Özlenen Rehber Dergisi

85.Sayı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Ekseninde Kadına Dair Mülahazalar...

Sema Betül ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 85. Sayı
8 Mart Dünya Kadınlar Günü ekseninde Kadına dair mülahazalar…
Tarihi seyre baktığımızda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün Sosyalist düşüncenin ürünü olarak ortaya çıktığını çok açık bir şekilde görmekteyiz. Sosyalizm ise sözde kapitalizme karşı oluşturulmuş, insanları kapitalist sitemin tekelinden kurtarmayı, kapitalizmden kurtardığı bireyi kendi fikri ve düşünsel boyunduruğuna mahkûm etmeyi hedeflemiş bir algıdır. Kelime üzerinde kavramsal olarak duracak değilim. Ben daha çok 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ekseninde, kadına dair her şeyi, bu noktada da kadın ve dine / İslâm’a sosyalist algının baktığı pencereyi gözler önüne sermeye çalışacağım. Çünkü bugün birçok ülkede kutlanılan bu kadınlar günü etkinliklerinin mucitleri sosyalistlerdir. Temel felsefe kadından ziyade sosyalistlere daha fazla hizmet etmektedir.
Dünya Kadınlar Günü’nün ortaya çıkarılma sebebi çalışan kadınların daha imkânlı ve müreffeh ortamlar elde etme isteğidir. Bu düşünce zamanla büyük ölçülerde değişikliğe uğrayarak günümüzde kadın hakları, kadın özgürlüğü, feminizm, kadının çalışma hayatı gibi onlarca değişik alt başlıklara ayrılmıştır. Olayın gündem yapılması ve bu mevzuda nelerin yapılabileceğinin tartışılması bir bakıma sevindirici unsur durumunda gibi görünür birilerince ama madalyonun öbür yüzü hiç de umulduğu gibi değildir. İşte bu umulduğu gibi olmayan ve birçok insanın gözden kaçırdığı nokta ise işin asıl can alıcı noktasını oluşturmaktadır.
Bir defa baştan şunu açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki, bu isim altında (yani 8 Mart Dünya Kadınlar Günü) yapılan gayretler hiç de zannedildiği gibi kadına müspet manada fayda sağlamamaktadır. Buna toplumsal yapımızın bugünkü hali ve bu mevcut toplumsal yapı içerisindeki kadının konumu en güzel örnektir. Burada şu gerçek asla gözden kaçırılmamalıdır: Var olan toplumsal yapının ve bu yapı içerisinde kadının konumunun sebebi, tarihin hiçbir zaman diliminde din (Hak din) olmamıştır. Din hiçbir zaman zulmü, sömürüyü, itelemeyi, statüyü telkin etmemiş bilakis adaleti, iyiliği, yardımlaşmayı, fedakârlığı, güçsüzün elinden tutmayı emretmiştir.
Bugün kadın için daha özgür olma adına platformlar oluşturan onca insanın aklına başörtüsü mağdurlarının gelmemesi tezat teşkil eden bir unsur değil midir? Ya da sosyalist zihniyetli insanların dini hassasiyete sahip olanlar tarafından kendilerine mahalle baskısı yapıldığını savunmalarına karşılık kendilerinin tesettürlü muhafazakâr insanlara baskı yapmaları samimiyetsizliklerinin en bariz göstergesi değil midir? Ya da şöyle bakalım olaya; Kızlarını okula göndermeyen ailelerin bu tutum ve davranışlarını mensubu oldukları dine/İslâm’a yaftalayan bu zihniyetin, okumak isteyen binlerce genci çeşitli bahanelerle eğitim kurumlarından dışlamaları ciddiyetsizliklerinin en belirgin izharı değil midir?
