Özlenen Rehber Dergisi

75.Sayı

Tarihteki Örnek Gençler

Ahmet Basri Özlenen Rehber Dergisi 75. Sayı
TARİH’DE Kİ ÖRNEK GENÇLERKur’an’da Gençler:Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’e baktığımızda, tarihin değişik safhalarında önemli roller üstlenen bazı gençlerden ve Peygamberlerden söz edildiğini görmekteyiz. Allah Teâlâ, onları örnek göstermekte ve onlar üzerinden bizlere bazı dersler vermektedir. Onlardan bazılarına burada işaret etmek istiyoruz.1- Hz. Âdem’in Oğulları: Hz. Âdemin iki oğlu birer kurban sunmuşlar ve Allah sadece muttaki olanınkini kabul etmişti. Kurbanı kabul edilmeyince nefsine yenik düşen oğul, kardeşini öldürmeye kalkışmış, ancak muttaki olan kardeş, ona karşı elini dahi uzatmamıştı. Neticede onu öldürmüş ve cesedi nasıl gömeceğini de bir kargadan öğrenmişti. (Mâide sûresi, 27-31)Hz. Âdemin oğullarından birincisi, olumlu, sorumlu, Allah’a ve başkalarına saygılı, takvalı bir genç iken; ikincisi hırslı, kıskanç, nefsine esir olan, kan dökmekten dahi çekinmeyen olumsuz bir tiplemeyi gözler önüne sermekteydi. 2- Hz. İbrahim: Genç bir peygamber olarak Hz. İbrahim’in, Nemrut’un ülkesinde putlara ve putperestliğe karşı verdiği mücadele, putları kırması, yakalanarak mancınıkla ateşe atılması ve Allah tarafından kurtarılması tafsilatıyla anlatılmakta, Hz. İbrahim ve beraberindekiler “güzel bir önek“ olarak sunulmaktadır. (Şuara sûresi, 69-83; Saffât sûresi 83-113; İbrahim sûresi, 35-73)3- Hz. Yakub’un Oğulları: Babalarının Yusuf’a gösterdiği ilgi ve sevgiyi kıskanan on bir üvey kardeşin, genç Yusuf’u öldürmek istemeleri, onu çıkamayacağı bir kuyuya atmaları, sonra bir kervan tarafından bulunan Yusuf’un köle olarak satılması, Mısır Azizi’nin malikânesinde yetişmesi, Aziz’in eşi tarafından taciz edildiği halde kendisini koruyabilmesi, zina etmektense hapis yatmayı tercih etmesi, netice de hakikatin ortaya çıkmasından sonra Mısır’da Maliye Bakanlığına getirildiği ve kendisinden kurtulmak isteyen kardeşlerini affetmesi ve onlara yardım etmesi “kıssaların en güzeli“ diye anılan Yusuf sûresinde nefis bir şekilde anlatılmaktadır.Burada Hz. Yusuf (a.s.), masum ve mazlum oluşu, iffet ve sabrı, kadirşinaslığı, hizmet ve başarıyı, hoşgörü ve affı temsil ederken; on bir kardeşler hırs ve kıskançlığı, zulüm ve cehaleti, komlo ve ihaneti temsil etmektedir.4- Hz. Musa: Firavun’un emri gereği bütün erkek çocukların öldürülmesine rağmen, onun sarayında yetişen Hz. Musa’nın kardeşi Harun’la birlikte Firavun’la ve İsrail oğullarıyla olan mücadelesinden, taraftarlarından birinin dövüştüğü düşmanına karşı yardım istemesi üzerine attığı yumrukla düşmanın ölümüne sebep olduğundan, davarlarını sulayan Hz. Şuayb’ın iki kızına yaptığı yardım sayesinde, kızların babalarından talebi üzerine 7 yıl onların yanında çalıştığından ve buna mukabil onlardan biri ile evlendiğinden, genç uşağıyla yaptığı esrarengiz bir yolculuğundan söz edilir. (Bakara sûresi, 49-74; Tâhâ sûresi, 9-101; Kasas sûresi, 3-43)5- Hz. Meryem, Hz. İsa ve Havariler: Genç Meryem’in beşeri bir ilişki olmaksızın mucizevî