Özlenen Rehber Dergisi

3.Sayı

Ahlâk-ı Hamidiye'de Merhamet

İsmail TANIŞ Özlenen Rehber Dergisi 3. Sayı
Cenabı hak kendisine ibadet etmeleri için insanları yeryüzüne göndermiştir. İnsanlar yeryüzünde değişik topluluklara bölünüp farklı dinler kabul etmişler ve bu cihetle de bazı insanları kendileri için önder-örnek kabul etmişler ve seçtikleri insanların yollarını takip etmişlerdir.

Biz inanan insanlar için de en güzel örnek-tâbî olunacak, yolu takip edilecek insan da Resulü Zişan Efendimiz olmalı düstur edineceğimiz ahlak da onu ahlakıdır. Çünkü Efendimizi Cenab-ı Hakk terbiye etmiştir. Yani sevgili peygamberimzini ahlakı Allahın hoşnut olduğu ahlâkıdır. Bu sebeple Cenabı Hak’ta Efendimizin ahlakını övmüş, “Gerçekten sen büyük ahlâk üzeresin”

[1]buyurmuş, onun ahlakını örnek almamızı istemiş ve Efendimiz hakkında “Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için (Hz. Muhammed) güzel bir örnektir.”1

Bizde bu yazımızda öncelikle Rabbimizin rahmetini ve Efendimiz (S.A.V)’in merhametini anlatmaya çalışalım.

Muhakkak ki merhametlilerin en merhametlisi Cenabı Haktır. Bunu Rabbimiz. Araf. 156. ayeti kerimede “Rahmetim her şeyi kuşatacak kadar geniştir. Onu günahlardan sakınanlara , zekatı düzgün verenlere ve ayetlerimize inanlara ihsan ederiz.” şeklinde ifade etmiştir.

Cenabı Hak bir Kutsi hadiste (Rahmetim gazabımı geçti) [2] buyurmuştur.

Rabbimizin merhametini anlamak akıllı, feraset sahibi insanlar için hiçte zor olmasa gerek. Zira Rabbimiz biz aciz kullara merhamet etmeyip yapmış olduğumuz hata günahlardan dolayı hemen cezalandırsaydı peygamberler müstesna helak olur azaba düçar olurduk. (Zira peygamberler günah işlemezler.)

Rabbimiz inanan insanların kalplerine de merhamet duygusunu bırakmıştır. İnsanlar içerisinde ise en merhametlisi Resulü Kibriya Efendimizdir.

Cenabı Hak şöyle buyurmuştur.”muhakkak biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.” [3]

Efendimizin yaşantısını bilen okuyan herkes bilir ki insanlar içerisinde daha merhametlisi yumuşak huylusu yoktur.

Efendimiz insanlara çokça acıyan şefkat gösteren hatta kedisine zulmedenlere bile merhamet nazarıyla bakan rahmet peygamberidir.

Uhud harbinde Müslümanların bir anda sıkıntıya düştükleri zaman Efendimizin dudakları kanamış, yüzü yaralanmış ve gelen bir kılıç darbesiyle miğferi ikiye yarılıp yanaklarına batmış ve mübarek dişleri kırılmıştır. O anda dahi müşriklere kendisine o sıkıntıyı verenlere beddua etmemiş ve onlara acıyarak merhametle şu duayı edip helak olmalarını istememiştir. “ Ya Rabbi kavmi mi affet, çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. ”

Yine tarihinin hüzün veren olaylarından biri de Taif yolculuğudur. Hz. Aişe validemiz soruyor. “Ey Allah’ın Resulü Uhud gününden daha çetin bir günle karşılaştın mı?” diye sordum.

Şöyle buyurdu:
“Senin kavminden ( Kureyş’ten ) gördüğüm en şiddetli ve üzücü davranışı Akabe günü gördüm. Kendimi ibn Abdi Yalil Bin Abd-i Külale arzettim. (Hayatımı korumasını istedim). Bana cevap vermedi istediğimi yerine getirmedi. Son derece üzgün bir halde döndüm. Ancak Karnüs- Saalib de kendime geldim. Başımı yere koyar koymaz beni gölgelendiren bir bulutla yüz yüze geldim; baktım Cibril’in içinde olduğunu gördüm bana şöyle seslendi:

‘Şüphesiz Allah kavminin sözünü ve seni korumayı reddedişlerini de duydu. O sana dağların meleğini indirdi. Onlar hakkında ona istediğini emredebilirsin. Çok geçmeden dağlar meleği bana seslendi; Selam verdikten sonra şöyle dedi ( Ey Muhammed ! Allah kavminin sana karşı söylediklerini duydu ve ben dağların meleğiyim. Rabbin beni sana gönderdi ve emrine amade etti istediğini emret bu dağları onların başına geçireyim.)’

