Özlenen Rehber Dergisi

171.Sayı

Allah’ın Kulu ALİYA İZZETBEGOVİC

Yasir CEBECİ Özlenen Rehber Dergisi 171. Sayı
’Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir ferdi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam, benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için anlamlı ve özgün bir hayatın. Kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.’

Özgürlüğe kaçışım kitabında, birkaç cümleyle inancını, değerlerini, kimliğini, kendisini yani Aliya Izzetbegoviç’i bu şekilde tanımlıyor.

Değerli gördüğümüz şahsı, ulaşılmaz mertebeye koyup gereksiz yüceltiyoruz. Ya da belirli gün ve haftalarda sadece hatırlıyoruz. Birkaç dakikalığına zihnimizde yer ediyor ve birden unutuyoruz. Oysa,onun kıymetli yönlerinden en az bir tanesini haslet edinme çabasında dâhi olsak daha evla olacaktır.

Neden? Çünkü bize önder bellediğimiz şahsiyetlerin hayat hikâyeleri, tecrübeleri, problemlere karşı verdikleri mücadeleler vs. tüm meseleler, yaşanmış meseleler. Bu durum bize, bu hayatta bereketli bir yaşam için rehber olabilir. Bu muhtevada, sadece söylediği hikmetli sözleri aktarmaktan ziyade, gönlümde yer verdiğim, yaşantısından, duruşundan örnek aldığım Rahmetli Bilge Lider, Aliya Izzetbegoviç’ten bahsedeceğim.

Gençlik dönemlerinde, annesiyle birlikte ’sabah namazına’ gittikleri Hadzicska Camii’nde, imamın okuduğu Rahman Suresinin kimliğinin oluşmasında büyük bir etkisi olduğundan bahsediyor. Ailesinin ehl-i İslam üzere olması da Allah’ın bahşettiği kıymetli bir lütuftur.

Aliya, inandığı değerlerle amel eden bir insandı. ’Nasıl imana geleyim, imanımı nasıl kuvvetlendireyim sorusuna cevap şudur: İyilik yap; Allah’ı tefekkür ederek bulmaktansa, iyilik yapmakla bulmak daha kolaydır.’ Bu manada iyilik için her dem aksiyon içinde olmayı tercih etti. Zulüm yıllarında, GençMüslümanlar Teşkilatın da inandığı değerleri haykırdı. ’İnsandan istenen, sadece gayret ve çabadır ve olayın ahlâki yönü burada biter. Netice ise Allah’ın elindedir.’ Ölüme mahkûm edileceğini veya zindanlarda çürüyeceğini bilmesine rağmen mücadeleden geri kalmadı. Kalemiyle, kelamıyla, fikirleriyle ve aksiyonuyla mücadele etti. Bir Mümin olarak, üzerine düşeni yaptı ve Hakka teslim oldu: ’Hayat, inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.’ Bu manadaAvrupa’nın ortasında, 20. yy. da, Avrupa’nın en büyük 4. ordusuna karşı Bosnalı Müslümanlarla birlikte,İslam sancağının inmemesi, ezanların dinmemesi için mücadele verdi.

Cesur bir liderdi. Gençliğinde komünizmle mücadelesi, savaş yıllarında cephede, Cumhur Başkanlığı döneminde mecliste ve savaştan sonra küfür birlikleriyle anlaşma yapılmasına zorladığında masa başında cesur ve izzetli duruşuyla örnek oldu. Bosnalı Müslümanlarıhakkıyla temsil etti. İlmiyle, bilgeliğiyle derdini bütün dünyaya duyurmak için mücadele etti. Bu coğrafyalarda mazlum kanı dökülmemesi için, barışı destekledi. Bu tavrını dünyanın birçok ülkelerini ziyaret ederek anlattı ve savundu. Hiçbir zaman aşağılık kompleksine düşmedi. Büyük bir dünyada küçük bir ülke olsa da Bosna, insanın ve Müslümanın olduğu her coğrafyagibi refah içinde, özgür iradesiyle yaşama hakkına sahipti. Zira İbrahim’i dinlerin bir arada yıllarca hoş görü ile yaşadığı bir coğrafyanın müdafaası söz konusuydu.

