Özlenen Rehber Dergisi

161.Sayı

Tasavvuf Yolunun Esasları

Serkan Ünal Özlenen Rehber Dergisi 161. Sayı
İmam Ebû Zekeriyya Yahyâ b. Şeref en-Nevevî

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla…
Âlemlerin rabbi Allah’a hamd, O’nun elçisi Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.), onun âline ve ashâbına salât ve selam olsun.
Kuşkusuz İslam ilim tarihinin en güzide şahsiyetlerinden biri de İmam Nevevî (rh.a.)’dir. İmam Nevevî (rh.a.) Riyâdu’s-Salihîn, Sahîhi Müslim Şerhi, el-Ezkâr, el-Erbaûn en-Neveviyye gibi daha birçok eseriyle bu ümmetin ilim ve irfanına büyük katkılar sunmuş, ilim ve marifeti, zühd ve takvası ile insanlara en güzel örneklerden biri olmuştur. İmam Nevevî’nin kaleme aldığı bir diğer eseri de akait, ibadet ve ahlak konusuna dair küçük hacimli eseri ’el-Makâsıd’dır. İmam Nevevî (rh.a.) bu eserini 7 bölüme ayırmış ve her bölümde dinin temel konularından birini ’maksad’ başlığı altında ele almıştır. Bu maksatlar şöyledir:
Birinci Maksat: İslâm Akaidi ve Hükümlerinin Temelleri
İkinci Maksat: Temizlik
Üçüncü Maksat: Namaz
Dördüncü Maksat: Zekât
Beşinci Maksat: Oruç
Altıncı Maksat: Hac
Yedinci Maksat: Tasavvuf Yolunun Esasları
İşte bizler de böyle büyük bir İslâm âliminin bu eserinde tasavvuf yoluna dair görüşlerinin yer aldığı yedinci maksad olan ’Tasavvuf Yolunun Esasları’nı istifade ve bereket hasıl olması dileklerimizle okuyucumuza sunuyoruz. Tevfik Allah’tandır.

المقصد السابع
في أصول طريق التصوف
هي خمسة:
تقوى الله في السر والعلانية، واتباع السنة في الأقوال والأفعال، والإعراض عن الخلق في الإقبال والإدبار، والرضى عن الله تعالى في القليل والكثير، والرجوع إلى الله في السراء والضراء.
فتحقيق التقوى بالورع والاستقامة، وتحقيق اتباع السنة بالتحفُّظ وحُسن الخُلق، وتحقيق الإعراض عن الخَلق بالصبر والتوكل، وتحقيق الرضا عن الله بالقناعة والتفويض، وتحقيق الرجوع إلى الله تعالى بالشكر له في السراء والالتجاء إليه في الضراء...


TASAVVUF YOLUNUN ESASLARI

Tasavvuf yolunun esasları beştir: Gizlide ve açıkta Allah’tan korkmak, söz ve davranışlarda Sünnet-i Seniyye’ye tabi olmak, halkın teveccühüne veya ilgisini kesmelerine aldırış etmemek, azda ve çokta Allah’tan razı olmak, genişlik ve mutluluk zamanında da sıkıntı ve üzüntü zamanında da Allah’a yönelmek.
Takvanın gerçekleştirilmesi, vera ve istikametle olur. Sünnet’e tabi olmak (kerih ve şüpheli şeylerden) titiz bir şekilde sakınmak ve güzel ahlak ile gerçekleşir. İnsanlardan yüz çevirmek, sabır ve tevekkül ile gerçekleşir. Allah’tan razı olmak ise kanaat ve tefvîz (işi Allah’a havale etmek) ile gerçekleşir. Allah’a yönelmek ise genişlik zamanında O’na şükretmek; darlık zamanında ise O’na sığınmak ile gerçekleşir.
Bunların da hepsinin aslı yine beş şeydir: himmetin yüceliği, hürmetin muhafazası, hizmetin iyi yapılması, azîmetin tesirli ve derin olması, nimeti büyüksemek.
Himmeti yüce olanın rütbesi yüksek olur. Kim Allah’ın hürmetini korursa Allah da onun hürmetini korur. Hizmeti iyi olana saygı ve ikram göstermek zorunlu olur. Azîmeti tesirli olanın hidayeti sürekli olur. Nimeti büyükseyen ondan dolayı şükreder, şükreden ise daha fazlasını hak eder.
Alâmetlerin asılları beştir: bir emri yerine getirmek/emr-i maruf nehy-i münker yapmak için ilim talep etmek, basiretin açılması için meşayih ve ihvan ile birlikte olmak, şüphelilerden korunmak için ruhsatları ve tevilleri terk etmek, huzur ve murakabe için vakitleri virdlerle düzenlemek, hevadan sıyrılıp helak olmaktan kurtulmak için her şeyde nefsi ittiham edip mesul tutmak.
İlim talep etmenin âfeti: Herhangi bir asıl ve temele/bir gerekçeye dayanmaksızın yaşça, akıl ve din bakımından daha küçük kimselerle arkadaşlık yapmaktır.
Sohbetin/arkadaşlığın âfeti ise: aldanmak ve gereksiz davranışlarda bulunmaktır.
Ruhsatları ve tevilleri terk etmenin âfeti: kişinin nefsine aşırı titiz ve şefkatli davranmasıdır.
Nefsi mesul tutmanın âfeti: nefsin güzel hallerine ve istikametine alışmak/takılıp kalmaktır. Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: ’Şayet o bütün fidyeleri dahi verse bu ondan kabul edilmez.’1
Nefsin hastalıklarının tedavi edildiği şeylerin asılları beştir: yeme ve içmeyi azaltmak suretiyle midenin hafif tutulması, insanın başına bir şey geldiği sırada Allah’a ilticâ etmesi, içine düşülmesinden korkulan durumlardan kaçmak, zihni ve gönlü toplayarak, gece ve gündüz Hz. Peygamber’e (s.a.v.) salât ve selâm getirerek istiğfara devam etmek.
Allah’a yönlendirecek kişilerle arkadaşlık yapmak.

