İslâm garip başladı, (ileride) başladığı gibi garip olacaktır. Ne Mutlu o gariplere! (Müslim, İman 232 ; Tirmîzî, Îman 13 ; İbn-i Mâce, Fiten 15 ; Dârimi, Rikak 42 ; Ahmed B. Hanbel c.l, s.184, 398, c.2, s.222, 389, c.3, s.73)
Tirmizi bu hadisi Amr b. Avf rivayetinde hasen kabul eder.(1) İbn-i Kuteybe sahih kabul eder.(2) Mecmeu’z-Zevâid’de Abdullah b. Ömer’in rivayeti ( Ne Mutlu o gariplere ) cümlesi dışında sahih kabul edilir.(3)
Garip, kelime manası olarak hayret verici, tuhaf, kimsesiz, zavallı ve gurbette olan manalarına gelir. Gariplerin kimler olduğu Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) tarafından da açıklanmıştır. Bu konuda farklı varyantlarda hadisler mevcuttur.
Abdullah b. Mes’ûd’un rivayetiyle Peygamber Efendimize: ’Garipler kimlerdir Yâ Rasûlallah?’ diye sorulduğunda: ’Kabilelerinden İslâm için ayrılanlardır.’ buyurmuşlardır.’ (4)
Abdullah b. Amr’ın rivayet ettiği başka bir hadiste ise, garipler kimlerdir diye sorulduğunda, Peygamber Efendimiz (s.a.v.): ’İsyan edenlerin itaat edenlerden çok olduğu bir toplumda sayıları az sâlih insanlardır.’ buyurmuştur.(5)
Nâbi b. Malik’in rivayetinde bir gün Hz.Ömer (r.a.) mescide girdi. Muaz b. Cebel’i Peygamber (a.s.m.)’in evinin önünde oturmuş, ağlıyor bir halde buldu. Hz. Ömer, Muaz’a niçin ağlıyorsun diye sorduğunda, Muaz Hz Peygamberin mescid’de söylediği bir söze ağladığını söyler:
’Allah (c.c.) iyilik yapan, takva sahibi, gizlenmiş kullarını sever. Onlar kaybolsalar aranmazlar, gelseler tanınmazlar. Onların kalpleri hidayet lambalarıdır. Her fitneden (sağ salim) çıkarlar. Onlar; övülen, gıpta edilen gariplerdir. İnsanlar içinde gerçekten çok az bulunurlar, onun için garipler diye isimlendirirler.(6)
İnsanların çoğu bu sıfatları taşımazlar. Bu sıfatları taşıyanlar sayıca az oldukları için diğerleri içinde gariptir. Ehl-i İslâm, insanlar içinde gariptir. Mü’minler, ehl-i İslâm içinde gariptir. İlim ehli, mü’minler içinde gariptir. Ehl-i sünnet ise, ehl-i ilim arasında gariptir. Sünnete çağıranlar ve bu uğurda onlara gelen belalara sabredenler en çok garip olanlardır; fakat, onlar gerçek manada ehlullahtır. Onların garipliği çoğunluklar arasında yalnız kalmalarıdır. Aslî manada bir gurbet söz konusu değildir. Cenâb-ı Hakk’ın el-En’âm Sûresi 116. âyetinde belirttiği gibi: ’Yeryüzünde bulunan (İnsanların) çoğunluğuna uysan seni Allah’ın yolundan saptırırlar.’ Bir görüşe göre de garipler, Allah ve Rasûlü için Mekke’yi terk edip, Medine’ye giden muhacirlerdir.’(7)
Amr b. Avf’ın rivayetine de Peygamber Efendimiz (s.a.v.): ’Garipler, halkın benden sonra sünnetten bozduklarını düzeltmeye çalışanlardır.’ buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz, başka bir hadislerinde de: ’ Dünyada bir garip gibi ol’(8) buyurmuşlardır. Bu hadis ışığında da garipliğin gerçek hayata duyulan özlem olduğu anlaşılabilir.
Tüm bu hadislere dayanarak diyebiliriz ki; garipler dünyada az da olsalar İslâm’ı yaşamaya çalışan, cemiyet ne kadar bozulursa bozulsun bid’atlerle savaşan ve sünneti ihya etme gayreti içinde olan ve esas yurdun ahiret yurdu olduğunun bilincinde olarak dünyayı gurbet kabul eden samimi mü’minlerdir.
İslâm garip olarak başladı ifadesi İslâm’ın Mekke’deki ilk durumuna işarettir. İslâm az kişiyle başladı, başladığında garipti, daha sonra güçlendi, İntişar etti (yayıldı). İslâm’ın ilk devirlerinde Müslümanların, küffârın eziyetiyle ve yurtlarından çıkarılmakla imtihan edilmesi de garip başladı manasına gelebilir. Bu eziyetler mü’minlerin îmanlarının hâlis olması ve günahlarının örtülmesi içindir. Peygamber Efendimizin bir hadisi de bunu te’yîd etmektedir.(9)
’Felaketlerle karşı karşıya kalma bakımından insanların en çok iptilaya uğrayanı peygamberlerdir, sonra onların benzerleri, daha sonra onların benzerleridir. Kişi dini nispetinde belaya dûçar olur. Eğer dinine sımsıkı sarılmışsa, imtihanı çoğalır, dininde zayıfsa, imtihanı da dini kadardır. Bela, kulu, hatalarıyla birlikte yeryüzünde yürür hale gelinceye kadar terk etmez.(10)
Cenâb-ı Hakk, en-Neml Sûresi 93. âyetinin de şöyle buyurur: ’Ve dedi ki: Hamd olsun o Allah’a ki, size âyetlerini gösterecek de onları bilip anlayacaksınız, hem Rabbin yapa geldiklerinizden habersiz değildir.’