bir şekilde nasıl anne olduğu ve oğlu İsa’yı doğurduğu, suçlamalara karşı kendisini nasıl savunduğu; Hz. İsa’nın İsrail Oğulları’nın çeşitli mucizelerle dine davet ettiği, kendisine sadece Havarilerin inanıp yardımcı oldukları, İsrail Oğulları’nın ise buna karşı çıktıkları, onu çarmıha germek istedikleri ve neticede Allah’ın onu kendine yükselttiği anlatılır. (Meryem sûresi, 16-34; Âl-i İmran sûresi, 42-59)6- Hz. Lokman ve Oğlu: Bilge bir şahsiyet olan Hz. Lokman’ın genç oğluna yaptığı tavsiyeler, aslında onun şahsında bütün gençliğe yapılmıştır. Allah’a şirk koşmaması, anne-babaya iyi davranması, evladını şirke zorlamaları halinde buna itaat etmemekle birlikte onlarla güzel geçinmesi, Allah’a yönelenlerin yoluna girmesi, Allah’ın herşeyden haberdar olduğu ve bunları karşısına çıkaracağı, namaz kılması, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmesi, başa gelenlere sabretmesi, insanları küçük görüp yüz çevirmemesi, yeryüzünde böbürlenerek yürümemesi, yürüyüşünde bile tabii olması ve sesini kısması onun tavsiyeleri arasındadır. (Lokman sûresi, 13-19)7- Ashâb-ı Kehf: Tefsirlerdeki bilgilere göre inananlara yaptığı zulmüyle meşhur olan Roma imparatoru Dekyanus zamanında inançlarını koruyabilmek için bir mağaraya gizlenen bu gençler, Allah’ın yardımıyla orada uzun yıllar uyutulduktan sonra Roma imparatorluğunda Hristiyanlığın yayıldığı I. Theodosius zamanında uyanmışlardır. Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti. Allah onların hidayetlerini artırdı ve gönüllerini sağlamlaştırdı. Allah, sözünün hak olduğunu ve kıyametin kopacağından şüphe edilemeyeceğini bilmeleri için, insanların onları bulmalarını sağlamıştı. (Kehf sûresi, 9-22) Bir Genç olarak Hz. Peygamber Peygamber Efendimizin hayatına baktığımızda, O’nu çocukluğundan beri her türlü kötülükten uzak duran, Mekke halkı tarafından sevilen, kendisine güvenilen edepli ve erdemli bir şahsiyet olarak görürüz.Abdurrezzak (ö. 211/826) ve İbn Hişam’ın (ö. 213-8/828-833) naklettikleri gibi, “Allah (c.c.) Hz. Muhammed’in yükselişini ve risaletini istediği için, onu cahiliyye pisliklerinden alıkoyuyor ve Rasûlullah’ın gençlik yılları böyle geçiyordu. O kadar ki, toplum içinde o, mürüvvet, ahlâk, neseb, komşuluk, ağırbaşlılık, doğru sözlülük, güvenilirlik bakımından en üstün; kirleten fuhuş ve kütü ahlâktan, insanların en uzak ve münezzehiydi ve gözde bir insandı. Öyle ki Allah (c.c.) bu güzellikleri onun şahsında topladığı için, kendi toplumu içinde onun yegâne ismi “Emin = Güvenilir” idi. Nitekim Müslümanlara eziyeti ile bilinen Nadr bin el-Haris bile, bir defasında Kureyş’e şöyle diyordu: “Muhammed, genç iken aranızda en hoşnut olduğunuz, en doğru sözlü, en fazla güvenilir biri idi... Olgunlaşıp da getirdiği bu diniyle gelince siz ona sihirbaz dediniz. Hayır, vallahi o sihirbaz değildir...