Özlenen Rehber Dergisi

41.Sayı

Aile Huzuru Eşlerin Karşılıklı Vazifeleri - 1.bölüm

Elif KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 41. Sayı
Hamd-ü senâlar Rabbu’l-âlemîn’edir. O ki, akıllar O’nun sanatının hikmetleri karşısında şaşkın olarak dönerler. Sudan beşer yaratmak, aralarında nesep ve hısımlık bağlarıyla yakınlık kurmak, O’nun lütuflarındandır. Şehvet denilen bir kuvveti yaratarak, onun vasıtasıyla mahlûkatı çoğalmaya mecbur etmiştir. Daha sonra nesep bağına ehemmiyet göstererek ona bir kıymet vermiştir. Zinayı haram kılmış, insanları evlenmeye teşvik etmiştir.

Salât ve selâm, ölçü ve hesaba girmeyecek bir sonsuzlukla, korkutucu ve müjdeleyici olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v)’in, O’nun âlinin ve ashâbının üzerine olsun.

Evlilik bağının devamı ve eşlerin birbirleriyle uyumlu bir şekilde geçimi hususunda karı-kocadan her birine düşen görevler vardır. Evliliğin devamının sağlanması için bu görev ve sorumlukların edep ve itidalle yerine getirilmesi her iki taraf için de kaçınılmazdır.

Kocaya Düşen Vazifeler

• Kadınlarla iyi geçinmeli ve onlara karşı iyi ahlâklı olmalıdır. Kadınların duyguları erkeklerden farklı olduğu için kocaların böyle yapması onlara merhamet olur. Kur’ân-ı Kerim bunu emretmektedir: “Onlarla iyi geçinin.”(1)

Allah Rasûlü (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Hanımının kötü ahlâkına karşı sabır gösteren bir Müslüman’a Cenâb-ı Hakk, Eyyûb (a.s.)’a belâsı karşısında vermiş olduğu sevap kadarını verir. Kocasının kötü ahlâklarına karşı sabır gösteren Müslüman bir kadına Firavun’un hanımı Âsiye’nin sevabı kadar Allah tarafından sevap verilir.”(2)

Bilinmelidir ki, kadınla iyi geçinmek, sadece kadına eziyet etmemek demek değildir. Bilakis kadına eziyet etmediği gibi kadından gelen eziyete de tahammül etmektir. Kadının heyecan ve öfkesi anında hilim ve sabır göstermektir. Böyle yapmakla bir kimse Allah Rasûlü’ne tabi olmuş olur.

Kadınlarla şakalaşarak ve oynaşarak onların sıkıntılarını savmak, üzüntülerini gidermek ve zahmetlerini unutturmak gerekir. Çünkü böyle davranışlar kadınların gönlünü yumuşatır ve öfkelerini yatıştırır. Allah Rasulü (s.a.v.) de hanımlarıyla şakalaşıyor ve onların seviyesine iniyordu. Haberde varit olmuştur ki, Yüce Peygamber (s.a.v.) herkesten daha çok hanımlarıyla konuşan ve şakalaşan bir kimseydi. Hatta rivayet ediliyor ki, Peygamber (s.a.v.), Hz. Âişe Validemizle yarışıyordu. Rivayet edildiğine göre Âişe Validemiz, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) benimle koşu yarışı yaptı. Yarışı ben kazandım.’(3)

Yine Allah Rasûlü kadınlara iyi ve yumuşak davranma hususunda şöyle buyurmuştur: ’Mü’minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır.’(4)

Hz. Ömer (r.a.) sert mizacına rağmen şöyle buyurmuştur: “Müslüman kişi aile efradı içinde çocuk gibi olmalıdır. Ne zaman ailesi (eşi) onun yanındakini (nafakayı) isterlerse o zaman erkek olmalıdır.”

Göçebe bir hatun, ölen kocasını şöyle vasıflandırıyordu: “Allah’a yemin ederim ki o, eve girdiği zaman güler yüzlü, çıktığında sükûnet hâlindeydi. Bulduğunu yer, kaybolanın nereye gittiğini sormazdı.”

