Özlenen Rehber Dergisi

52.Sayı

Din & Hukuk..islâm Hukukunda Borç-alacak İlişkisi

Mehmed DENİZ Özlenen Rehber Dergisi 52. Sayı
İnsanlar, var olduğundan beri topluluk içinde yaşama ihtiyacı hissetmiştir. Toplum içinde yaşamasının neticesi olarak da, her dönem birbirleriyle gerek sosyal, kültürel ve gerekse ekonomik ilişkiler içerisinde yer almışlardır. Bu ilişkiler içinde çoğu zaman farkında bile olmadığımız hukukî münasebetler, önemli ve farklı bir yere sahiptir. Toplum içinde yaşamanın en doğal sonucu olarak da borç alacak ilişkisi, hukukî münasebetler içinde ayrı bir öneme haizdir.

Ekonomik ve hukukî yaşantının içinde yer alan borçlu-alacaklı ilişkisi günlük hayatın vazgeçilmez olgusudur. Bir tarafın hak sahibi olduğu, diğer tarafın ise bir edimi yerine getirme yükümlülüğü içerisinde bulunduğu borçlu-alacaklı münasebeti, kimi zaman kaçınılmaz sorunları da beraberinde getirmektedir. Aslında borç ilişkisine konu olup da ifa edilmesi gereken edim, tevsik edilmediği (Yazılı hale getirilmediği) için çoğu zaman borçlu ve alacaklı arasında ihtilaflara neden olmakta, hukuken artık mevcut olmasına rağmen borcun konusu olan edim imkânsızlaşabilmektedir. Zira bir borç ilişkisinde, borç tevsik edilmediği takdirde alacaklı ile borçlu karşı karşıya kalabilmektedir.

Belgelendirmek, ispatlamak, sağlamlaştırmak manalarına gelen tevsik, borç ilişkilerindeki ihtilafları asgariye indiren bir konuma sahiptir. (Mutarrızî, el-Muğarrib, s.195) Bundan dolayıdır ki Kur’ân-ı Kerim borç ilişkisi üzerinde ayrıntılı bir hükme yer vererek borç ve alacakların tevsik edilmesine işaret etmiş ve tevsik etme yollarını göstermiştir.

Kur’ân-ı Kerim’de yer alan, alışveriş konusunda esas kabul edilen ve pek çok fıkhî hükmü ihtiva eden Bakara sûresi 282. âyetinde Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiç bir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. (Bir erkeğe karşılık iki kadının bulunması) onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”

Âyette Belirtilen Hukukî Esaslar

1- Gerek alacaklı ve gerekse borçlu, borç ilişkisini ve aralarındaki akitleri yazarak borcun konusunu hukuken güvenceye almaları.

2- Borç ve alacak ilişkilerinin, özellikle de vadeli sözleşmelerin, gerektiğinde ispat edilebilmesi için yazı, şahit ve rehin ile tevsik edilerek teminat altına alınması.

3- Akit yapma ehliyetine haiz olmayan kişilerin velileri tarafından temsil edilmesi ve velilerin de sözleşme şartlarına riayet etmeleri.

4- Tevsik ve ispat vasıtası olan yazı, şahit ve rehinle tevsikin mümkün olmadığı hallerde karşılıklı güvene dayalı olarak da borç ilişkisine girilebileceği.

5- Peşin alış-verişlerde yazmaya gerek olmadığı, ama yine de şahit tutulması.

Âyetin Öngördüğü Hukukî Konular

İslâm hukuku, insanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının yanı sıra değişen iktisadî hayatlarını da dikkate alarak hükümler vaz‘ etmiştir. Her konunun detayına inmeden temel esaslar koyan Kur’ân-ı Kerim, Borçlar Hukuku’yla da olarak teferruata inmemiş, genel kaideler koymakla yetinmiştir. Bu konudaki geniş açıklamayı söz konusu âyette bulmaktayız.