Allah’a (c.c) ulaşmaya dair
Allah’a vusûl ancak bütün haramlar ve mekruhlardan tevbe etmek, ihtiyaç olan ilmi talep etmek, sürekli temizliğe riayet etmek, farzları ve sünnetleri ilk vaktinde cemaatle birlikte eda etmek, sekiz rekât Duhâ namazına devam etmek, akşam ve yatsı arasındaki altı rekata, gece namazına, vitir namazına, Pazartesi ve Perşembe günlerinde, eyyâm-ı bîz’in üç gününde, faziletli günlerde oruç tutmak, murakabe ve tedebbürle Kur’ân okumak, istiğfarı ve Hz. Peygamber’e (s.a.v.) salâtı çoğaltmak, Sünnet’te varid olan zikirlere sabah ve akşam devam etmekle mümkün olur.
Şu zikredilenler onlardandır:
’Allah’ım senin ile sabahlar, senin ile akşamlarız. Senin ile yaşar, sana inanarak ölürüz.’ (Sabah okurken şu kısım ilave edilir): ’Toplanma sanadır.’ (Akşam okurken şu kısım ilave edilir): ’Varış sanadır!’
’Biz ve mülk Allah’a aidiz. Hamd ve kibriyâ Allah’a mahsustur. Azamet Allah’a mahsustur. Yaratma, emir, gece, gündüz ve onlar içerisinde bulunan her şey Allah’a aittir.’
’Allah’ım! Herhangi bir nimetten veya varlıktan benim ile olan/sabahlayan her şey yalnızca sendendir. Senin hiçbir ortağın yoktur. Hamd senindir. Şükür senindir.’ (Bunu üç kere okur).
’Allah’ım! Ben seni, senin arşının taşıyıcılarını, meleklerini ve bütün yarattıklarını şahit tutarım ki sen Allah’sın, ilah olarak yalnızca sen varsın, senin hiçbir ortağın yoktur. Muhammed (s.a.v.) senin kulun ve rasûlündür.’ (Bu da dört kere okunur).
’Rab olarak Allah’ı, din olarak İslâm’ı, nebî ve rasûl olarak da Efendimiz Muhammed’i (s.a.v.) kabul ettim.’ (Üç kere okunur).
Sonra da ’Âmenerrâsûlü’ (Bakara Sûresi’nin son âyetleri) sûrenin sonuna kadar okunur.
’Şayet dönerlerse de ki: Allah bana yeter, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O’na tevekkül ettim. O büyük arşın sahibidir.’2 (Yedi kere okunur).
’Akşama girdiğinizde de, sabaha eriştiğinizde de Allah’ı (c.c.) tesbih edin. Hamd O’na mahsustur.’ ’İşte siz böyle çıkarılıp diriltileceksiniz.’ kısmına kadar.
Daha sonra Yâsîn Sûresi okunur.
Ardından üç kere ’Kovulmuş/taşlanmış şeytandan işiten ve bilen Allah’a sığınırım’ der ve ’Şâyet biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik…’ (Haşr Sûresi’nin 21. Âyetinden) Sûrenin sonuna kadar okur. Daha sonra da İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okur.
Üç defa ’Adı anıldığında ne yerde ve ne de gökte hiçbir şeyin zarar vermeyeceği Allah’ın adıyla… O işitendir, bilendir.’ der.
Üç defa ’Allah’ın gazabından, cezasından, kullarının şerrinden, şeytanların vesvese vermelerinden ve benimle beraber bulunmalarından Allah’ın eksiksiz âyetleriyle (yine O’na) sığınırım.’ der.
Üç defa: ’Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, Hayy ve Kayyûm olan Yüce Allah’tan bağışlanma dilerim. O’na tevbe edip yönelirim.’ der.
Üç defa: ’Allah’ı övgüyle tesbih ederim.’ der.
Üç defa: ’Mahlûkatının sayısınca, O’nun hoşnut olacağı şekilde, arşının ağırlınca, sözlerini yazan mürekkepler miktarınca Allah’ı hamd ile tesbih ederim.’
Vakit yettiğinde yüz defa ’Allah (c.c.) her türlü noksan sıfattan münezzehtir. Hamd Allah’a mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür.’ de!
Yüz defa ’Güç ve kuvvet ancak yücelik ve azamet sahibi Allah iledir.’ de.
Yüz defa ’Hakk, Mübîn ve Melik olan Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.’ de!
Yine yüz defa ya da üç defa ’Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, ilah olarak yalnızca O vardır. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’nundur. O her şeye gücü yetendir.’ de!
Yine üç defa veya yüz defa: ’Allah’ım, Efendimiz, kulun, peygamberin, habîbin, elçin, ümmî peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.), onun âline ve ashâbına salât et!’ de.
İlgi ve ihtimam sahipleri için zikredilen bu kadarında yeterli (fâideler) bulunmaktadır. Hidâyete muvaffak kılacak olan Allah’tır. Doğru yola O eriştirir. Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir. Âmîn…3

(Endnotes)
1 el-En’âm, 7/70.
2 et-Tevbe, 9/129.
3 Nevevî, el-Mekâsıd, (3. Baskı), Mektebetu’l-Ğazâlî, Dımeşk 2001, s. 56-65.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.