Özlenen Rehber Dergisi

112.Sayı

Hak Yol İslâm Yazan Adam; Abdurrahim Karakoç

İsmail TORAMAN Özlenen Rehber Dergisi 112. Sayı
Kör dünyanın göbeğine Hak yol İslam yazan adamı, Abdurrahim Karakoç’u geçtiğimiz ay kaybettik. Abburrahim Karakoç, büyük bir şair, mütefekkir ve güçlü bir dava adamı olarak hafızalarda yer edindi. Kalemini elinden geldiğince toplumda gördüğü eğrilikleri düzeltmek için kâğıda indiren Karakoç, aynı zamanda usta bir hiciv şairidir.
Muhafazakâr toplumun önemli değerleri ne hikmetse ölünce kıymete biniyorlar. Yaptığım gözlemlere dayanarak söylüyorum ki rahmetli Karakoç’un da değeri bundan sonra daha iyi anlaşılacak. Bunun en bariz delili, hayattayken çoğumuzun sadece adını duyduğu Karakoç’u, öldüğü gün hepimizin daha yakından tanımış olmamızdır.
Hayatı

Abdurrahim Karakoç, Kahraman Maraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü köyünde 7 Nisan 1932 tarihinde dünyaya geldi. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başlayan Karakoç’un bu merakını ailevi bir geleneğe bağlayabiliriz. Çünkü ailesinde kendisinden başka dedesi, babası ve kardeşleri de şairdir.
İlk yazdığı şiirleri beğenmeyen Karakoç onları imha etti. 1958 yılından itibaren yazdıklarını ise 1964 yılında ’Hasana Mektuplar’ adı altında Fedai yayınlarından çıkardı. On iki tane şiir kitabının yanında bir de makalelerinden oluşan derleme kitabı yayınlandı.
1958 yılında belediye mesul muhasibi olarak memuriyete başladı ve 1981 yılında emekli oldu.
1985 yılından beri gazetecilik yapmakta olan şair, bir ara politikaya da girmiş ve sonra ayrılmıştır. Bir röportajda niçin politikaya girip ayrıldığı sorulunca şöyle cevap vermiştir: ’Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım.’
Karakoç kendini şu şekilde tarif ediyor: ’Ebedî kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 1932 yılında dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yılları anlatsam, ’Özlenecek neresi var?’ diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıştım.
Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler. Bana gelince: Sağ olsunlar, iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, bilimsel cüppeliler, entelektüel züppeler, millî soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkağıtçılar vs. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum. Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular. En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım (!) var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim. Allah (c.c.) kısmet ederse…’
O, yazabildiği müddetçe yazmaya yemin etmiş, bu yemininde de durmayı başarmış, kalemine sadık bir yazardı.
46 gündür Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi görüyordu. 7 Haziran 2012 günü Hakk’ın rahmetine kavuşan Karakoç Ankara Bağlum’da bulunan Abdulhakim Arvasi (k.s.) Hazretlerinin yanına defnedildi.
Ülkemizde muhafazakâr kesimin sesi diye tabir edebileceğimiz yazarlardan biri olan Karakoç, daha çok şiirleriyle ön plana çıkmıştır. Bu şiirler içinde en dikkat çekeni ise bir dönem Müslümanların dilinden düşürmediği ’Hak Yol İslam Yazacağız’ adlı şiiridir.

Hak Yol İslâm Yazacağız
Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız.

Koç burcuna, yay burcuna
Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Hak yol İslâm yazacağız.

Askerlerin miğferine
Kağnıların tekerine
Buda´nın tunç heykeline
Hak yol İslâm yazacağız.
…(Vur Emri, s.14)