Günümüz hukuk sisteminde borç; bir şahsı (borçluyu), diğer bir şahsa (alacaklıya) bir edimi yerine getirme (bir şey verme, yapma veya yapmama) yükümlülüğü altına sokan hukukî bağdır. Bu hukukî bağın bir tarafında alacaklı ve diğer tarafında borçlu yer almakta ve aralarında da borç ilişkisi bulunmaktadır. Borç ilişkisi ise taraflar arasında çeşitli borçların kaynağını teşkil eden hukukî ilişkiyi ifade eder. Bütün akitler bu anlamda birer borç ilişkisi meydana getirirler. Mesela; alım-satım akdinde, alıcı ile satıcı arasında geniş bir borç ilişkisi kurulur. (Oğuzman, Borçlar Hukuku, İstanbul, s.7-8)

İnsanlar ekonomik hayatın gelişip şekillenmesinden sonra birbirleriyle iktisadî ilişkiler içerisinde bulunmuşlar, aralarında gelişen bu münasebet dolayısıyla çeşitli içeriklere haiz sözleşmeler yapmaya başlamışlardır. “Akit” de dediğimiz bu sözleşmelerin hukukî değer taşıyabilmesi için yazılı veya sözlü herhangi bir delille tevsik ve tespit edilmesi gerekmektedir. Çünkü insan, fıtratı itibariyle kötülük işlemeye meyli olup başkası için mevcut bir hakkı inkâra ve kendi menfaati için gerçeği tahrife müsait bir varlıktır. Alacaklı ve borçlu arasında herhangi bir uyuşmazlık hâsıl olduğunda yazı, belge, şahit vb. yollarla tespit edilemeyen kısaca tevsik edilemeyen sözleşmeler batıl olmaktadır. Sözleşmelerin bu geçersizliği de hakların zayi olmasına yol açabilmektedir. Alacaklı ve borçlu arasındaki borç ilişkisinde alacağını çeşitli tevsik yollarıyla güvence altına almayan alacaklı, artık bir ispat vasıtası bulamadığından dolayı hakkını karşı tarafa ileri süremez hale gelecektir.

Günümüzde yoğun ekonomik ilişkiler, taraflar arasında borç ilişkilerinden kaynaklanan çeşitli hak ihlalleri ve neticesinde borcunu ödemeyen borçluya karşı cebr-i icra yoluna gidilmesi, alacak ve borçların tevsik edilerek güvence altına alınmasının ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Asırlar öncesinden bu konuya dikkat çeken Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadislerinde; “Üç kimse vardır ki, Allah’a dua ederler; fakat Allah onların dualarını kabul etmez:
Bunlardan birincisi; yoldan çıkmış bir karısı olduğu halde onu boşamayan,
İkincisi; kendisine sefih (malını saçıp savuran) kimsenin malı teslim edilen (fakat sefih henüz halini düzeltmeden) malını ona iade eden -hâlbuki Allah, ‘mallarınızı sefihlere vermeyin’ buyurmuştur-,

Üçüncüsü ise; hiç bir şahit (yazılı belge ve delil) olmaksızın başkalarına borç veren kimsedir.” buyurmaktadır. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 146)

Karşılıklı güven ilişkisinin, ahde vefaya bağlı kalmanın her zaman ve her yerde herkes tarafından korunamayacağına gerek âyet ve gerekse hadîs-i şerif işaret etmektedir. Günümüz ekonomik hayatında borç ilişkisine gireceğimiz zamanlarda karşılıklı güven ilkesinin yanında, borçlanma ilişkisini âyet-i kerimede belirtilen usullerle tevsik ederek hakkımızı teminat altına almamız, ilerde doğabilecek olan mağduriyetlerimizin önüne geçebilmemiz açısından tarafımıza son derece önemli faydalar sağlayacaktır. Zira çeşitli yollarla tevsik altına alınmayan borç ilişkilerinde, şayet borçlu kötü niyetli olarak hareket ederse, artık alacaklı alacağını ispat etmede oldukça zorlanacak, hakkını alamayacağı gibi bir de mağdur konuma düşecektir. İslam Hukuku’nda olsun, günümüz hukuk sisteminde olsun genel kaide şudur ki; müddeî iddiasını ispatla mükelleftir. Efendimiz (s.a.v) de; “Davacıya beyyine (açık delil), inkâr edene ise yemin etmek düşer.” buyurarak bu gerçeği beyan etmektedir. (Buhârî, Rehin 6)

Günümüzde insanlar arasındaki ticarî ilişkiler gün geçtikçe daha da çeşitlenmekte ve aralarındaki hukukî muameleler artmaktadır. Kaldı ki bu muameleler sadece aynı ülke sınırları içinde cereyan etmemekte olup artık uluslar arası bir ilişki halini almaya başlamıştır. Şayet muhtemel olumsuzluklarla, hak kayıplarıyla karşı karşıya kalmak istemiyorsak âyet-i kerimede de önemle vurgulanan tevsik usulleriyle alacağımızı teminat altına almamız gerekmektedir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • :))

    sa.allah razı olsun yazınızla bu konuda aydınlandık rabbim gayretlerinizi daim eylesin inş ..adil bir ömür nasip eylesin .aeo

1 kişi yorum yazdı.