Özlenen Rehber Dergisi

69.Sayı

Abdullah Fârukî El-müceddidî'nin (k.s)...hakkı Öğretme Gayreti Üzerine

Recep Faruk KARABAL Özlenen Rehber Dergisi 69. Sayı
Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hocaefendi’den ayrılışımızın dokuzuncu sene-i devriyesindeyiz. Nimetlerin kıymeti kaybedilince daha iyi anlaşılır ya, Hocaefendi hazretlerinin de kıymeti, her geçen gün kendisini tanımış olan herkesçe çok daha fazla idrak edilmektedir. Bizim bu çalışmamızdaki çabamız ise sadece gördüklerimizi aktarmak olacaktır, Efendi hazretlerini anlatmak değil. Zira anlatabilmek anlayabilmeyi gerektirir.

Abdullah Fârukî el-Müceddidî hazretlerinin en göze çarpan vasıflarından birisi de dinimizi öğretme noktasındaki üstün gayretleriydi. İnsanlara dinimizin tek bir hükmünü, bir âyet-i kerimeyi, bir hadis-i şerifi, bir edebi alıştırabilmek için her fırsatı değerlendirirdi. Her ortamda eğitim-öğretim faaliyetine devam eder ve çeşitli eğitim metotlarını yerli yerince, başarılı bir şekilde uygulardı.

Düzenli olarak yaptığı ve herkese açık olan sohbetleri başlı başına bir eğitim-öğretim faaliyeti idi. Sohbetlerinde hadis, akâid, fıkıh ilimlerine mutlaka yer verilir, bunların akabinde tasavvufî konular işlenirdi. Sohbetleri Kur’ân-ı Kerim tilaveti ile başlar, ardından meşhur hadis eserlerinin birisinden bir bölüm okunur, gerekli yerlerde açıklamalarda bulunulurdu. Arkasından Ehl-i sünnet itikadını konu edinmiş bir eserden itikadî bir mesele veya ilmihal kitabından fıkhî bir mesele ele alınırdı. Efendi hazretleri, meseleyi kaynak eserden talebelerine okur, konuyla alâkalı sorular varsa cevaplar, sonrasında işlenen konuyla ilgili orada bulunanlara sorular sorardı. Böylelikle işlenen konuyu herkes azamî dikkatle dinlemiş ve öğrenmiş olurdu.

Özellikle ibadetlerin farzları, vacipleri, sünnetleri gibi her müslümanın bilmesi şart olan hususları bıkıp usanmadan her fırsatta tekrarlar ve talebelerine sorarak öğrenilip öğrenilmediğini kontrol ederdi. Fıkhî konular içinde namaz üzerinde özellikle durur, namaz ile ilgili fıkhî hükümlerin tamamını talebelerine inceden inceye öğretirdi. Öyle ki, bir sohbetinde “kim iki rekatlık bir namaz içindeki tüm hareketlerin farz mı, vacip mi, sünnet mi, müstehap mı, olduğunu uygulamalı olarak gösterecek?” demiş, pek çok kişi bunu yapmaya talip olmuştu.

Hadis-i şerifleri öğretme hususunda da ayrı bir titizliğe sahip olan Abdullah Farukî hazretleri’nin gayretleri sonucunda, talebeleri meşhur hadis kitaplarındaki hadisleri defalarca okuyup dinlemişler, dahası Arapça metniyle birlikte pek çok hadis-i şerifi de ezberlemişlerdi. Efendi hazretleri her sohbetinde orada bulunanlara ezberden hadis-i şerif okutturarak, hem öğrenilenlerin unutulmamasını hem başkalarından yeni yeni hadisler öğrenilmesini sağlıyor, hem de hadis ezberleme konusunda insanları motive ediyordu. Hatta bazen gençler arasında hadis ezberleme yarışmaları tertip edip, onları maddeten de ödüllendiriyordu.

Efendi Hazretleri (k.s.) ilme ve ilim sahibine büyük önem verirdi. Hafızları çok sever, namaz kılınırken, sohbet yapılırken, hafızları ve ilim tahsili yapmış olanları daima ön tarafa geçirir, bunun, Peygamberimizin sünneti olduğunu da oradakilere öğretirdi.

