Yâ Rasûlallah! Sana ve tüm sevdiklerine selâm olsun.
Bu, Sen aramızdan ayrıldıktan sonraki bin dört yüz on yedinci Ramazanımız. Biliyor ve bu nedenle mahzun oluyoruz ki hiçbir ramazan seninle yaşanacak bir ramazan gününe, hiçbir sahur ve iftar senin sofranın güzelliğine kavuşamayacaktır. Cennet kapılarının açıldığı, rahmetin sağanak sağanak yağdığı bu ramazan ayını Bilâl’inin iftar ve sahur ezanlarını okuduğu, sahabenin ardın sıra teravihe koştuğu o kutlu zamanlarını anarak ramazanımızda seni bulmak isteyişimiz ise tek tesellimiz. Her tarafta buram buram gül rayihanın dalgalandığı bir ramazan olması için bu ramazanda da no’lur gönül hanelerimizi teveccühünden mahrum bırakma yâ Rasûlallah!
Seni anmak, andıkça yanmak, irşadına uyanmak, sevgini bulmak, sevmek ve olmak, hep seninle olmak, bir an sensiz kalmamak... Her yerde seni görmek, her seste seni ve ölü sinelere hayat veren nefesini duymak?
İşte bir an, mübarek dudaklarından dökülen gönüllere şifa nasihatlerin canlanıyor sinelerimizde. Şaban ayının son gününde ashabına sohbetini yeniden dinliyoruz, ashabının şahsında ümmetine seslenişini, buyuruyorsun ki:
’Ey insanlar yüce ve kutlu bir ay sizi gölgesi altına aldı. Bu ayda bin aydan daha üstün bir gece vardır. Bu öyle bir aydır ki bu ayda oruç tutmayı farz, gecesini de ibadetle geçirmeyi nafile kılmıştır. Bu sabır ayıdır, sabrın karşılığı ise cennettir. Bu yardımlaşma ayıdır. Bu mü’minlerin rızkının arttığı bir aydır. Bu evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu ateşten kurtuluş vesilesi olan bir aydır. Bu ayda şu dört hasleti çokça yapınız. Bunların ikisiyle Rabbinizi hoşnut kılarsınız ikisine de zaten sizin ihtiyacınız vardır. Rabbinizi razı edeceğiniz o iki haslet şunlardır: Allah’tan başka ilâh yoktur demeniz ve Allah’tan mağfiret dilemeniz. Sizin muhtaç olduğunuz o iki haslete gelince, Allah’tan cenneti istemeniz, ateşten Allah’a sığınmanızdır.?
Ramazan ayına girince müjdeliyorsun sahabeni ve bizi: ’Ramazan sizi siz de ramazanı karşıladınız. İyi dinleyiniz! Hayatta bulunan kıble ehlinden herkes istisnasız ramazanın ilk gecesinde bağışlanır.? İşte erdik ramazana.
Sahurdayız. Sahurla süslenen ramazan geceleri bir başka? Sahurda bolluk var sahurda bereket var. Büyük bir heyecan ve sevinçle sahura kalkan sahaben ’Rasûlulah’ın ’sahur yemeğini yiyiniz! Çünkü sahurda bolluk vardır’ dediğini işittik? diyorlar. İşittiler ve uyguluyorlar. Öyle ya onlara göre senin ağzından çıkan her bir söz canla başla yerine getirilecek bir emirdi. Rasûlullah’a uymazsak helâk oluruz diyorlardı.
İmsak girince Hz. Bilal yüksek ve gür sedasıyla Medine ufuklarını çınlatmaya başlıyor. Mescidde namaz için kamet getirildiğinde etrafına bakıyorsun. Camidekileri bir cemaat olarak görürsen namazı kıldırıyorsun, onları az bulursan namaza durmuyor oturup bekliyorsun. Ve cemaat tamam olmuş, arkadaşların saf tutmuş. Safın kenarına geliyorsun cemaatin göğüs ve omuzlarını bir hizaya getiriyorsun ve diyorsun ki: ’Ayrı ayrı durmayınız ki kalpleriniz birbirinden ayrılmasın.? Bu ne incelik ya Rasûlallah!
Vakit iftara doğru ilerliyor. Tuhaf! Hanımların hiçbirinde daha iftar hazırlığı başlamadı. Hiçbir hanım sahabî kara kara da düşünmüyor neyin yanına ne pişirsem diye.
İftar vakti gelince Suffe ehlinden her birini güzide ashabın alıp evine götürüyor, iftar ettiriyor, çoğu zaman kendileri aç kalmak pahasına da olsa!
