Özlenen Rehber Dergisi

126.Sayı

Mısır (gösterilen ve Görünenler İle)

Tahir Türkmen Özlenen Rehber Dergisi 126. Sayı
Meseleleri tahlil ederken herkesin gösterdiği yerden değil de farklı yerlerden ve açılardan bakmak lazım bazen. Göz yanılması, hata gibi insani nakısalıklara fırsat vermeme adına. ’Bu çok kolay değil’ diyorsanız eğer; size kolay bir yol tarif edeyim müsaadenizle: Sizi ilgilendiren olayları sizden olmayanların gözüyle görmeyin. Sizin meselelerinizi sizden olmayanların dili ile konuşmayın. Sizin gerçeklerinizi lütfen sizden olmayanların gözlükleriyle görmeyin. Değilse yanılırsınız. Yanılırız. Ferasetimizi kaybeder Hakkı batıldan ayırt edemeyiz. Melekelerimiz zarar görür mazlum ile zalimi fark edemeyiz. Sonunda mesul oluruz, mahcup oluruz...
ASLINDA NE OLUYOR:

Aslında Mısır’daki sorunun temelinde Müslüman Kardeşler var. Mısır malumunuz Müslüman bir ülke. Ancak öyle bir tezgah kurulmuş ki Mısır’da, beş vakit namazını kılan, dindar bir Mısırlı, Tahrir’de Müslüman Kardeşler iktidarı devrilsin diye gösteri yapıyor. Bu toplumsal yapının temellinde de Batı var tabi ki. Batı, Mısır’da Müslüman Kardeşler’i istemiyor. İsrail de yanı başında kendisi için tehlike arz eden bu unsurlardan rahatsız.
Problemin çatısı bundan ibaret. Altında ise Müslüman Kardeşler politikası var. Sadece inanç yönünden değil ekonomik gelişim gösteren siyasetler de rahatsızlık kaynağı oldu. Mesela Mursi’nin, Süveyş Kanalı projesi vardı. O proje gerçekleşseydi Mısır kazanacak; İsrail başta olmak üzere, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan kaybedecekti. Bu projeden geri adım atmayan Mursi, o meşhur faiz lobisi operasyonuyla indirildi. Yani kısacası Mısır’ı yiyen faiz lobisi oldu. Darbeyi onlar yaptı. Genelkurmay Başkanı Sisi’ye katliamı da onlar yaptırdı, yaptırıyor. Tek hedef Müslüman Kardeşleri ortadan kaldırmak, tamamen bitiremeseler de kolunu kanadını kırmak.
AMERİKA NEDEN DARBE DİYEMİYOR?