Bununla beraber şakada ve kadının isteklerine uymakta kadının ahlâkını bozacak ve kendisinin de kadın nezdindeki itibarını düşürecek kadar aşırıya kaçmamalıdır. Bilakis itidalli hareket etmelidir. Kadından herhangi bir münker sadır olduğunu gördüğünde heybetini ve razı olmadığını izhar etmeyi terk etmemelidir.

Allah Rasûlü (s.a.v.); “Zevcesinin kölesi olan kaymış veya mahrum olmuştur.” buyurmaktadır. Rasûlullah (s.a.v.) bu hükmü, kadının hevâî isteklerinde kadına itaat edenin, kadının kölesi olacağına işaret ederek vermiştir. Cenâb-ı Hakk, kadını erkeğin tasarrufu altına verdiği halde kadının hevasına tabi olan bir erkek, şeytana itaat ediyor demektir. Zira şeytan “...ve elbette onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.”(en-Nisâ, 4/119) demiştir.(5)

Hulasa, adalet ile gökler ve yer payidar olmuştur. Binaenaleyh haddini tecavüz eden her şey zıddına inkılâp eder. O halde, kadınlarla geçimde mutedil bir yol takip edilmelidir.

• Koca, eşini kıskanmalıdır. Hasan-ı Basrî (k.s.) şöyle demiştir: “Siz hanımlarınızın çarşı ve pazarlarda erkeklerle sıkışık bir halde gezmelerine müsamaha mı ediyorsunuz? Kıskanmayanı Allah berbat etsin.”
Ancak kıskançlıkta mutedil hareket etmelidir. Şöyle ki; koca, korkulan işlerin başlangıcından gafil olmamakla beraber zan ve gizli yanlarını tecessüs etmekte de ifrat etmemelidir.

Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurmuştur: “Sakın ifrat derecede ehlini (eşini) kıskanma. Zira böyle yaptığın takdirde kendini haklı çıkarmak için ona kötülük nispet etmek ve çamur atmak mecburiyetinde kalırsın.”

Allah Rasûlü bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: ’Kıskançlıktan bir nevi vardır ki Allah onu sever; bir kısmı da vardır ki Allah onu sevmez. Allah’ın sevdiği kıskançlık; kişinin (mahreminden haram kılınmış bir fiil görmesi ile) şüphe halinde duyduğu kıskançlıktır. Allah’ın sevmediği kıskançlık ise; şüphe olmadan kıskançlık duymasıdır. Aynı şekilde bir kısım gurur vardır ki Allah hoşlanmaz, bir kısmı da vardır ki Allah hoşlanır. Allah Teâlâ’nın sevdiği gurur; kişinin savaş sırasında ve sadaka verme esnasında nefsine güvenerek duyduğu gururdur. Allah’ın buğz edip sevmediği gurur ise; taşkınlık ve övünme sırasında duyduğu gururdur.’(6)

• Nafaka hususunda da mutedil olmak gereklidir. Müslüman bir kişiye hanımına nafaka vermek hususunda cimrilik yapmak yakışmaz. Ve aynı zamanda israfa kaçmak da uygun değildir. Zira Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır: “Elini bağlayıp boynuna asma (cimrilik yapma!) Ama onu büsbütün de açma (israf etme!) Sonra kınanır ve hasret çeker hale düşersin.”(7)

Allah Rasûlü bir hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki; “Bir dinar var Allah yolunda harcadın, bir dinar var köle azat etmede harcadın, bir dinar var fakirler için tasadduk ettin, yine bir dinar var onu da ailen için harcadın. İşte (hep hayırda harcanan) bu dinarların sana en çok sevap getirecek olanı ehlin için harcadığındır.”(8)

İnfak hususunda gözetilmesi vacip olan hususların en mühimi helalden yedirmektir. Ehline infak etmek için kötü kaynaklardan, haram yoldan kazanç elde etmemelidir. Zira böyle bir kazancı ehline yedirmesi onlar için bir cinayettir. Ve hiçbir zaman onların lehinde bir hareket değildir.