Elmalılı Muhammed Yazır, bu âyetleri tefsir ederken, İslâm’ın garip başlamasıyla ilgili hadisi de zikreder ve şu tespitlerde bulunur: ’Bu âyetin işaretine göre İslâm’ın istikbali gece değil gündüzdür, sönük değil parlaktır. Ara sıra basan gece karanlıkları, onu dinlendirip tekrar uyandırmak içindir. Hadisin sonundaki ’müjdeler olsun’ ifadesi bu hadisin korkutmak için değil, müjdelemek için olduğunu gösterir. Gerçi bunda da dönüp garip olma korkusu yok değil, fakat sönmeyip yeniden başlaması müjdesi vardır.
Hadisin sonundaki ’müjdeler olsun’ ifadesi güzellik, temizlik, lezzet ve gönül hoşluğu manalarına gelir.(11) İbn-i Abbas’a göre tûbâ, ferah ve göz aydınlığı manasınadır. Bazıları tûbâ’dan murad cennettir demişlerdir. Cenâb-ı Hakk er-Ra’d Sûresi 29. âyette:
’Mutluluk ve güzel gelecek onlarındır.’ buyurmuştur. Bu âyetle de gariplerin güzel bir gelecek sahibi olduğu beyan edilmektedir. Onlar İnsanların en mutlularıdır, ahirette ise derece bakımından peygamberlerinden sonra gelirler.(12)
Hadîs-i Şerîf’in; ’Başladığı gibi garip olacaktır.’ kısmı İbn-i Kuteybe’ye göre iki ihtimal dahilindedir (iki şekilde tezahür edebilir):
1) Başta yabancı görüldüğü gibi yabancı olarak görülür sonra tekrar kabullenilir. Başta nasıl tanınmış ise yeniden tanınır.
2) Dünyada kıyamete yakın çok az Müslüman kalır. Bu durum deccalden, ye’cûc ve me’cûc’den sonra kıyamete yakın bir zamanda olur. O zaman Allah (c.c.) bir rüzgar gönderir, o rüzgar her mü’minin ruhunu kabzeder, sonra kıyamet kopar.(13)
Bu dinin yeniden garip olması (kıyamete yakın) insanların dinden dönmesi ve çok az kişinin mü’min kalması anlamına da gelebilir. El-Mâide Sûresi 54. âyette de böyle bir durumdan bahsedilmiştir: ’Ey İman edenler, sizden her kim dininden dönerse bilsin ki, Allah yakında bir topluluk getirecektir...’ Bu görüş de imkan dahilindedir. Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında yani İslâm’ın başlangıcında on bir fırka İslâm’dan dönmüştür. Bu olayın kıyamete yakın yeniden gerçekleşmesi ve Allah’ın uğrunda cihâd edecek yeni bir kavim getirmesi mümkündür.(14)
Haydar Hatipoğlu, İbn-i Mâce Şerhi’nde, İslâm’ın yeniden garip olarak başlamasını son zamanlarda fitnelerin çoğalması, insanların bozulması sonucunda insanlığın yeni bir câhiliyye yaşayacağı ve İslâm’ın bu insanlar arasında garip kalacağı şeklinde açıklanmıştır.(15)
Sonuç olarak bu hadis hakkında iki genel kanaat olduğunu söyleyebiliriz. İlkine göre hadis, inzar (uyarma) anlamı taşımaktadır. Yani İslâm kıyamete yakın ilk haline dönecek, Müslümanlar azalıp, meşakkatlere maruz kalacaklardır. İkinci kanaate göre ise hadis, tebşir (Müjdeleme) anlamı taşımaktadır. İslâm hiç bilinmiyorken nasıl güçlenip, intişar etmiş ise, tekrar güçlenip intişar edecektir anlamındadır.
Dünya Müslümanlarının hali nazar-ı dikkate alınırsa, bu hadisin ifade ettiği her iki anlamı da taşıdığı görülebilir. Hadîsin hangi anlamı alınırsa alınsın, esas mühim olan noktanın, ’müjdelenecek gariplerden olabilmek’ olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
Kaynakça:
1) Sünen-i Tirmîzî Tercemesi
2) İbn-i Kuteybe, İlmu’l-Hadîs
3) Mecmeu’z-Zevâid
4) Ahmet b. Hanbel, Müsned, c.II, s.184 ; İbn-i Mâce, Fiten 15.
5) Mecmeu’z-Zevâid
6) İbn-i Kuteybe, a.g.e.
7) Müslim, Sofuoğlu Tercemesi, İbn-i Mâce, Nesâî
8) Buhârî, Rikak 3, Tirmîzî, Zühd 25.
9) İbn-i Kuteybe, a.g.e.
10) Tirmîzî, Nesâî, İbn-i Mâce, İbn-i Hıbbân, Ahmet b. Hanbel
11) Müslim, Sofuoğlu Tercemesi
12) İbn-i Kuteybe, a.g.e.
13) İbn-i Kuteybe, a.g.e.
14) Süleyman Ateş, Kur’an Meali, el-Mâide 5/54 açıklaması.
15) Haydar HATİPOĞLU, İbn-i Mâce Tercüme ve Şerhi
Müjdelenen Garipler
Özlenen Rehber Dergisi 15. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.