Her şeyden önce darbe kelimesi kullanıldığı an Amerikan yasaları darbe yapılan ülke ile ilişkileri hem siyasi hem ekonomik düzeyde askıya alınmasını, soğutulmasını öngörüyor. Yine bu kapsamda askeri yardımlar da kesilmek zorunda. ABD bu süreçte İsrail’e komşu olan ve İsrail’in güvenliği acısından büyük önem taşıyan Mısır ile ilişkiyi soğutmak ya da askıya almak istemiyor. Mısır’da iktidar kim olursa olsun ABD Mısır ile aktif bir şekilde ilgilenmeyi ulusal çıkarlarının bir gereği olarak görüyor. ABD için Mısır’ı kendi haline bırakmak ve ona sırt dönmek Amerikan çıkarları ile uyuşmuyor. Yine bu konsepte bir konuyu daha vurgulamamamız lazım. Amerika’nın Mısır’a yaptığı askeri yardımlardan Amerikan’ın dev silah firmaları yararlanıyor. Mısır’da olup bitene darbe demek bu firmaların cirolarına darbe vurmak demek. Dolayısıyla silah lobileri ABD yönetimine bu olayın bir darbe olmadığı konusunda baskı da yapıyor. İkinci husus ise ABD’nin artık Ortadoğu’da "dizayn edeci" rolüne aktif olarak geri dönmüş olması. Neocon’lar Obama Yönetimini Arap Baharı sürecinde olup biteni izlemek ve Amerikan çıkarlarını tehlikeye atmakla suçlamıştı. ABD’nin pasif duruşunu sert bir şekilde eleştirmişlerdi. Şimdi anlaşılıyor ki Başkan Obama Neoconların "neden bir şeyler yapmıyoruz" eleştirilerinden etkilenmiş ve düğmeye basmış durumda. Mısır’da olan olay bir Amerikan tasarımıdır. Ve bu tasarımın Müslüman Kardeşlerin ve fraksiyonlarının ya da benzerlerinin iktidar olduğu her Arap ülkesinde bir yansıması olacaktır. Müslüman Kardeşler’in Mısır ordusunca devrilmesine darbe denilmemesi bölgenin diğer ülkelerine de bir mesaj niteliği taşıyor. ABD Mısır üzerinden bir akım başlatarak benzer usuller ile bölgenin yeniden dizayn edilmesini sağlama arzusunda. Mısır bir model olabilir.
2011’de Mübarek devrildiğinde Mısır’da İhvan’ın iktidar olacağı belliydi. Herkesin aklındaki soru ise Amerika ile İsrail’in buna nasıl tahammül edeceğiydi. Nitekim İhvan Batı için tehdit oluşturmaya başladığı an neşter atıldı. Amerika Arap Baharı sürecinde Ortadoğu’da prestij kaybına uğradı. Araplar artık Amerika’nın bölgede hakim olmadığını düşünmeye başladılar. Amerika darbe süreciyle yeniden Ortadoğu kontrolünü sağlama peşinde. İkinci neden Amerika ile Mısır Ordusu arasındaki organik bağ. Amerika her yıl Mısır Ordusuna para yardımı yapıyor kurallara göre para yardımının yapıldığı ülkede askeri darbe olmaması şartı var. Bu durum 3 Temmuz’daki darbenin hemen ardından Amerika’daki Cumhuriyetçiler tarafından dile getirildi ve yönetim o uyarının ardından darbe ifadesini kullanmadı.
MISIR’DA SAHNEYE KONAN SENARYO
Ortadoğu ve genelde İslam coğrafyası, El-Kaide gibi terör örgütlerinin yeşermesine engel olmak adına ABD ve Batı için kontrol altında tutulması gereken bölgelerdir. Batı bunu şu ana kadar otoriter diktatörler eliyle yapmaya çalıştı, başarılı olamadı. Arap Baharı, bölgede demokratik rejimlerin yeşermesi yönünde bir umut ışığı oldu ve ABD bu dalgayı destekledi ancak önce Tunus’ta, sonra Mısır’da sandıktan İslami grupların çıkması Batıdaki kimi çevreleri rahatsız etti. Mısır’daki darbe, Batının desteği ve ABD’nin uydusu Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin desteği olmadan mümkün olamazdı. Mısır’da bugün yaşananlar, Cezayir’dekinden farklı değil. O zaman da Cezayir’de sandıktan Müslümanlar çıkmıştı ve Batının darbeye sessiz kalmasından sonra büyüyen 10 yıllık iç savaşta 200 bin insan ölmüştü. Bugün dünyanın en ücra bölgesindeki askeri darbeleri kınayan Batı demokrasileri, Mısır’da sessiz kalıyorsa bu çok açık bir darbe desteğidir./
