Özlenen Rehber Dergisi

133.Sayı

Allah Rasulü (s.a.v.) Din ve Samimiyet

Mustafa ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 133. Sayı
Ülkemizde 1989 yılından itibaren 14-20 Nisan tarihleri arası ’Kutlu Doğum Haftası’ olarak idrak edilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı özellikle son yıllarda Kutlu Doğum haftalarına özel temalar belirlemekte, Efendimiz (s.a.s.)’in özellik ve vasıflarından biri ya da bir kaçına hususi dikkat çekmektedir. Yapılan iş hakkında mevzuya vakıf ya da değil onlarca kişi menfi veya müspet açıklamalarda bulunmakta Efendimiz (s.a.s.)’in haftaya özel tema olarak seçilen vasfının mevzuyu daralttığı eleştirinin yanında bazılarınca da Efendimiz’i anlamaya dönük ihtisaslaşma noktasında faydalı olduğu da dillendirilmektedir. Doğrusunu Rabbim bilir. Kim ki bu noktada ihlaslı/samimi ise şüphesiz karşılığını fazlasıyla alacaktır tıpkı art niyetli olanların alacağı gibi.
Bu yıl ki Tema; ’Din ve Samimiyet’

Yaşadığımız çağda modernitenin de etkisiyle hemen hemen her toplum ve coğrafyada değişik siyasi, ekonomik, sosyal sebeplerle insanî, ahlakî ve dinî birçok değer yozlaşmaya, örselenmeye maruz kalmış, tabir yerindeyse tam manasıyla asli unsurunu kaybetmiş durumdadır. Böyle bir yozlaşma beraberinde bireysel ve toplumsal hayatı ayakta tutan hatta asliyette bizi biz yapan bazı değerleri de işlevsiz hale gelmiştir ki bu sebep-sonuç ilişkisi bağlamında düşünüldüğünde kaçınılmaz bir sondur. Mevzuyu daha somutlandırmak gerekirse; toplumsal manada duçar olduğumuz değer bunalımı topyekun huzursuzluğu, huzursuzluk şiddeti, şiddet ise ayrışmayı beraberinde getirmiştir. Bu sadece bize, bizim ülkemize has bir durumda değildir. Söz konusu endişeler İslam dünyası mevzu bahis olduğunda daha da vahimdir. Zira Müslümanların mebde ve mead (Başlangıç ve sonuç, dünyâ ve âhiret; mahlûkların (yaratılmışların) nereden ve nasıl vücûda geldiği, onları kimin yarattığı, yaratılış hikmetleri, sonunda ne olacakları ve ölümden sonraki hâlleri.) bağlamında huzur ve mutluluk içerisinde yaşamlarını sürdürmeleri, günlerine ve geleceklerine umutla bakabilmeleri, dindarlıklarını sahih bir eksene oturtabilmeleri, sağlıklı bir aile ve toplum inşa edebilmeleri bu değerlerin varlığı ile yakından ilgilidir.
Samimiyet

