Kâinatın yaratıcısı olan Yüce Allah (c.c.)’ın insanoğlunu mükemmel bir şekilde yarattığını, dolaşım sistemimizi inceleyince daha iyi anlarız.

Bir makinenin çarkları bozulduğunda tüm sistem nasıl çöküyorsa, Allah’ın (c.c.) kusursuz bir şekilde dizayn ettiği vücudumuzda da dolaşım sistemimiz hasara uğrayarak tüm vücut dengemizi bozabiliyor.

Nasıl mı?

Vücudumuzdaki organları oluşturan dokular, kalp ve damarlar yoluyla düzenli bir şekilde besin maddeleri alarak görevlerini Allah’ın izniyle yerine getirir. Bu işlemin sürekliliği için kalp düzenli olarak çalışır. Kendisine kulakçıklar (kalbin bölmesi)’dan gelen bu karıncıklar yoluyla büyük ve küçük dolaşma pompaları sol karıncıktan atılan (kalbin bölmesi) temiz kan yüksek basınçla bütün vücuda dağılır. İşte bizim "tansiyon" olarak ölçtüğümüz değer, kanın damarda oluşturduğu basınçtır. Bu basıncın yükselmesiyle hipertansiyon dediğimiz rahatsızlık ortaya çıkar.

Peki tansiyonumuzun yükseldiğini nasıl anlayabiliriz!

Kan basıncımızın yüksek olduğunu anlamanın en güvenli yolu ölçtürmektir. Tansiyonumuzu ölçtürdüğümüz de 130 180 mmHg’nin üzerinde ise yüksek demektir. Ölçtürmenin yanı sıra tansiyonumuzun yükseldiğini başımızda, gözlerimizde, ensemizde ağrı olunca anlayabiliriz.

Felç, kalp krizi ve böbrek hastalığı gibi ciddi sorunlara sebep olan yüksek tansiyonu kontrol altına almak Allah’ın izniyle elimizde. Peki nasıl alacağız? Özellikle düzenli bir şekilde çalışan kalbimizi koruyarak.. Bu koruma özellikle Yüce Allah’ın (c.c) Kur’ân-ı Kerim’de: "Onlar îman etmiş ve kalpleri Allah’ın zikriyle yatışmış olanlardır. Evet iyi bilin ki; kalpler Allah’ın zikriyle yatışır."(1) buyurduğu gibi kalpler dûa ve zikirle huzur buluyor.

Bu tespit sadece Kur’ân-ı Kerim’de değil, yapılan araştırmalar sonucunda da ortaya çıkmıştır. Dûanın maddî etkilerini gösteren en önemli araştırmanın sahibi Harvardlı bilim adamı Mind/Body Medicam Enstitüsü’nün kurucusu Herbert Benson, dua edenlerin beyin MR’larnı çektiği araştırmaları sonucunda vücudun ve beynin dua esnasında değiştiğini anlamıştır. "Dua eden insanlar daha az gerilim yaşıyor. Kalp atışları daha düzenli, tansiyonları daha düşük." diyen Benson, "Duada vücut fonksiyonları yavaşlıyor, beyin büyüyor." tespitini öne sürmüştür.

Tüm kâinat Allah’ı zikrederken kalbimiz de Allah’ı zikrediyor. Bu ritmi koruyamadığımızda kalp atım hızımız bozuluyor ve tansiyon dengemiz bozuluyor. Evet anlaşılıyor ki stresten uzak durarak kalp dengemizi koruyabiliyor ve tansiyonumuzu dengede tutabiliyoruz.

Tansiyonumuzun yükselmesine diğer sebepler de, düzensiz yeme içme ve hareketsizliğimizdir. Fazla yağ ve tuz alımını azaltırsak, fazla kilolardan kurtulursak, düzenli egzersiz yaparsak, sigara, alkol kullanmazsak, koyu çay ve kahve içimini en aza indirirsek bu sorunu da aşabiliriz inşallah. Ayrıca ilaçlârımızı düzenli alarak ve şifalı bitkileri kullanarak Allah’ın izniyle tansiyonumuzu denge de tutabiliriz. Yapılan araştırmalar, sarımsağın tansiyonu dengede tutmaya yardımcı olduğunu ortaya çıkarıyor. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: "Soğan ve sarımsağı yiyen kimse onları pişirerek öldürsün."(2) buyurmuştur. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bu buyruğunu yerine getirerek kötü koku oluşumunu da ortadan kaldırmış oluruz. Her şeyin ölçülü olması gerektiği gibi fazla tüketilmesi de zarar olan sarımsak alımında da ölçülü olmak gerek, yoksa yan etki oluşturabiliyor.

Kısacası, derdi veren Allah (c.c) dermanını da veriyor. Yeter ki kul Bakara sûresinde buyrulan, "Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan ve ürünlerden azalmayla (fakirlikle), canlarınızla (fiziki ve ruhi) hastalık vs. imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele."(3) âyet-i celîlesinin şuuruna varabilsin. Allah (c.c) cümlemize bu şuuru nasip eder inşallah.

Acizane bilgilerle sizlere faydalı olabildikse ne mutlu! Kalplerin sahibi olan Allah’a (c.c) emanet olun vesselam!

Kaynakça:
1. er-Ra’d, 13/28.
2. İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye, Tıbbı Nebevî.
3. el-Bakara, 2/155.