Özlenen Rehber Dergisi

99.Sayı

Rahmet Kapılarını Aralama Mevsimi, Mübarek Üç Aylar

Hasan TOPRAKLI Özlenen Rehber Dergisi 99. Sayı
’Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl! Bizi de Ramazan’a ulaştır. ’
İnsanı yoktan var eden Rabbimiz bizleri yaratmış ve bu dünyada da imtihana tabii tutmuştur. Bunun nihayetinde işlediğimiz günahları, yaptığımız kusurları affettirebilmemiz içinde bizlere kıymeti ve fazileti yüce aylar ve geceler ihsan etmiştir. Bu mübarek ayların en üstünleri Recep, Şaban ve Ramazan’dır.
Üç aylar olarak bildiğimiz bu aylar bize yüce yaratıcımızın bir ikramı ve hediyesidir. Bunların yanı sıra ayrıca bizlere kıymeti ve fazileti yüksek geceler ihsan etmiştir. Bunlardan dördü üç aylar içerisinde bulunmaktadır. Bu ayların fazilet ve kıymetine binaen Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde ’Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır’ buyurmuştur. (Deylemi, Firdevs, c. 2, s. 275, h. no 3276)
Ayrıca peygamberimiz Recep ayı girince ’Allah’ım! Recep ve Şaban ayında bize bereket ver ve bizi Ramazan’a ulaştır.’ diye dua ederdi. (Bezzar Müsned c. 13, s. 117, h. no. 6469)
Üç ayların içerisinde bulunan kandil geceleri ise; Regaib gecesi recep ayının ilk Cuma gecesine; Miraç gecesi Recep ayının yirmi yedinci gecesine; Berat gecesi Şaban ayının on beşinci gecesine ve Kadir gecesi ise ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlamaktadır.
Recep ve Şaban ayı rahmeti bol olan ramazan ayının müjdecileridir. Ramazan ayının fazileti diğer aylara nazaran daha yücedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde bizlere şöyle buyurmaktadır. ’Ramazan ayı geldiği zaman cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanı ve şeytanlar bukağılanır.’ (Müslim, Sıyam 1)
Üç aylar insanın olgunlaşmasına ve güzel huylar alışmasına ve insanın kendisine çeki düzen verip nefsini muhasebe altına almasına vesile olur. Güzelliklerle dolu olan bu ay içerisindeki kandil gecelerini ihya eden ve nefsinin masivalarından kurtulmaya çalışan kişi ramazan ayı girdiği zamanda kendisini yaratanına adamış bir kul misali daima itaat üzere olmaya çalışır ve Peygamber Efendimizin ’ramazan ayına erişip de kendisini affettiremeyen kula yazıklar olsun’ hitabına nail olmamak için var gücüyle gayret eder.
Bu sebepledir ki üç aylara erişen kişi bol bol istiğfar etmeli, namaz kılmalı, oruç tutmalı, Kur’an okumalı ve bu şekilde Allah’a olan kulluğunu daha da ziyade kılmalıdır.
Dini literatürümüze üç aylar olarak giren kadri yüce ve kıymeti ulvi aylar şunlardır;
RECEB-İ ŞERİF
Üç ayların ilki Recep ayıdır. Recep, ’tercib’ kelimesinden gelmektedir. Bu da tazim ve hürmet manasına gelir.
Sahabe-i Kiram Peygamber (s.a.v.) Efendimizin recep ayına olan hürmeti anlatırken şöyle derler: Rasûlullah (s.a.v.) bazen biz ’orucu bırakmaz’ deyinceye kadar oruç tutar, bazen de ’artık oruç tutmaz’ deyinceye kadar orucu terk ederdi.’ (Müslim, Sıyam 34)
Zünnûn-i Mısrî hazretleri şöyle buyurmuştur. ’Recep tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasat ayıdır.’ Yani ekip suladığın mahsullerin biçim, toplama ayıdır. Herkes ektiğini biçer. Amelinin, ibadetinin karşılığını alır. Tohum ekmeyen hasat mevsimi gelince mahsul alamaz.
Bu fazileti, kıymeti ve mükâfatı bol aylara erişince kişi Cenâb-ı Hakk’a karşı vazifelerini daha güzel yapmaya gayret etmeli ve geride kalan boş geçirdiği günlere pişman olup ömrünü Allah’a itaatle dolu dolu yaşamaya gayret etmelidir.
ŞABAN-I ŞERİF