Hayatımızın her alanında önemli bir yere sahip olan ’samimiyet’, bir anlamda eylem-söylem, zahir-batın/iç-dış bütünlüğünün sağlanmasıdır. Bu kavramın anlam dünyamızda ihlas, doğruluk, dürüstlük, güven, sadakat gibi kavramlarla da çok yakın bir bağı ve bağlantısı vardır kuşkusuz. İnancın, kulluğun ve itaatin sadece Allah’a özgü kılınması, bütün ibadetlerin her türlü riya, gösteriş ve çıkardan uzak olarak sadece Allah rızası için yapılması anlamına gelen ihlas ve samimiyet dinin özü, dindarlığın hülasasıdır. Samimiyetin olmadığı yerde dinden ve dindarlıktan bahsedilemez. Bu gerçeği, Yüce Allah’a ihlas ve samimiyetle kulluk etmeyi emreden ayet-i kerime ile (Beyyine 98/5) Peygamber (s.a.s.) Efendimizin ’Din samimi olmaktır’ (Müslim İman 95) hadis-i şerifi gayet veciz bir şekilde ortaya koymaktadır.
Samimiyet, inanç ve ibadetlerimizde olduğu kadar, insanlarla olan ilişkilerimizde de önemli ölçüde belirleyicidir. Müslümanın Müslümana karşı samimi, içten ve gönülden davranması hiç şüphe yok ki, sağlıklı ve manevi bakımdan güçlü bir toplum oluşturmanın önemli bir unsurudur. Zira Müslüman en kıymetli vasıflarından olan güvenilirlik ancak samimi davranışlarla ve içten ilişkilerle oluşturulabilir. Aile ve akraba ortamında, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinde, iş ve ticaret hayatında kısacası hayatın her alanında insanlara karşı samimi davranmak en başta dinimizin emri olmakla birlikte büyük bir ahlaki erdem, ulvi gaye ve ilahi hedeftir. Bu erdemi, ulvi gaye ve ilahi hedefi kazanmanın en kısa ve öz yolu da her işte Allah rızasını ön planda tutmak/ihlas ve O’nun her an görüp gözettiğini/ihsan akıldan ve gönülden çıkarmamaktır. Bu öyle bir haslettir ki; insanları değerlendirmede ve eşyaya bakışta bu yaklaşım esas alınacak olursa dünyevî çıkar ve nefsanî hırsların sürüklediği, körüklediği pek çok olumsuzluk Allah’ın izni ile kolayca bertaraf edilebilecektir.
Ya tersi…
Bunun tam tersi yani samimiyetten uzak söz ve davranışların durumu ise Allah katında hiçbir değeri olmayan eylemler, insanın diğer insanlar nazarında da itibar kaybetmesine yol açacak fiiller olmasıdır. Bunun içindir ki; samimiyetin zıddı olan riyakârlık ve ikiyüzlülük imanla bağdaşmayan hatta hatta münafıklık alameti olarak kabul edilmiştir.
Diğer yandan Müslümanların Allah’a iman ve kulluk, Kur’an ve Sünnet’e tabi olma, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’i örnek alma, toplumsal görevleri yerine getirme, sınıf ve statü farkı gözetmeksizin bütün Müslümanların ve hatta bütün insanların haklarına riayet etme gibi hususlarda ciddi bir samimiyet sınavına tabi tutulduklarını gösteren birçok ilâhi emir ve tavsiyeler de bulunmaktadır.
Mühim bir nokta
Burada üzerinde bir iki cümle de olsa konuşulmadan geçilemeyecek bir diğer mühim konu da, samimiyetin bugün Müslümanın hayatında ne ölçüde yer aldığı, ilişkilerine ne kadar yansıdığı hususudur. Bu husus üzerinde konuşulmaya ve düşünülmeye değer pek mühim hatta hayatî öneme haiz bir meseledir. Çünkü hayat şartları, servet, makam ve şöhret tutkusu, menfaat kaygısı, dünyevileşme gibi zaaflar insanların bu ulvi değerden hızla uzaklaşmalarına sebebiyet vermektedir. Bunun sonucu olarak da fert ve toplum hayatında gösteriş, riya, ikiyüzlülük, haksızlık, zulüm gibi ihlas ve samimiyetle asla bağdaşmayan yanlışlar yer edinmekte ve bunlar toplumsal huzur, barış ve güveni tehdit edebilmektedir.
Hülasa

Din ve samimiyet meselesi; özelde toplumumuz genelde ise insanlık için ele alınması, kafa yorulması ve en önemlisi de bir an evvel hayatlarımıza geçirilmesi fevkalade büyük önem arz eden hayati öneme haiz bir mevzudur. Hele hele ülkemiz ve bütün İslam âleminin içerisinde bulunduğu şu durumlar göz önüne alındığında.
Bu manada bu yıl ki Kutlu Doğum Haftası teması olarak belirlenen ’Din ve samimiyet’ başlığını Efendimiz (s.a.v.)’in diğer önemli ve hayatî hususiyetlerini de göz ardı etmeden işlemenin yaşadığımız zaman dilimi ve içinde bulunduğumuz konjonktür açısında faydalı olabileceği kanaatindeyiz.
Rabbim Şeriat-ı Mustafaviyye caddesinde istikamet üzere gidebilmeyi, bütün nefsanî ahlaklardan uzak, Peygamberî ahlaklarla mümeyyiz bir halde ömürlerimizi tamamlamayı bizlere nasip etsin…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.