Özlenen Rehber Dergisi

93.Sayı

Sizin İçin Seçtiklerimiz...

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 93. Sayı
’Allah’ın velî kulları, diğer insanlara nisbetle sağır ve kördürler; kalbleri Allah’a yakınlık peydâ edince başkasının sözünü duymaz olurlar, başkasını görmez olurlar. Yakınlık onları mesd-u hayran eder, İlâhî heybet onları kendilerinden geçirir. Muhabbet onları mahbublarının huzuruna bağlar.
Artık onlar Celâl sıfatıyla Cemâl sıfatının tecellileri arasında bir mevkidedirler, ne sağa ne de sola meyletmezler. Onların, ötesi olmayan bir önü var; insanlar, cinler, melekler ve sair yaratıklar onlara hizmet eder. İlim ve hikmet onların susuzluğunu giderir. Allah’ın fazl-u kereminden yerler, dostluk şarabından içerler. Halkın sözü onları meşgul etmez. Evet, onlar bir vadide, halk da ayrı bir vâdidedir. Halka, Allah’ın emrettiğini emrederler Peygamberlere vekâleten, halkı Allah’ın men ettiği şeylerden men ederler. Hakikatte Peygamberlerin vârisleri bunlardır.
Allah dostları, O’nun huzurunda edep makamındadırlar. Hak’tan sarih bir izin olmadıkça hareket etmezler, bir adım bile atmazlar. Kalblerine açık bir müsaade ilhâmı vâki olmadıkça mubâh şeylerden yemezler, giymezler, nikâh yapmazlar ve hiçbir sebepte tasarrufta bulunmazlar. Onlar Hak ile beraberdirler; kalbleri ve gözleri evirip çeviren yegâne mutasarrıf ile kaimdirler. Rablerine şu dünyada kalbleriyle, ahirette cisimleriyle kavuşmadıkça hiçbir kararları olmaz. Yani gönül rahatlığına erişemezler, Allah’a kavuşmadıkları müddetçe...’
Evet, Hz. Pîr Abdulkadir Geylanî (k.s.), veli kulları bu şekilde tanımlamaktadır. Kalbî teyakkuzu elde ederek Cenâb-ı Hakk’a yakınlık nuruna vasıl olmak isteyen kullar için mürşid-i kâmil’in sohbeti ve irşadı çok önemlidir. Zira kalp temiz olursa, kişiyi ibadet ve taate sevk eder. İmam Gazâli (k.s.) batınî kötülüklerden sakınabilmek ve korunma yollarını bulmak için bir mürşid-i kâmil’e intisabın zaruri olduğuna dair Adâb-ı zikr risâlesinde şöyle buyurmaktadır: ’Terbiye etmek suretiyle kötü ahlâkını atıp onun yerine güzel ahlâkı yerleştirmesi için, sâlikin mürşid ve mürebbi bir şeyhin terbiyesine girmesi şarttır.’ Burada sözü edilen terbiye, topraktan diken ve yabani otları söküp nebâtını güzelleştirmek ve neşv-ü nemâ bulmasını ikmâl etmek için çalışan çiftçinin işine benzer. Çünkü Allah Teâlâ kullarına kendi yoluna irşat edecek peygamberler göndermiştir. Bu mânâdan dolayı Rasûlullah (s.a.s.) ahirete irtihal edince insanları Allah Teâlâ’ya irşad ve isâl etmek için hulefâsı onun makamına halef olmuşlardır. Onun için sâlikin, kendisini terbiye ve Hakk Teâlâ’nın yoluna irşat edecek bir şeyhe mutlak ihtiyacı vardır.
İmam-ı Rabbâni Hazretleri buyururlar ki: ’Onun bir nazarı, kalp hastalıklarını giderir. Bir teveccühü, beğenilmeyen kötü huyları siler süpürür.’ Medresede müderris ne ise, tasavvufta mürşid odur. Müderris akla hitap eder, nakli akla tatbik eder, metni açıklar, ilminin derecesine göre tahlile girişir, vazifesi bununla biter. Mürşid-i kâmil ise, ruh ile meşgul olur. Mürebbidir, terbiyecidir. Kendisine intisap eden müridin bütün hususiyetlerini göz önünde bulundurarak herkese ayrı ayrı yol gösterir. Yaratılışındaki firasetin ve edindiği mârifetin derecesine göre müridin kalbindeki kudreti, mizacındaki sertliği, ahlâkındaki fesadı tedricen izâleye çalışır. Mürid, mürşidine tam teslim olduysa çabuk yol alır, olgunlaşır, safây-ı kalbe ulaşır.
Rabbimize hamdolsun bu yolun terbiye sistemi, siret-i Nebevî ile ahenklidir. Gayemiz Efendimiz (s.a.s.)’in ahlâk ve sünnetlerini örnek alarak hayatımıza tatbik etmektir. Bütün bu güzel hâller de ancak kâmil bir mürşidin taht-ı terbiyesi altında bulunmakla husule gelmektedir. Bu mânâdan olmak üzere Cenâb-ı Hakk’a giden yolda bizleri, Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin sünnet ve güzel ahlâklarıyla irşad eden ve 11 Aralık 1999 ebedî âleme irtihal eden kıymetli efendim Abdullah Farukî el-Müceddidî hazretlerini rahmetle yâd ediyoruz.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.