Özlenen Rehber Dergisi

99.Sayı

Sizin İçin Seçtiklerimiz...editörden...

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 99. Sayı
Kıyamete kadar insanoğlu için vazgeçilmez ve yeri doldurulamaz tek din İslam’dır. Bu manada imanın ve İslâm’ın kıymetini en güzel anlayanlar Sahabe Efendilerimizdir. Onlar, Kur’an’ın vahyolunuşuna şahidlik etmişler, Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin gözetiminde ve terbiyesinde ahlâken kemâle ermişlerdir. İnandıkları dini yaşamanın büyük risk taşıdığı dönemlerde dine sahip çıkmışlar, bu uğurda can ve mallarını feda eden örnek nesil olmuşlardır.
Günümüz müslümanları şayet İslâm’ı atalarından miras olarak almayıp da, şuurlu bir hidayetle ona kavuşmuş olsalardı; İslâm ve imanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu belki daha iyi idrak edebilirlerdi. Sahabe efendilerimizin hayatlarını değiştiren İslâm günümüz toplumlarını da ihya edebilirdi. Adeta damarlarımıza yeniden kan yürür, her uzvumuz yeniden dirilir ve canlanırdı.
Rasulûllah (s.a.s.) Efendimizin İslâm’ı tebliğ ettiği ilk insanları düşünün. İslâm onlar için ne ifade etmekteydi? Habeşistan’a hicret eden İslâm kafilesinin başında olan Cafer bin Ebî Talib (r.a.), Habeşistan kralı Necaşi’ye İslâm’ı anlatırken, bakın nasıl saf bir çerçeve çiziyor; bu, o neslin, her İslâm kuralını nasıl yeni bir hayat ilkesi olarak gördüğünün de ifadesidir:
"Ey Emir! Biz cahil bir kavim idik. Taştan, ağaçtan yapılmış putlara "ilah" diye tapardık. Ölü hayvanların etlerini yer, kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. Kumar oynar, faizcilik yapardık. Zinayı, bir kadının birkaç erkekle münasebette bulunmasını hoş görürdük. Akrabamıza karşı vazifelerimizi bilmezdik. Komşularımızın haklarını tanımazdık. Güçlüler, zayıfları ezer, zenginler, fakirlerin sırtından kazanırdı. Aramızda hak nedir, bilinmezdi.
Allah Tealâ bizim ıslahımızı diledi, içimizden bir ’Peygamber’ çıktı. Asâleti vardı. Soyu temiz, kabilesi temiz idi. Kendisini doğrulukla tanıtmıştı. Bizi Allah’ın birliğine çağırdı, ibadet etmeyi gösterdi. Dedelerimizin putlarından ayırdı. Bütün ahlaksızlardan uzaklaştırdı. Kan dökmeyi, kumar oynamayı, içkiyi, faizciliği, yalancılığı, yetimlerin mallarına dokunmayı yasak eyledi. Bütün iyilikleri öğretti. Doğruluğu, sözünde durmayı, komşulara, akrabaya iyi muamele yapılmasını, kadınların şerefini, kız çocuklarının hayatını kurtarmayı emretti. Bizi vahşetten kurtardı. Medeniyete soktu, iyi bir insan olmamızı sağladı. Biz de O’na inandık. Yolunda gidiyoruz."
Ashab-ı Güzin (r.a.), İslâm’ın her bir emrini ve yasağını ciddiye almışlar, ona inanıp yaşamanın büyük risk taşıdığı bir dönemde dine ve imana sahip çıkmış, bu uğurda can ve mallarını feda etmekten geri kalmamışlardır. İslâm’ı anlama ve hayatlarına tatbik etme konusunda kıyamete kadar gelecek kuşaklara model olan bu neslin örnek ahlakı, özellikle İslâm’ı yaşadığımız asra taşıma gayreti içinde olan biz müslümanlar açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü ilk asır müslümanları, teslimiyetleri sayesinde sonraki kuşaklarda Asr-ı Saadet diye adlandırılacak bir medeniyet oluşturdular. Şu halde, İslâm’ın ilke ve ideallerini yaşanan hayata yeniden katabilmenin tek yolu, Kur’ân’a ve Sünnete aynı ciddiyetle sarılmaktır.
Allah katında ayrı bir kıymete haiz olan Receb ayına kavuştuğumuz bu günleri fırsat ve ganimet bilelim. Nefislerimizi yeniden hesaba çekerek amellerimizdeki noksanlıklarımızı tamamlama, haramları terk etme hususunda daha fazla gayretkâr olalım. Dünyada ve ahirette zelil olmayı arzu etmiyorsak; Kur’ân ve Sünneti kendimize ahlâk edinip, Allah için yapacağımız fedakarlıklara hazır olalım.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • abdurrahman ileriler

    tokat gibi bir yazı,çok güzel teşekkürler.

1 kişi yorum yazdı.