BU DURUMA NASIL GELİNDİ
Ramazan ayında ABD ve AB’den giden üst düzey heyetler uluslararası arenada pozisyon kaybeden ABD ve AB, itibarını kazanmak için Mursi’nin serbest bırakılması yönünde baskı yaptı. Tabi bu, Mursi’nin istifası ve Müslüman Kardeşlerin seçimlerden çekilmesini de kapsayan kirli bir pazarlıktı. Yürümedi. Darbeci Sisi, meydanları dağıtabileceğini öngördü, ilk iki denemede yeterince güç kullanmadığı için başarısız olduğunu düşünerek bu üçüncü denemede büyük bir katliama girişti. Bu noktada yeni bir senaryo gündeme geldi. Meydanlardaki barışçı göstericileri terörist ilan etmek, onlara karşı kullanılacak şiddeti meşru göstermek gerekiyordu. Bu amaçla sandıklar içinde silahları meydana götürerek dünya basını önünde onları teşhir edeceklerdi. Bunu yaptılar da. Ordu bütün iletişimi kesti ve BBC, meydanlardaki kamplarda silah ve mühimmat bulunduğu haberleri geçmeye başladı, sandık dolusu silah görüntüleri verdi. Askerlerin öldürüldüğü yönünde haberler yayıldı ama bu da tutmadı.
MESELENİN ’PÜF’ NOKTASI
Batı asırlardır İslam’ı yok etme projeleri üretti durdu. Zamanla bunda başarılı olamayacağını anlayınca strateji değiştirdi. İslam’ı içten yıkma, çökertme projeleri üretti ve piyasaya sürdü. Geldiğimiz yüzyılda artık bununda pek başarılı olabileceğine kanaat getirmemiş olacak ki; son tahlilde ’İslam’a karşı İslam’ projesi üretip tekrar piyasaya sürdü, sürüyor. Nedir bu ’İslam’ karşı İslam?’ Ehl-i sünnet anlayışına karşı bunun haricindeki bütün herşey. Mesela şia ya da vahhâbîlik. ’Olur mu böyle şey’ demeyin. Soruyorum size; bugün Suriye meselesinde İran kadar hangi İslam (?) devleti Esed’in yanında yer alarak Batı’nın çıkarlarına hizmet ediyor? Ya da bir bakın etrafınıza Suudi Arabistan Mısır olaylarında Müslüman Kardeşlere karşı dururken mezhepsel farklılığı hiç hesaba katmıyor mu sizce? Neden Suriye meselesinde İran’ın önü açılıyor? İran ile ilgili olarak Nükleer silah meseleleri hiç gündeme geliyor mu son zamanlarda mesela? Ya da Arakan, Somali gibi ülkeleri görmezden gelen Suudi Arabistan yetkilileri neden ve hangi amaca hizmet ile darbeci Mısır ordusuna maddi-manevi destek veriyor?
ÖLÜ SAYISI
Bugün geldiğimiz noktada Mısır’da 3 Temmuz tarihi itibariyle gelişen süreçte yetkililere göre 1000, Müslüman Kardeşlere göre ise 5000 in üzerinde ölü ve 10,000 in üzerinde yaralı var.
ÇIKARILACAK SONUÇ
Taksim Gezi Parkı olayları sonrasında da söylediğim gibi aslında bu tarz olaylar herkesin ne idüğünü göstermesi açısından müthiş bir Cilve-i Rabbani’dir. Herkesin ederi zor zamanlarda belli olur. Dava mı para mı? Ümmet mi enaniyet mi? Böyle zamanlarda ortaya çıkar. İşte bakın etrafa, dünya müslüman devletlerine bakın. Kimler Mısır’da kimden yana. Ya da içimizdekilere bakın. ’Mısır’dan bize ne’ ’Suriye’den bize ne’ diyenlere bakın. Kimlere ve neye hizmet ediyorlar. Halbuki sorsanız İslam adına mangalda kül bırakmazlar. Ama en temel ölçüt olan İslam Kardeşliği gerçeğini bile içlerine sindirememişlerdir maalesef. Halbuki bir bedenin uzvu, bir binanın tuğlaları gibi olmamız gerektiğini en iyi şekilde bilenler bunlardır. Komşusu açken tok yatanın, komşusu şerrinden emin olmayanın imanındaki şüphenin varlığından yine en iyi haberdar olanlarda bunlardır.
NOT 1:
İleriki aylarda Suriye’de yaşananlara farklı açıdan bakmaya çalışacağız.
NOT 2: Bu yazı 27 Ağustos 2013 Salı günü kaleme alınmıştır.



Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.