Kadın için toplumsal statüden daha önemli olanı bence temel haklarının kendisine tevdi edilmesidir. Burada kadın hakları savunucularının daha özverili ve daha samimi olmalarıdır gerekli olan. Fıtrî hasletler göz önüne alınarak kadına ve haklarına bakılmalı, doğru kabul edilen normlar bütün kadınlara dağıtılmalıdır. Yani fabrikada onlarca yasal ve düzensel zorlukla çalışan bir kadının hak mücadelesinin verildiği kadar, dinî haslet ile günlük yaşamını şekillendirmek isteyenlerin hakları da savunulmalıdır. Kadın hakları savunucularının en temel yanılgısı maalesef olaya belli kesim kadınların hakları eksenli bakmalarıdır. Bir tesettürlü bayanın hastanelerde yabancıymış gibi görülmesi, sokakta yürürken bakışların etkisinde kalması hak savunucularının aklına hiç gelmemektedir. Hatta bu konuda ’yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ misali, muhafazakâr kesimin kendilerine ’mahalle baskısı’ yaptığı dillendirilmektedir. Bunun bilenen en meşhur sebebi ise bugün kadın hakları savunucularının bazılarının gelişmişliğin (?) önündeki engeli İslâm olarak görmeleri yatmaktadır. Onlara göre İslâm hayata lüzumundan fazla müdahil bir sistem ve bu sistem içerisinde de kadın en büyük mağdurdur. Bu meyanda en belirgin eleştirileri İslâm’ın örtünme ile kadını tek tip giyinme şekline zorladığı iftirasıdır. Hâlbuki hadise hiç de onların dillendirdikleri gibi değildir. İslâm çerçeve olarak bireye örtünmenin kurallarını telkin eder. Ama bunun ille de belli bir tarz ya da şekil ile olacağı yönünde baskısı kesinlikle yoktur. Yani burada hata şu, dünyanın bazı yerlerinde kendilerinin müslüman olduklarını söyleyen bazı insanların istibdatî yöntemlerle tebaalarını baskı ve zorlama altında tutmaları İslâm’a yaftalanamaz, bu çok büyük bir hatadır. Hem İslâm’a baskıcı eleştirisini yapanlarının eğitim gibi temel hakların kullanımında müslüman bireye dikta ettikleri algı bu zihniyetin İslâm’a yaptığı eleştiriden kat be kat fazladır. Bu noktada kadın, sosyalistlerin ifade ettikleri gibi ikinci sınıf varlık değildir, hiçbir zamanda olmamıştır. Hele hele konu ile ilgili olarak yapılan, kadının mirastan yararlanamaması, eğitim hakkının olmaması, seçme ve tercih hakkına sahip olamayışı, çalışma hayatına dâhil olamayışı gibi eleştiriler tamamen insaf ve izandan yoksun, art niyetli düşüncelerdir. Bu mevzular ile ilgili İslâm’ın temel bakışı Kur’ân âyetlerinde ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde çok açık ve net ifade edilmişlerdir.
Burada asıl önemli olan kadın için neyin doğru ve müspet yarar sağlayacağıdır. Yaşadığımız yirmi birinci yüzyıl, boşanmaların çokluğu, aile içi şiddet ve cinnetin artan traji ve sokakta cereyan eden hadislere taraf olan gençlerin evvelinde ailevi sorunlarla bocalaması, yaklaşık iki yüzyıldır dillendirilen kadın hakları naralarının temelsiz ve kadın adına fayda sağlar olmadığını göstermiştir. Çünkü bu düşünce kadına kendi fıtrî hasletleriyle olaylara müdahil olmasından ziyade zorlamalarla, kendisini karşı cinsin yerine koymayı teklin etmektedir. Bu ise zihniyetin algısal problemini gün yüzüne çıkaran en belirgin örneğidir.
Küreselleşmenin birey adına en büyük başarısı hiç şüphesiz dini içselleştirmesi, içe hapsettirmesi olmuştur. Bugün büyük küçük birçok insan dine ait olan değerlere yabancı gibi bakmakta, dini ilerlemenin önünde engel olarak görmektedir. Bugün ilerleme adına kadının örtüsüne zihnen ve fiilen karşı çıkanlar çıplaklaşmayı medeniyet olarak görmektedirler. Bugün dine pervasızca yapılan saldırıları özgürlük olarak algılayanlar kendilerine yapılan haklı eleştirileri gericilik olarak görmektedirler.