“Ficar Harbine ve Hilfu’l-Fudul’a İştirakıHz. Peygamber Efendimiz 20 yaşındayken amcalarıyla beraber Kureyş saflarında Ficar harbine katılmıştır. Onun, bu savaşta amcalarını düşman oklarına karşı koruma dışında, komuta, idare, kahramanca çarpışma vb. Aktif bir görev icra etmediği söylenmektedir. Bu tek çarpışmanın dışında, Hz. Peygamber, nübüvvetten önceki dönemde, başka her hangi bir savaşa veya kavgaya katılmadı. Bu husus Hz. Muhammed’in cahiliyye döneminde kavga ve kısır çekişmelerden uzak durduğunu ortaya koyuyordu. Ayni yıl, amcalarından Zübeyr’in girişimleri sonucu, Mekke’nin ileri gelenlerinin katılımı ile yapılan Hilfu’l-Fudul denilen bir anlaşmaya iştirak etti. Anlaşmayı imzalayanlar, mazlum ve hakkı yenen kişiyi destekleme kararı aldılar ve hakkının geri alınması için ellerinden geleni yapacaklarına dair and içtiler. İster Mekkeli olsun, ister dışarıdan gelen diğer insanlardan olsun, kimseye zulüm yapılmasına vermeyeceklerini kararlaştırdılar. Abdurrahman bin avf, Hz. Peygamberin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Henüz delikanlı iken, amcalarımla beraber, iyi insanların yapmış olduğu anlaşmada hazır bulundum. Bana kızıl develer dahi verilse, bu anlaşmayı bozmak istemezdim. “Efendimiz (s.a.v.)’in bu toplantıya hangi sıfatla çağırıldığı hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Ancak onun, sadece bu genç yaşta böyle bir toplantıya katılmış olması bile, hem ahlâkını, dürüstlüğünü ve hakşinaslığını, hem de Mekke toplumundaki saygınlığını göstermesi bakımından çok önemlidir. Nitekim O, böyle bir anlaşmaya katıldığı için peygamber iken de gurur duymakta, böyle bir toplantıya İslâm dönemin de dahi davet edilse, mutlaka icabet edeceğini ifade etmektedir.Genç Sahabiler Hz. Peygamber Efendimizin hayatını ve sahabeyi düşündüğümüzde, her nedense hep olgun ve yaşlı insanlar canlanır zihnimizde. Kırk yaşında risalet görevine başlayan Efendimiz (s.a.v.)’in etrafındaki ilk Müslümanlara baktığımızda, onlardan çoğunun gençler olduğunu görürüz.Peygamber Efendimiz İslâmi tebliğ ederken, toplumun yeniliğe acık, idealist ve enerjik kesimini oluşturan gençlerden büyük ölçüde destek almıştır. Nitekim ilk Müslümanlardan bir kaç kişi 50 yaş civarında, birkaç kişi 35 yaşın üzerinde, geri kalan çoğunluk ise 30 yaşın altında bulunuyordu. Mesela genç yasta İslâm’ı kabul edenlerden; Hz. Ali 10 yaşında, Abdullah bin Ömer ve Ubeyde bin el-Cerrah 13 yaşına, Ukbe bin el Amir 14 yaşında, Cabir bin Abdullah ve Zeyd bin Harise 15 yaşında, Abdulah bin Mesud, Habbab bin Eret ve Zübeyr bin Avvam 16 yaşında, Talha bin Ubeydullah, Abdurrahman bin Avf, Erkam bin Ebi’l-Erkam, Sad bin Ebi Vakkas ve Esma binti Ebi Bekir 17 yaşında, Muaz bin Cebel ve Musab bin Umeyr 18 yaşında, Ebu Musa el-Eşarî 19 yaşında, Cafer bin Ebi Tâlib 22 yaşında, Osman bin Huveyris, Osman bin Affan, Ebu Ubeyde, Ebu Hureyre ve Hz. Ömer efendilerimiz 25-31 yaşların da idiler. (Sarıçam İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, S. 304-305)Cihan Serveri Efendimizin yanında bulunan, onunla birlikte savaşanlar da gençlerdi. (Age., s. 390) Bu yüzdendir ki Hz. Peygamber Efendimiz gençlere ayrı bir önem atfetmiştir. Semure bin Cündeb’in naklettiğine göre, Server-i Kâinât Efendimiz ashabına, müşriklerin gençlerini öldürmemeleri talimatını