Karakoç’un bu şiiri de gösteriyor ki o, Mehmet Akif gibi, hemşerisi Necip Fazıl gibi Hak yol olan İslam dinini bütün âleme haykırmak için eserler kaleme almış bir şairdir. Allah’ın dinine düşman olanlara bu şiiri ile adeta meydan okuyan Karakoç, bütün Müslüman gönüllerin tercümanı olmuştur.
Muhafazakâr camianın baskılar altında olduğu bir dönemde, Karakoç sesini hiç kısmamış, gözünü daldan budaktan esirgememiştir. Hak bildiği yoldan emin adımlarla, gücü nispetinde yürümeye çalışmış bir mütefekkirdir o.
’Ben Hep Seni Düşünürüm’ adlı şiiri de yine önemli şiirlerinden biridir.
Aşktan yana söz duyunca
Ben hep seni düşünürüm
Uçsuz hayaller boyunca
Ben hep seni düşünürüm
Mısraları hem estetik açıdan hem de dil açısından özenle oluşturulmuş mısralardır. Bu şiiri çoğumuz türkü olarak dinledik ve aklımızda o şekilde yer edindi. Aslında bu şiirde ’hep seni düşünürüm’ diyerek şairin kastettiği Allah (c.c.)’tır. Bunu şu dizelerle daha iyi anlıyoruz:
Korkunun bittiği yerde
Haz duyarım ince ince
Bir mezar görsem bir yerde
Ben hep seni düşünürüm
Karakoç şiirlerinde toplumun sıkıntılarını göz ardı etmemiş, bütün çıplaklığıyla toplumsal sorunları ele almış ve bu sorunlar içindeki Anadolu insanının her zaman yanında olmuştur. ’Bayramlar Bayram Ola’ adlı şiiri bunun en güzel örneklerinden biridir. Bu şiirinde şair, bir Anadolu insanının maddi sıkıntılarını öyle doğal işliyor ki adeta okuyana aynı türden zorluklar yaşatıyor.

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı ’Bayram’ dedi, yalın ayaklı
Adam ’Bayram’ dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir ’off! ’ kurtuldu

Oğlu ’Bayram’ dedi, sırtı yamalı
Adam ’he ya’ dedi, gözü kapalı..
…(Suları Islatamadım, s. 56)

Yine toplumsal olayları gözlemlemesi ve bir şiir edasıyla ifade etmesi merhum Karakoç’un en önemli yönü idi. O aksaklıkları, yolunda gitmeyenleri kendine has tarzıyla destanlaştırırdı.
Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü peşine;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.
...
Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini buldu burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen: ’bana ne, öl git!’
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ
...
Abdurrahim Karakoç’un, bizlerinde çok iyi bildiği bir diğer şiiri ise ’Sular Aşka Gelir’ adlı şiiridir. Bu şiiri sıklıkla söylemekle birlikte kime ait olduğunu çoğumuz bilmiyorduk. Geç de olsa bu güzel şiiri yazanın rahmetli Karakoç olduğunu öğrendik. Bundan sonra bize düşen bu şiiri her okumamızda şairini hayırla yâd etmektir.

Sular aşka gelir coşar Hak diye
Başın taşa vurur vurur Hu çeker
Rüzgar dağdan dağa koşar Hak diye
Arada bir durur durur Hu çeker

Hak’kın yolcuları Hak’ta buluşur
Varlık zerre zerre Hak’kı bölüşür
Kalp bedende Hak Hak diye çalışır
Kan damara varır varır Hu çeker
...
Kasırga ol, döne döne zikir et
Her nefese on bin misli şükür et
Şüphe burgacında Hakk’ı fikir et
Uyansın girdaplar seni okusun

Erisin geceler gündüze gel ki
Kalmasın tek engel bir düze gel ki
Secdede Rabbin’le yüz yüze gel ki
Minberler, mihraplar seni okusun
...
Aşk yalımı girdi cana
Gönlüm döndü gülistana
Gece gündüz yana yana
Küllerde seni aradım
...
Ulaşmak için rahmete
Katlandım bin bir zahmete
Karışıp söze sohbete
Dillerde seni aradım


’Ey o bütün iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.’ (Muhammed, 7) İnşallah o, Allah’u Teâlâ’nın bu ayetindeki iman edenlerden olmuştur, kalemini Allah’a ve dinine hizmet için kullanmıştır ve Allah da onun ayağını dini üzere sabit kılmıştır. Allah bu büyük dava adamına rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru

İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
’Geç kaldım’ diye gam çekme
Her varış ecele doğru
...
Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Her adımda bir engel var, salmıyor,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
...
Hiç biriniz telaş etmesin boşa
Doyacak gözünüz toprağa taşa
Beni inancımla koyun baş başa
Topyekûn dünyayı size bıraktım
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.