Kuba Mescidi
Özlenen Rehber Dergisi 75. Sayı
KUBA MESCİDİRasûlullah (s.a.v.)’in Mekke’den Medine’ye hicretlerinde Kuba’ya geldiğinde inşa ettiği İslâm’ın ilk mescidi olan ve takva mescidi olarak Tevbe sûresinde belirtilen Kuba Mescidi 2 Temmuz 622’da inşa edilmiştir. Kuba mescidinin bizzat Efendimiz (s.a.v.)’in Kuba’ya geldiğinde inşa ettirdiği görüşü hâkim olan görüş olmakla beraber, daha önce de yapılmış olduğu ve burada Müslümanların cemaatle namaz kıldıkları görüşünde olanlar da vardır. Ancak birinci görüşün daha kuvvetli olduğu görülmektedir.Kuba mescidi yapılmadan önce de Kuba’da Müslümanlar bulunmakta idi ve burada cemaatle namaz kılmakta idiler. Fakat namazı daha çok Medineli ilk Müslümanlardan bazılarının evinde kılıyorlardı. Sad b. Hayseme bunlardan bir tanesidir. Bedir şehitlerinden olan bu sahabe efendimiz bekârdı ve bekâr Müslümanlar özellikle muhacirlerden olanlar onun evinde kalıyordu. Orada ibadetlerini toplu halde yerine getiriyorlardı. Bunun için Sad b. Hayseme’nin evine bekârlar evi manasına gelen Menzilü’l-Uzzab denilmiştir. Nakledildiğine göre burada Efendimiz (s.a.v.) tarafından görevlendirilen Hz. Musab tarafından hicretten önce Cuma namazı kılınmıştır.Mekke’den Medine’ye hicret eden ilk muhâcirler Kuba’ya vardıklarında orada Amr b. Avf oğullarının hurma kurutma yerini tesviye ederek, namaz kılmaya başladılar. İçlerinde Hz. Ömer’in de bulunduğu bu ilk muhacirlere en güzel Kur’ân okuyanları olan Ebû Huzeyfe’nin azadlısı Sâlim imamlık yapıyordu. (İbn Sa’d, c. 3, s. 87)Hz. Peygamber (s.a.v.), Kuba’ya Rebîulevvel ayının ortalarında bir pazartesi günü ulaştı. Orada, Amr b. Avf oğullarının yurdunda onların himâyesinde bulunan Külsüm b. Hidm’in evinde bir müddet misâfir oldu. Buhârî’nin Hicret’le ilgili bir rivâyetine göre, Rasûlullah (s.a.v.) burada on küsur gece kalmıştır. (Buhârî, Menâkıb, 45) İbn Sa’d ise on dört gün kaldığını rivayet eder. Mescidi Beni Amr b. Avf olarak da bilinen Kuba mescidinin arsasının Külsüm b. Hidm’e ait olduğu arsayı mescid yapılması için bağışladığı rivayet edilir. Başka bir rivayette de mescidin arsası Leyya adında bir kadına ait olduğu belirtilir ve Sa’d b. Hayseme’nin oraya mescid yapılması için öncülük ettiği, münafıkların da; ‘Leyya’nın merkebini bağladığı yere mi secde edeceğiz?’ diyerek bunu Dırar mescidinin yapılışı için bahane saydıkları belirtilir.Kuba’lı Müslümanlar, Efendimiz (s.a.v.)’den mescid inşa edilmesini isteyince, Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.), çökmüş olan devesinin kaldırılıp serbest bırakılmasını ve onun etrafında yürüdüğü arsaya mescidin inşa edilmesini söylemiş, daha sonraları da mescidin ortalarına isabet eden bu mekân mebrekün naka devenin çöktüğü yer olarak anılmıştır.Efendimiz (s.a.v.) Kuba’da kaldığı süre içerisinde Külsûm b. Hidm’in evinden çıktıkça Sa´d b. Hayseme´nin evine gider, orada Müslümanlarla oturur, konuşurdu. Yukarıda belirttiğimiz üzere Efendimiz (s.a.v.) Kuba’ya gelmeden önce Müslümanlara açık olan bu ev, Peygamberimizin gelişiyle bu işlevini devam ettirmiştir. İlk başlarda burada toplanan Müslümanlar Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber mescid inşa etmeye karar verince hemen işe koyuldular. Efendimiz (s.a.v.) Kuba Mescidi’nin yapılışında bizzat çalışarak diğer Müslümanları da teşvik etmiştir. Mescidin arsası hazırlandıktan sonra temele ilk taşı