Eğitim öğretim faaliyeti onun her anına yansırdı. Çalışırken, seyahatteyken, ziyarete gittiği yerlerde, piknikte, düğünde ama her yerde onunla bulunan her insan ilmî, ahlakî, edebî olarak kendisinden istifade ederdi. Haramlardan uzak düğün yapılmasını öğretmek amacıyla hiçbir maddî karşılık almadan, üstelik masrafına da katlanarak hiç tanımadığı insanların düğünlerine katılır, orada da insanların eğitimi için gayret sarf ederdi. Bir seferinde Kırıkkale’de bir düğüne talebeleriyle konuk olmuştu. Aynı sırada, komşu evde de çalgılı bir düğün icra ediliyordu. Kur’ân-ı Kerim tilaveti başlayınca, çalgılı düğünün sahibi kendi programını durdurarak, Kur’ân’ın sükunetle dinlenmesini sağladı. Bunun üzerine Rahmetli Efendimiz, düğün evinden ayrılacağı sırada, çalgılı düğün sahibi komşu eve haber gönderdi ve ziyaret etmek istediğini belirtti. Düğün sahibi sevinç içinde kapıda karşıladı ve onların bahçelerinde de sohbet, zikir tertip edildi. Sonradan duyduk ki, o andan sonra düğün sahibi düğününe çalgıyla devam etmemiş, merasimdeki haram işlere hemen son vermiş.

Sohbetleri sadece kendisi yapmaz, yetiştirdiği gençlerin de sohbet etmelerini sağlayarak onları cesaretlendirirdi. Hafızlık yapan talebelerini zaman zaman imamlığa geçirir, Cuma namazı kıldırmalarını sağlar, her konuda eğitimleriyle bizzat ilgilenirdi. Sohbetlerde çocuklara özel ilgi gösterir, sorulu cevaplı işlediği derslerde onlara da özellikle bilebilecekleri sorular sorarak ve tatlı tebessümüyle “aferin yavrum” diyerek onları onurlandırırdı.

Eğitim öğretim faaliyetleri için her türlü imkânı kullanan Efendi hazretleri, radyo ve televizyon programlarına katılmış, düzenli olarak aylık dergi çıkarmış ve çok kıymetli eserlerini kitap haline getirerek daha çok insanın istifade etmesini sağlamıştır.

Abdullah Fârukî el- Müceddidî hazretlerinin dinimizi öğrenmekle ilgili şu sözlerini de hatırlatarak bitirmek istiyoruz:

“Ben, kardeşlerimize ehl-i sünnet ve’l-cemaate uygun kitaplar okumalarını tavsiye ediyorum. Bilhassa fıkıh, ilmihal, akaid kitaplarını, sahîh olan kitapları mutlaka okumalı. Abdalkadir-i Geylanî, İmâm Gazalî, İmâm-ı Rabbanî, Mesnevî okunmalı... Muhyiddîn İbni Arabî’nin eserleri gibi eserler ağırdır. Tasavvuf ehline de zarar verebilir. Müslümanlar, gençler akaidi iyi bilmeli, fıkhı iyi bilmeli. Buharî, Müslim, Riyâzü’s-Sâlihîn, Tâc, Kenzü’l-İrfân, Kütüb-i Sitte okumak çok faydalıdır.

Bir insanın bilgisi yoksa zararın nereden geldiğini anlayamaz. Zehri fark edemez; ama kendisinde İslâmî bilgiler varsa, alt yapısı kuvvetliyse, nereden gelirse gelsin anlar ve dur diyebilir. En azından herkesin ilmihâl bilgisini mutlaka bilmesi gerekir. Sünnetleri iyi bilmelidir ki mücahede edebilsin. Sapık fırkalara, görüşlere karşı çıkabilsin. Bilhassa akaide, itikada çok dikkat etmek lazımdır. Çünkü yetmiş üç fırka vardır. Günümüzde bazı gençler mut’a nikâhı yapıyorlar, başları dertte... O kadar çok ki... O bakımdan İslâm’ı iyi bileceğiz. İslâm nedir, fıkıh nedir, akâid nedir, sünnet nedir, farz nedir, haram-helâl nedir? Bunları bilerek şuurlu, bilgili olmalı tasavvuf ehli... Yoksa bilmeden dine zarar verir.” (Feyz Dergisi, 69.Sayı, 1996)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.