayıdır. Her hayırda olduğu gibi bu hususta da en önde olan ise önderimiz ve rehberimiz Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)’dir. Bu hususta da İbni Abbâs (r.anhümâ) şöyle demiştir: ’Rasûllullah (s.a.v.) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazanda Cebrâil’in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil (a.s.) ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasûlullah (s.a.v.) Cebrâil ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı." (Buhârî, Bedü’l-vahy 5, 6, Savm 7, Menâkıb 23)
Ramazan ayında terk edilmemesi gereken çok önemli vazife de fıtır sadakasıdır. Fıtır sadakası o kadar önemlidir ki ramazan-ı şerifte yapılan salih amellerin mührü hükmündedir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Ramazan ayı orucu gökle yer arasında asılı durur. Ancak fıtır sadakasıyla Allah’ın huzuruna yükseltilir." buyurarak fıtır sadakasının ehemmiyetini ne de güzel ifade etmiştir. (Suyûtî, Câmiu’s-Sagir Hadîs No: 2287)
Rabbimiz (c.c.) tüm ümmet-i Muhammed’e idrak edeceğimiz bu Ramazan-ı Şerifi hayırla dolu bir şekilde ve Habibi’nin ahlakı üzerine ihya edebilmeyi etmeyi lutfetsin. Âmin
İkram ve İhsan Ayı Ramazan
Özlenen Rehber Dergisi 124. Sayı
Allah razi olsun efendim