vermişti. Abdullah, babası Ahmet bin Hanbel’e bunun tefsirini sorunca cevaben o: “Yaşlı neredeyse İslâm’a girmez! Genç ise İslâm’a yaşlıdan daha yakındır“diyor. (Ahmet bin Hanbel, Müsnet, V/13)Enes bin Mâlik’in anlattığına göre, Ensar’dan 70 genç vardı, kendilerine “Kurra“ denilirdi. Aksamları Medine’nin çeşitli bölgelerine dağılırlar, ders halkaları oluştururlar, oralardaki halka namaz kıldırırlar, sabah olunca da Hz. Peygamber Efendimizin mescidine gelirlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (İslâm’a davet için) onları Bir-i Maune’ye göndermişti. Ancak onlar tuzağa düşürüldü ve hepsi de şehid oldular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) tam 15 gün Sabah namazlarında kunut okuyup beddua etti. (Buhârî, Megazi, 38; Ahmet bin Hanbel, Müsned, III/235) Bazı rivayetlerde de bir ay olarak Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazında kunut okuyup beddua ettiği zikredilmektedir.Peygamberimizin bütün gayret ve hedefi, inançlı, dindar, ahlâklı ve iffetli bir gençlik oluşturabilmek idi. Rasûlullah Efendimiz, Allah’ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı o günde yedi sınıf insanin Allah’ın gölgesinde gölgeleneceğini haber vermiştir. Bu hadiste ilk olarak “adaletli yönetici“, ikinci sırada da “Rabbine ibadetle yetişen genç“ zikredilmektedir. (Buhârî, Ezan, 36)Başka rivayetlerde ise “Allah, gençliğini Allah’a itaatle geçiren genci sever“; “Allah tevbe eden genci sever“ buyurulmaktadır. “Kıyamet günü âdemoğlu şu beş şeyden sorgulanmadıkça Rabbinin huzurunda (sorgudan) kurtulamayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiğiyle ne denli amel ettiğinden.“ (Tirmizî, Kıyame, 1)“Yaşından dolayı bir ihtiyara ikramda bulunan genç için, Allah Teâlâ ona ikramda edecek kimseler hazırlar.“ (Tirmizî, Birr, 75)“Ey gençler topluluğu! Evlenmeye gücü yetenler derhal evlensin! Zira bu, gözü haramda korur, ırzı muhafaza eder. Gücü yetmeyenler ise oruç tutsun! Çünkü onun için o şehevi arzuyu gidericidir.“ (Buhârî, Nikâh, 3)Bir gün gencin biri Rasûlullah’a gelerek zina etmek için izin istedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona, sırasıyla; annesi, kızkardeşi, halası ve teyzesi için böyle birşey yapılmasını isteyip istemediğini sordu. Genç herbiri için “hayır“ cevabını verdi. Efendimiz de “İnsanlar da böyle bir şeyi istemez!“ buyurdu, sonra elini onun göğsüne koyarak; “Allah’ım! Onun günahını affet! Kalbini tertemiz et! Irzını sağlamlaştır!“ diye dua etti. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, V/257)İşte Kur’anî öğretilerin yanı sıra, Hz. Peygamber’in bu sıcak ve samimi ilgisi, nebevi eğitim ve öğretimi sayesinde genç sahabiler, canlarını, mallarını, ailelerini, varlarını yoklarını Allah yolunda feda edecek kıvama gelmişlerdi. Müslüman olur olmaz birçoklarının başta ailesi olmak üzere, Mekkelilerden gördükleri baskılar, eza ve cefalar, korkunç işkenceler, açlık ve abluka yılları asla yıldırmamıştır onları! Allah Rasûlü’nden aldıkları inanç ve ahlâkın gereği olarak onlar, değil Mekke’den ayrılmayı, zamanı geldiğinde