Cenâb-ı Hakk’ın ve Peygamberimizin değer verdiği üç ayların ikincisi Şaban ayıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu ayda çok çok oruç tutardı. Üsame b. Zeyd (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Dedim ki: ’Yâ Rasûlallah! Aylardan hiçbir ayda, Şaban’dan tuttuğun kadar oruç tuttuğunu görmedim!’ Allah’ın Rasulü şöyle buyurdu. ’Bu ay, Receple Ramazan arasında insanların kendisinden gafil oldukları aydır. Ve o, içerisinde amellerin, âlemlerin Rabbi olan Allah’a yükseltildiği bir aydır. Ben de amelimin oruçlu olduğu halde yükseltilmesinden hoşlanırım.’ (Nesaî, Sıyam, 70) buyurarak bu ayda oruç tutmanın değerini ve kıymetini anlatmıştır.
Sevgililer sevgilisi Nebiyyi Zişan Efendimizin hanımı, mü’minlerin annesi Hz. Âişe-i Sıddîka (r.anhâ) annemizden rivayet edildiğine göre şöyle demiştir. ’Ben Rasûlullah (s.a.v.)’in Ramazandan başka hiçbir ayı kâmilen oruçla geçirdiğini görmedim. Şaban ayı kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunu da görmedim.’ (Müslim, Sıyâm 34)
Ayrıca bu aylarda Rasûlullah (s.a.v.) Efendimize bolca salat-ü selam getirmeye gayret etmeliyiz. Cenâb-ı Hak Ahzab sûresi 56. âyetinde mealen: ’Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.’ buyurmaktadır. Peygamberimiz de, kendisini en çok sevenlerin, sünnetine tabii olanların ve çokça salât-ü selâm getirenlerin olduğunu söylemiştir.
RAMAZAN-I ŞERİF
Ramazan-ı şerif ayı rahmetin ve mağfiretin sağanak sağanak yağdığı bir aydır. Ve bu ayda tutulan oruç bizlere Cenâb-ı Hak tarafından farz kılınmıştır. Kul bu farziyetin bilincinde olmalı ve yaratanına karşı kulluk vazifesini en iyi şekilde ifa etmeye çalışmalıdır.
Selmân-ı Fârisî (r.a.)’den rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.), şâban-ı şerifin son günü bir hutbesinde şöyle buyurdu.
’Ey insanlar! Sizi büyük bir ay, mübarek bir ay, içerisinde bin aydan daha hayırlı bir gece bulunan bir ay gölgeledi. Allah o (ayın) orucunu farz, gece ibadetini nafile kıldı. Her kim o (ayda) hayırdan bir hasletle (Allah’a) yakın olmaya (çalışırsa), diğer (aylarda) farz işleyen kimse gibi olur. Her kim o (ayda) bir farz işlerse, diğer (aylarda) yetmiş bin farz işleyen kimse gibi olur. O, sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise cennettir. (O), yardımlaşma ayıdır, mü’minin rızkının arttığı bir aydır. Her kim (Ramazan’da) bir oruçluyu iftar ettirirse, bu (onun), günahlarının bağışlanmasına, cehennemden azat olmasına (sebep) olur ve (oruçlunun) sevabından hiçbir şey eksiltilmeksizin onun için sevap vardır. ’ (Ashap): ’(Yâ Rasûlallah)! Hepimiz, (yanımızda) oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz?’ dediler. Bunun üzerine (Rasûlullah) şöyle buyurdu: ’Allah bu sevabı, oruçluya bir hurma veya bir içim su yahut bir yudum süt karışığı ile iftar ettirene de verir. O, öyle bir aydır ki, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluştur. Bu ayda hizmetçisinin yükünü hafifleteni Allah bağışlar ve onu cehennemden azat eder. O (ayda), şu dört hasleti çok işleyiniz. Bunlardan iki hasletle Rabbinizi razı edersiniz. Ve (diğer) iki hasletten de müstağni sayılmazsınız. Rabbinizi razı edeceğiniz iki haslet şunlardır:
1- Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına şahadet etmek.
2- Ondan mağfiret dilemeniz.
Müstağni olmadığınız iki haslete gelince:
1-
Allah’tan cenneti istersiniz.
2- Cehennem’den ona sığınırsınız.
Her kim bir oruçluya su verirse Allah da ona havzımdan öyle bir içecek verir ki, cennete girinceye kadar hiç susamaz.’ (İbn-i Huzeyme, Sıyâm, 8, c. 3, s. 191, h. no:1887)
Ramazan ayına erdiğimiz zaman kendimizi bambaşka hissetmeli ve bizi yaratan Rabbimize layık bir kul, O’nun Habîbi (s.a.v.) Efendimize layık bir ümmet olmaya gayret etmeliyiz. Cenâb-ı Hakk’ın verdiği ruhsatlar nezdinde yani hasta olduğumuz zaman veya yolcu olduğumuz zamanlarda da oruç tutanlara saygıyı hiçbir zaman elden bırakmamalıyız.
Rabbim bize ve bütün inananlara kendi rızası gereğince hareket etmeyi ve bu güzel feyiz dolu ayları ve geceleri güzel bir şekilde değerlendirmeyi, bu gecelerin güzelliklerinden istifade etmeyi nasip eylesin…
Hak katında en kıymetli ay Ramazan-ı Şerif ayıdır. Bu ayda öyle bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Nebî (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesini değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır." (Buhârî, Îmân 25, 27) Rasûlullah (s.a.v.)’in hayatına baktığımızda Ramazan’da senenin diğer aylarından daha çok kendini ibadete verdiğini, Ramazanın da son on gününde mescide kapanarak ailesinden ve dünyalıklardan uzaklaşarak itikâfa çekildiğini görmekteyiz ki, Efendimiz’in (s.a.v.) bu sünneti, Kadir Gecesini nail olabilmenin, Ramazanın son 1/3’ünde olabileceğine, bunun da sadece gecelerini değil, gündüzlerini de değerlendirmek gerektiğine bir işaret sayılabilmektedir. Çünkü yeryüzünün bir kısmı gece iken diğer yarı kürenin gündüz olması dolayısıyla icabında bu gecenin gündüz de olabileceğine ihtimal verilmelidir. Ramazanı ve bilhassa son on gününü geceli gündüzlü değerlendirmek için müslümanın tam bir gayret içinde olması da gerekmektedir.
Yüce Mevlâmız tüm ümmet-i Muhammedi (s.a.v.), önümüzdeki bu fazilet ve rahmet mevsiminden ziyadesiyle nasiptâr kılması niyazıyla….
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.