Bir akşam Suffe ehlinin yanına uğrayan olmadı, öylece sabahladılar. Ertesi akşam yine kimse uğramayınca senin yanına varıyorlar, durumlarını anlatıyorlar. Tek tek hanımlarına yiyecek bir şey olup olmadığını soruyorsun. İlginçtir. İstisnasız hepsi ellerinde bir canlının yiyebileceği bir şey olmadığını söylüyorlar. Şaşırıyoruz ve yine utanıyoruz. Oysa bizim mutfak dolaplarımız, buzdolabımız yiyecek dolu. Hatta geçmiş mevsimdeki yiyeceklerden mahrum kalmamak için yiyeceklerimizi sakladığımız kilerimiz bile var.
Annelerimiz evde bir şey olmadığını söyleyince şöyle buyuruyorsun: ’Allah’ım, Sen’in fazlından Sen’in rahmetinden diliyorum. Rahmet Sen’in tasarrufundadır. Ona Sen’den başka kimse mâlik değildir.? Çok geçmeden birisi içeri girme için senden izin istiyor. Bakıyoruz ki yanında kızartılmış bütün bir koyun ve bir hayli ekmek? Ve herkes doyuncaya kadar yiyor. Onlara şöyle buyuruyorsun: ’Biz Allah’ın fazlını ve rahmetini istemişti ki, işte fazlı (ihsanı). Rahmetini de -şüphe yok- kendi katında saklamıştır.? İkram eden de edilen de ikramın kendisi de ne güzel ya Rasûlallah.
Ve teravih vakti?
Biz günahkâr ümmetine yine büyük bir müjde veriyorsun: ’Her kim sevabına inanarak ve ecrini Allah’tan bekleyerek ihlâsla teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.?
Teravih namazı kılınıyor, her köşede Allah’ın kitabı okunuyor. Mescidin Kur’an’la nurlandırılıyor. Zaten tam iki aydır şu mübarek duanı hiç terk etmemiştin: ’Allah’ım, recep ve şabânı bizlere bereketli kıl ve bizi ramazana ulaştır.?
Bizleri, senin duanla Allah’ın ayına kavuşturan Rabbimize hamdolsun. ’İnsanlar ramazan ayının güzelliğini bilselerdi bütün ayların ramazan olmasını dilerdi? buyurduğun bu günlerimizin, seninle birlikte yaşanan ramazanlardan olabilmesi için, no’lur o mübarek ellerini bir kez daha biz günahkâr ümmetin için Yüce Rabbimize aç ya Rasûlallah!? Salât ve selâm sana ve tüm sevdiklerine selâm olsun.
Düzeltme: Ekim sayımız da yayınlanan bu yazımızdaki kelime hatasından dolayı hem , Rasûllullah (S.A.V) Efendimizden , hem de okurlarımızdan özür diliyoruz?
Yanlış Hali: Bu, Sen aramızdan ayrıldıktan sonraki bin dört yüz on yedinci Ramazanımız. Biliyor ve bu nedenle mahzun oluyoruz ki hiçbir ramazan seninle yaşanacak bir ramazan gününe, hiçbir sahur ve iftar senin sofranın güzelliğine kavuşamayacaktır. (Cehennem) kapılarının açıldığı, rahmetin sağanak sağanak yağdığı bu ramazan ayını Bilâl’inin iftar ve sahur ezanlarını okuduğu, sahabenin ardın sıra teravihe koştuğu o kutlu zamanlarını anarak ramazanımızda seni bulmak isteyişimiz ise tek tesellimiz. Her tarafta buram buram gül rayihanın dalgalandığı bir ramazan olması için bu ramazanda da no’lur gönül hanelerimizi teveccühünden mahrum bırakma yâ Rasûlallah!
Düzeltilmiş Hali: Bu, Sen aramızdan ayrıldıktan sonraki bin dört yüz on yedinci Ramazanımız. Biliyor ve bu nedenle mahzun oluyoruz ki hiçbir ramazan seninle yaşanacak bir ramazan gününe, hiçbir sahur ve iftar senin sofranın güzelliğine kavuşamayacaktır.(Cennet) kapılarının açıldığı, rahmetin sağanak sağanak yağdığı bu ramazan ayını Bilâl’inin iftar ve sahur ezanlarını okuduğu, sahabenin ardın sıra teravihe koştuğu o kutlu zamanlarını anarak ramazanımızda seni bulmak isteyişimiz ise tek tesellimiz. Her tarafta buram buram gül rayihanın dalgalandığı bir ramazan olması için bu ramazanda da no’lur gönül hanelerimizi teveccühünden mahrum bırakma yâ Rasûlallah!
Sen' İnle Ramazan (a.s) Ramazan
Özlenen Rehber Dergisi 55. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.