Allah Resulü (S.A.V) şu cevabı verdi: “Aksine ben Allah’tan onların sulblerinden yalnız Allah’a ibadet edecek O’na hiçbir ortak koşmayacak olan bir nesil çıkartmasını umarım ” [4] şeklinde dua ediyor ve merhametinden onların helak olmalarına gönlü razı olmuyor ve ileriki zamanlarda Efendimizin duası mucibince Taif halkı kendiliğinden müslüman oluyor.

Efendimizin yaşantısında merhametine dair örnekler pek çoktur. O daima çevresine merhametle muamele etmiş ve bizlerin merhamet duyguları taşımamızı istemiştir.

“Yeryüzünde bulunan fakirlere ve zayıflara merhamet ediniz ki gök de Melaiki Kiramda size merhamet edip hakkımızda hayır dua etsin.” [5] buyurarak bizleri merhametli olmaya teşvik etmiş kendiside bunun en güzel örneklerini vermiştir.

Enes b. Malik anlatıyor Peygamber (S.A.V)’in oğlu İbrahim’i gördüm babasının önünde can çekişiyordu. Allah Resulü’nün iki gözünden yaşlar dökülmeye başladı Abdurrahman b. Avf. Sende mi Ya Resulallah dedi. Efendimizin gözleri yaşarır. Gönüller hüzünlenir ama biz Rabbimizi hoşnut kılacak sözlerden başkasını söylemeyiz. Ey İbrahim senin firakından ötürü cidden pek üzüntülüyüz buyurdu. Göz yaşları içinde Ey Abdurrahman bu bir rahmet eseridir. Acımayana acınmaz buyurmuştur.

Efendimiz oğlunda olduğu gibi Zeyneb annemizin oğlu yani torununun vefatında Hz. Hamza-Maz’un oğlu Osman gibi sahabelerinin şahadetlerinde de gözlerinden yaşlar gelmiş ve bu yaşların Allah’ın rahmetinden yani merhametten başka bir şey olmadığını ifade etmiştir.

Efendimiz bütün insanlara merhamet duygusu besleyip insanlara üzülmüştür Müslümanlar için daima üzülüp hayatı boyunca ümmeti- ümmeti diyerek ümmetin kurtuluşuna dua etmiştir. Efendimiz özellikle çocuklara yetimlere karşı çok merhamet göstermişlerdir. Bunun en güzel örneği ise Efendimizin cennetin seyyidi diye hitap ettikleri torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendimiz arasındaki diyaloglarıdır.

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizi daima sever onları dizlerine oturtup öper, okşarlarmış. Bunu gören bir bedevi Ya Resulullah biz çocuklarımızı hiç öpmeyiz demiş. Efendimiz ise ona bunun merhametten geldiğini ifade etmiş ve (Allah sizin kalplerinizden merhameti kaldırmışsa ben ne yapabilirim.) buyurmuşlardır.

Efendimiz (S.A.V) bizlere de merhametle muameleyi emredip yaşantısında en güzel örnekleri vermiştir. Kalbinde merhamet taşımayalara merhametle davranmayanları da hadisi şeriflerinde uyarmışlardır. Bu hadisi şeriflerden birkaç tanesini nakledelim.

“Küçüğüne merhamet büyüğüne hürmet etmeyenler, ümmeti kabilemizden değildir.”

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” [6]

“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz ” [7]

Bu hadisi şeriflerde merhamete bizi teşvik etmektedir. Efendimizin sahabeleri de efendimizdeki merhametten yeterince istifade etmiş ve o merhametten en güzel şekilde nasiplenmişlerdir. Bunun en anlamlı örneğini de Efendimizin (Bir peygamber bulunmak müstesna Ebu Bekir insanların en hayırlısıdır.) buyurduğu halifelerin birincisi Hz. Ebu Bekir Efendimize vermiştir. Onun merhameti o kadar artmıştır ki mübarek dillerinden şu sözler dökülmüştür.

“Ey Rabbim sen kamil kudretsin, her şeye gücün yeter. Ne dilersen onu yaparsın. Kıyamet gününde benim vücudumu o kadar büyüt ki cehennemini baştan başa doldurayım, başka hiçbir kuluna orada yer kalmasın.”
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.