Hakkıyla mücadelesinden geri kalmadı. Avrupa’nın, dünyanın bu çabaya göz yumduğunu, bu coğrafyada kirli planlarını gerçekleştirmekte direndiğini bilse de, ’büyük Allah’a yemin olsun ki, asla köle olmayacağız’ dedi ve bu uğurda ’Bosna Savaşı döneminde, 1992-95 yılları arasında ülkesine, milletine, askerlerine öncülük eden, sahada bir komutandı. Âlim ve muallim bir mütefekkirdi. Gençlik yıllarından itibaren bilinen birçok temel eseri okumuş bununla birlikte, Genç Müslümanlar Teşkilatında mütalaa etmiştir. Okumalarında öncelik olarak, İslamîtemel eserleri okumuş bununla birlikte batıda Heidegger, Kant, vs. gibi birçok filozofu onların tezine antitez yazacak kadar incelemiştir. Lakin hiç gönlünden çıkarmamıştır, ’Gökyüzünün öğrencisi olmadan yeryüzünün öğretmeni olamazsın." İyi bir öğrenciydi. Savaş yıllarında dahi nereye yolculuk etse Kuran-ı Kerim başta olmak üzere 1500’e yakın seçtiği temel eserleri hiç yanından ayırmazmış.
Klasik medrese okumamasına rağmen ’İslam Deklarasyonu’ gibi bir eser yazdı. Bu eserde ’Müslüman halkların ve Müslümanların İslamlaşmasına dair bir program sunulması’ için mücadele etti. Bu eser, birçok İslam coğrafyasında konuşulan meselelerin bir sentezi niteliğinde idi. Döneminde bu sentezi ortaya koymak, sorunlara çözüm üretme mücadelesinde bulunmak 9 yıllık hapishane yıllarınınbaşlamasına sebep oldu. Düşüncelerini eyleme geçirmek için her dem mücadele verdi. Hapis yıllarınıMedrese-i Yusufiye belledi. Doğu ve Batı arasında İslam kitabını yazdı. Bu eserin muhtevasında’Hayatımızda İslam’ın yeri neresidir? Bugünün dünyasını şekillendirme de İslam’ın herhangi bir rolü var mıdır?’ sorularına yanıt aradı. Bu arayış, bize Müslümanca duruşun ehemmiyetini birçok bakış açısıyla sunuyor. Unutulan kavramlarımızın muhtevasını anlatıyor. Bugün güncelde İslam coğrafyalarının problemlerine ışık tutuyor.
Samimi ve tevazu sahibi bir insandı. Bu samimiyet bugün dahi hissediliyor. Ona ilk ismiyle ’Aliya’ diye hitap edebileceğimiz kadar yakınız. Konuşmalar kitabında halkına, askerlerine hitap ederken, ’kardeşlerim’ ifadesiyle başladığını göreceğiz. Onların içinden, onlardan biri… ’Sevdiğiniz şeylerden infak etmeden iman etmiş olmazsınız (Ali İmran 3/92)’ ayetinin gereği olarak, ’yani imana gel ki iyi insan olasın denmiyor. Tam tersine, iyi insan ol ki iman etmiş olasın’ düsturuyla bir hayat yaşama mücadelesi verdi. İyi bir insan olmak ve iyiliği daim kılmaktı mücadelesi.

Gençliğinde başarılı bir öğrenci, toplumda saygıyla anılan bir insan, birçok alanda üst düzey yönetici, ülkesinin kurucu cumhurbaşkanlığı ve dünyanın birçok coğrafyasında farklı dinler ve milletlerde saygı görecek bir konuma sahipti. Yani nefsi memnun edecek birçok şeye. Bu saygınlıkla hiçbir zaman anılmak istemedi. O yalnızca ’Abdullah Aliyaİzetbegovic’ yani Allah’ın kulu Aliya olarak anılmak istedi. Ve vasiyet etti. Vefatından sonra Mezar taşında hiçbir dünyalık statü yazmıyor. Yalnızca ’Abdullah Aliya’ yazıyor. Allah Rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Ümmet coğrafyasında nice Aliyaların yetişmesi nasip olsun. Âmin.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.