dünyadan ayrılmayı da göze almışlardı. (Burhan Dündar, Rasûlullah’ın Gençlere Karşı Yaklaşım Metodları)Sahabe nesli; Peygamberimizin yaşadığı tarihte tesadüfen Mekke ve Medine’de bulunmuş kimseler değildirler. Bilakis Cenâb-ı Hak tarafından Allah Rasûlü’ne arkadaş dost ve öğrenci olarak özellikle seçilmiş ve gelecek nesillere bu kutsi daveti taşıyacak ilk nesil olma göreviyle görevlendirilmiş seçkin nesildir.Bugün Sahabe Gençliğine Muhtacız!.. Sahabe gençliği gibi dinamik, çalışkan, cömert, fedakâr, yürekli ve tavizsiz gençlere bugün her zamankinden daha çok muhtacız. İslâm davasının bayrağını şerefle taşıyacak, inancına hizmeti en büyük hedef telakki edecek, İslâm kardeşliğini bizzat yaşayacak, İslâm ümmetinin dertlerini dert edinecek gençliğe bugün çok muhtacız. Hz. Ebû Bekir’in sadakat ve teslimiyetine, Hz. Ömer’in adalet ve tavizsizliğine, Hz. Osman’ın Kur’an askına, hayâ ve cömertliğine, Hz. Ali’nin iman, irfan ve cihadına talibiz.Abdurrahman b. Avf gibi şükreden bir zengin, Ebu Ubeyde b. Cerrah gibi karakterli ve güvenilir bir lider, Bilal-i Habeşi gibi imanında dirençli bir yiğit, Abdullah bin Ömer gibi sünnete gönülden bağlı bir âşık, Musab bin Umeyr gibi nice güzelliklerle mücehhez kahraman bir genç, Abdullah bin Abbas gibi takva sahibi bir ilim adamı, Ebu Talha gibi cömert ve hayırsever... olmak için onları rehber olarak kabul ediyoruz. Bugün Muazları, Huzeyfeleri, Üsameleri, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyinleri arıyoruz. Sahabeyi hafife alan ve küçümseyen her çeşit yaklaşımı reddediyoruz. Sahabeye yöneltilen acımasız tenkitlerde asıl hedefin Allah Rasûlü olduğunu biliyoruz. Biz, sahabenin tamamını, istisnasız hepsini baş tâcı eden ehlisünnet anlayışını önemsiyoruz. Bunun için hemen ilk planda sahabe hayatını okuyarak çalışmaya başlamalıyız. Allah Rasûlü’nün mümtaz ashabını gönülden sevmeli ve o değerli şahsiyetleri kendimize örnek almaya çalışmalıyız.Sahabe nesli; Allah Rasûlü (s.a.v.) ile hem fizik hem ruh dünyasında bir ve beraber oldular. Onun gerçekten en samimi arkadaşları ve dostları oldular. Ona destek oldular. Allah Rasûlü ile birlikte cihad ettiler, İslâm davası uğruna şehid ve gazi oldular. Onlar, önce alın terlerini ve gözyaşlarını, sonra mal ve mülklerini, en sonunda da kanlarını ve canlarını Allah yolunda vermekten çekinmediler. Onlar, Rasûlullah ile daima beraber oldular. Biz de Allah Rasülü (s.a.v.) ile ruh ve gönül dünyasında beraberiz. Efendimiz, sünnetiyle ve o muazzez sünnetinin yazılı belgeleri olan hadis-i şerifleriyle aramızdadır. Biz, Sevgili Peygamberimizin hadis-i şeriflerini okuyarak, ezberleyerek, bunları uygulamaya çalışarak, yaşayarak onunla beraber olmaya devam ediyoruz.Biz kendisiyle beraber olanlara “Ashabım“ diye hitap eden; onlardan sonra gelecek ümmetine, bizlere ise “Kardeşlerimiz“ diye hitap eden Allah Rasûlü Rasûlü Efendimiz’in o güzel sözlerinin, hadis-i şeriflerinin, onun nefeslerinin ashabı olma yolundayız. (Dr. Halil İbrahim Kutlay, Yeni Dünya Dergisi, s.185)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.