Kadına ait unsurlar içerisinde problem olarak kabul edilen hiçbir şeyin temeli din/İslâm olmamıştır. Tersine kadın, İslâm’ın hayat düsturlarıyla tanışınca izzet bulmuştur. Çünkü İslâm bugün kadının mağduriyetine neden olan çirkinlik ve kötü hasletleri en başından yasaklamış, bireyin bırakın bu fiilleri işlemesine müsaade etmesini, çirkinliklere sebebiyet verecek olgu ile birlikte olmasının bile önünü kesmiştir. Bugün ilericilik adına tesettüre karşı çıkanlar örtünmenin hem bireyin ve hem de toplumun iffetini muhafaza ettiğini görememiş, bir manada kendi elleriyle iffetsizliğe kapı aralamıştır. Temelde sergiledikleri bu tavrın böyle bir sonuç doğuracağını akledemeyerek de ikinci ve birinciye oranla daha büyük bir hata yapmışlardır. Üst üste yapılan hatalar zincirinin ardından yanlışı düzeltme adına bilinçli değil belki ama tekrar tekrar hatalar yapmaya devam ede gelmişlerdir.
Bu noktada şu misal, meramın okuyucu tarafından anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Komşuları bir gün Nasreddin Hoca merhumu evinin bahçesinde telaşlı bir şekilde bir şeyler aradıklarını görürler. Merak edip Hoca’ya bahçede ne aradıklarını sorarlar. Hoca merhumun cevabı: ’Yüzüğümü kaybettim onu arıyorum’ olur. Komşular bu defada yüzüğü tam olarak nerede kaybettiklerini sorarlar. Hoca’nın cevabı şaşırtıcıdır. ’Yüzüğü kömürlükte kaybettim.’ Büyük bir şaşkınlık yaşayan komşuları Hoca’ya: ’Hocam, hiç kömürlükte kaybolan yüzük bahçede aranır mı?’ derler, Hoca yine yapar yapacağını ve der ki: ’Orası çok karanlık onun için burada arıyorum.’ İşte bunun gibi neyi nerede kaybettiğini tam bilemeyen, yitiğini doğru yerde asla arayamaz ve tabi bulamaz. Kadını kadın gibi görmeyip onu hayatın her alanına rahatlıkla girebileceğini savunanlar da, yaptıkları bu hareketin kadına en büyük zararı verdiğini çok acı bir şekilde görmüşler, eğer hâlâ görmemişlerse de en yakın zamanda mutlaka göreceklerdir.
Bütün bunların nihayetinde vardığımız nokta yüzyıllardır anılan ya da kutlana gelen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü bugüne kadar kadını anlayan ve kadının gerçek sorunlarına çözüm arayan bir tarih olmamıştır. Evet, dünyanın birçok yerinde ezilen, mağdur olan kadınlar vardır. Ama onların ezilme ve mağdur olma sebepleri kadının metalaştırılmaya çalışılmasından, kadınlığının sadece cinsiyet unsuru olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır. Bunu yapan da yine kadının kendisi olmuştur. Kadın kendi konumunu iyi seçemediğinden bugün sistemin sömürü unsuru haline dönüşmüş, çıkmazlar arasında bocalamaktadır. Bugün kadın adına ne dünyanın genelinde ve ne de ülkemizde birileri tarafından yıllardır dillendirilen sorunların hiç birisi gerçek sorun değildir. Asıl sorun, taşların yerinde olmayışı, suyun yerinden ayrılışındadır. Yani çoğunluğu ilgilendiren gerçek sorun kadının kadına has olma vasfından gayrisi ile sorumlu tutulmasından kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı diyorum ki; Bilmem kaç yıldızlı otellerin konferans salonlarında ’Kadın Hakları’ savunuculuğu yapmak; Filistinli, Iraklı, Bosnalı, Keşmirli ya da memleketin ücra köşelerindeki kadınların sıkıntı ve kederlerini hiç mi hiç azaltmıyor. Düzenlenen kokteyllerde özgürlük naraları atmak, memleket dâhilinde bırakın koca memleketi İstanbul’un bir kenar mahallelerindeki kadınların sıkıntılarını dahi gider(e)memekte, sorunlarına çözüm ol(a)mamaktadır.
Kadının kendini bileceği, bilmesi neticesinde de kendisini bulacağı bir dünya dileğiyle…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • BAHAR

    nasreddin hoca benzetmesiçok harikaydı SEMA HANIM.Meselenin özünü yakalayamayanlar ayrıntılarda boğulup kalıyorlar.sosyalistler dondurma ve araba lastiği reklamlarında kadınların vücütlarını teşhir ederek onlara ne kadar değer verdiklerini kanıtlamış oldular(EROL BEY şimdiden teşekkürler)

1 kişi yorum yazdı.