Rasûlullah Efendimiz koymuş, ardından sırasıyla Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve diğerlerinin taş koymalarını istemiştir. (Taberani c.2, s.339) Bu uygulama, devlet başkanlarının ilmi ve dini nitelikteki yapıların temeline ilk harcı koyma geleneğinin de başlangıcı kabul edilir.Ensar kadınlarından Şem’us binti Numan’ın bizzat görüp anlattığına göre; Kuba mescidi yapılırken, Peygamberimiz (s.a.v.) güçlükle kaldırabildiği ağır bir taşı veya kaya parçasını alır. Kureyşlilerden veya Ensar’dan bazı kimselerin: ’Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Onu bana ver! Senin yerine ben yeteyim, taşıyayım’ diyenlere ’Hayır! Siz de gidin, bunun gibisini alın ve taşıyın!’ buyururdu. (M. Asım Köksal, İslam Tarihi) Peygamberimiz (s.a.v.), mescid yapılıncaya kadar, böylece çalışmaktan geri durmamıştır. Sahabe efendilerimiz de Rasûlullah (s.a.v.)’in teşvikiyle İslâm’ın ilk mescidinin yapılışında büyük gayret göstererek kısa sürede mescidi tamamlamışlardır. Mescid’in yapımında en büyük gayreti Ammar b. Yâsir göstermiştir. Bu bakımdan kendisi için ’İslâm’da ilk mescid bina edendir’ denilmiştir. (İbn Hişâm, Siret, c.2, s. 143) Abdullah b. Revâha da hem çalışıp, hem şiir söylüyor, mü’minlerin yorgunluklarını hafifletiyordu. Abdullah b. Revaha şöyle diyordu: “Mescidin inşasına katılanlar, ayakta olsun oturarak olsun Kur’ân okuyanlar, geceleri uykuyla geçirmeyenler kurtuluşa erdiler.” Her beytin son kelimesinin de Rasûlullah (s.a.v.) tarafından tekrar edildiği rivayet edilir.Mescidin ilk hali kare şeklinde bir düzlüğü çevreleyen dört duvardan ibaretti ve ebadları 66 x 66 zira idi (yaklaşık 32 x 32 m). Daha sonraki zamanlarda mescid değişik tadilatlardan geçmiştir. Hz. Osman döneminde başlayan tadilat Velid b. Abdulmelik’le devam etmiştir. Ömer b. Abdulaziz Medine valisi iken mescidin duvarları yontma taş ve kireç kullanılarak yenilendi. Mescidin içine taştan direkler diktirdi ve onları demirle pekiştirtti, nakışlattı ve ona bir de minare yaptırdı. Mescidi sac ağacı ile tavanlattı ve ona kemerler yaptırdı. Mescidin ortasındaki meydanlığın üzerini açık bıraktırdı. Osmanlılarda da Kanuni Sultan Süleyman ve II. Mustafa’nın yaptığı tadilatlardan sonra II. Mahmut döneminde mescidin duvarları yenilenmiş tavanı da düz ahşap tavan ile kaplanmıştır. Mescid 1985 yılında Kral Fahd tarafından tamamen yıkılarak bu günkü şekli ile kubbeli ve çifte minareli olarak yeniden inşa edilmiştir. Bu son halinin imarı Türk mühendis ve işçiler tarafından gerçekleştirilmiştir.Kuba Mescidinin FaziletiKuba Mescidinin faziletini belirten hem Kur’ân’dan hem de Efendimiz’in (s.a.v.) söz ve uygulamalarından örnekler vardır. Kur’ân’da: “...İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz onları sever.” (et-Tevbe, 9/108) ayetinde geçen takva mescidinin Kuba mescidi olduğu belirtilir.Amr b. Avfoğulları’nı kıskanan Ganem b. Avflar Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Tebük seferi sırasında, Kuba’da bir mescid daha yaptılar. Ancak amaçları Müslümanların arasını açmak, cemaati bölmek ve Hz. Peygamber’e bir tuzak hazırlamaktı. Liderleri olan Ebû Âmir er-Rahip, Bizans’tan yardım istemeye gitmişti. Tebük Seferi dönüşünde Zû Evan denilen mevkide konaklayan Allah Rasûlü’nün yanına gelerek yaptıkları mescidde namaz kılmaya davet ettiler. Hz. Peygamber (s.a.v.), davete icabet etmeye hazırlanırken Allah tarafından uyarıldı ve bundan vazgeçti: ’Zarar vermek, (hakkı) tanımamak ve mü’minlerin arasını açmak ve önceden Allah ve Rasûlü ile savaşmış olan (adamın gelmesin)i gözetmek için bir mescid yapanlar da var. ’İyilikten başka bir niyetimiz yoktu’ diye de yemin edecekler. Hâlbuki Allah onların yalan söylediklerine şahitlik eder. Orada asla namaza durma. Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever.’ (et-Tevbe, 9/107-108). Âyette geçen ’Takva Mescidi’nin hangisi olduğu hususunda farklı rivayetler ve yorumlar vardır. Mehmed Vehbî Efendi: ’Esası takva üzerine bina kılınan mescidden murad, Mescid-i Nebevî olma ihtimali var ise de âyetin evveli ve âhiri Mescid-i Kubâ olmasına delalet eder’ şeklinde açıklar. (Mehmet Vehbi, Hulasatü’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kur’ân, c.7, s. 152). Âyette zikri geçen ’temizliği seven erkekler’ ifadesi ile Kubâ halkı kastedilmiştir. Çünkü onlar su ile istincayı âdet hâline getirmişlerdi. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili).Ashâb-ı Kiram’dan Ebû Eyyûb el-Ensârî ve Urve ’Takva Mescidi’nin Kubâ Mescidi olduğu görüşündedirler. (İbn Sa’d, c.1, s. 244).Bu açıklamalar ışığında anlıyoruz ki bütün kalpleriyle Allah’a ve Rasûlü’ne yönelen ilk Müslümanların inşa ettiği İslâm’ın İlk mescidi olan Kuba mescidi Kur’ân’da takva mescidi olarak övülmüştür. Onun karşılığında münafıklar tarafından yine aynı bölgeye Müslümanlara zarar vermek, nifak sokmak için inşa edilen mescid de ‘Mescid-i Dırar’ olarak adlandırılmıştır. Burası Kur’an’da, namaz kılınmaması gereken bir yer olarak yerilmiştir. Kubâ Mescidi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, düzenli olarak cumartesi günleri, bazen de pazartesi günleri ziyaret etmeyi âdet haline getirdiği bir mesciddi. Oraya bazen binekli olarak bazen yaya gider ve namaz kılardı. Bir hadîs-i şeriflerinde bunu Müslümanlara da tavsiye ederek şöyle buyurmuşlardı: ’Evinde temizlenip Kuba Mescidi’nde namaz kılan kişi bir umre sevabı kazanır.’ Başka bir rivayette ise: ’Kuba Mescidi’nde pazartesi ve perşembe günleri kılınan namazın sevabı bir umre sevabına çevrilir.’ (İbn Mâce, ikâme, 198; Tirmîzi, Sâlat, 242)Hz. Ömer (r.a.) efendimiz halifeliğinde pazartesi ve perşembe günleri burayı ziyaret eder, Kuba çok uzak bir yerde olsaydı devesini oraya ulaşmak için yine süreceğini ifade ederdi. (İbn Sa’d, c.1, s. 245) Hz. Ömer (r.a.), Kuba mescidine geldiğinde her tarafını kendi eliyle siler süpürür ve temizliğini yapardı.Ashâb-ı Kiram’dan Sa’d el-Kurazi buranın müezzinliğini yapmaktaydı. Bilâl-i Habeşî’nin Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra üzüntüsünden Mescidi Nebevî’nin müezzinliğini bırakması üzerine Sa’d orada görev yapmaya başladı. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’dan sonra, fazilet itibariyle dördüncü olan bu mescidi ziyaret ederek namaz kılmak sünnettir. Bu mescid de, Mescid-i Nebi gibi ilmi faaliyetlerin yapıldığı bir mescitti. Efendimiz (s.a.v.) buraya geldiğinde bizzat bu ilmi çalışmalara nezaret ederdi.Rabbim bizlere de Rasûl şehri Medine’ye gitmeyi ve orada bulunan İslâm’ın ilk yıllarının, Efendimiz (s.a.v.) ve sahabelerinin hatıralarını yaşatan, başta Ravzâ-yı Mutahhara ve diğer mukaddes mekânları, İslâm’ın İlk mescidi Kuba mescidini ziyaret etmeyi nasip etsin. Âmin.
herkez onu okuyor çok güzel bir yarışma :D