Kocanın hanımına verdiği önemin tezahürlerinden birisi de, mülk edinme hususunda ona hakkını vermesidir. Kocanın hanımına mehrini vermesi kadının haklarındandır. Velisinin ve yakın akrabalarının, kadının rızası ve isteği dışında mehrinden bir şey almaya hakları yoktur. Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır: “Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.”(9) Yani kadınlara mehirleri karşılık beklemeden ayrılmış bir pay olarak verilmelidir. Eğer kadın mehre malik olduktan sonra aldatma veya zorlama olmadan kocasına mehrinden bir şey bağışlarsa, kocanın onu gönül rahatlığıyla almasında bir günah yoktur. Eğer kadın utanarak, korkarak veya aldatılarak kocasına malından bir şey verirse kocasının bunu alması helal olmaz. Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiç bir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız? Hem birbirinize karılıp katılmış ve onlar sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?”(10)

• Kocanın görevlerinden birisi de hanımına ehl-i sünnetin inancını telkin etmek, onun kalbinden ve amellerinden bidatleri silmek, dinin gereklerini yerine getirme hususunda ihmalkâr ise onu Allah’ın azabından korkutmak, muhtaç olduğu ahkâmları ona öğretmektir.

Buraya kadar zikrettiğimiz hususlar İslâm’ın, evlilik hayatının devamı, eşlerin uyum ve huzurunu sağlamak için kocanın yani aile reisinin üzerine yüklemiş olduğu vazifelerin en önemlileridir. Bir sonraki sayıda kadının üzerine düşen vazifeleri açıklamaya çalışacağız. Evlilikten kast olunan huzur ve mutluluk, ancak bu vazifelere gereken itina gösterildiği müddetçe hâsıl olacaktır.
Allah (c.c.) bizleri, hakkı hak bilip ona tabi olanlardan eylesin! Âmin.

Kaynakça:
1. en-Nisâ, 4/19.
2. İhyâ, İmam Gazâlî, c. 2, s. 111.
3. İbn-i Mâce, h.no: 624.
4. Tirmizî, Radâ 11.
5. B.k.z., İhyâ, İmam Gazâlî, c. 2, s. 115.
6. Ebû Dâvûd, Cihad 114.
7. el-İsrâ, 17/29.
8. Müslim, Zekât 39.
9. en-Nisâ, 4/4.
10. en-Nisâ, 4/20-21.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • DEĞİŞİM

    Evrenin sahibi'üstünlük ancak takva ile derken'Alah ın rasulü 'beyazın siyaha üstünlüğü yok'derken hala inatla 'kadın erkek eşit değil'diyen insanlara islami çerçevede kadın haklarını hatırlatan güzel bir yazı.Tabi ki fıtrat olarak kadın erkeğe eşit değil.Ama şu bir gerçek.Burası bir imtihan mekanı.İyi olan kazanacak.Erkeklerin fiziksel güçlerini kullarak bizim hayatımızı güçleştirmelerine izin veremeyiz.Evlilik karşılıklı anlayış, sevgi, muhabbet,saygı ve değerle yürür.Tek taraflı olmaz.Hz Ömer in de ifadesiyle Allah ın özgür olarak yarattığı kulları hiç kimse hiç bir statüyle köleleştiremez

  • esra

    Yazi yi okudum,begendim cünkü vurgulari cok dogru yerlerde, ama aslinda ögrenmek istedigim, bi erkege tamamen güven sagliyorsun esin olarak kabul ediyorsun,söyledigi sözden cikmiyorsun,yeri geldiginde karsilikli tartisiyorsun,yeri geldiginde de gülüyorsun, bunlarin hic biri yok sa,erkek kendini güclü kildirabilmek icin kendi erkek gücünü kullandiginda ne yazilabilir sizce, kadin ise buna yillarca dayanarak elbet düzelecegiz diyerekten bunca yil bosa harcanmisken, ne yapilabilir ne yazila bilir,esler icin.

2 kişi yorum yazdı.