Özlenen Rehber Dergisi

33.Sayı

Peygamber Varisleri Âlimler

osman şen Özlenen Rehber Dergisi 33. Sayı
عَنْ أَبيِ الدَّرْدَاء رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ (صَ) يَقُولَ: مَنْ سَلَكَ طَرِيقاً يَطْلُبُ بِهِ عِلْماً سَلَكَ اللهُ بِهِ طَرِيقاً مِنْ طُرُقِ الْجَنَّةِ. وَإنَّ الْمَلاََئِكَةَ لَتَضَعُ أجْنِحَتَهَا رِضىً لِطَالِبِ الْعِلْمِ، وَإنَّ الْعَالِمَ لَيَسْتَغْفِرُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي اْلاَرْضِ وَالْحِيتَانُ فِي جَوْفِ الْمَاءِ، وَإنَّ فَضْلَ الْعَالِمِ عَلىَ الْعَابِدِ كَفَضْلِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ عَلىَ سَائِرِ الْكَوَاكِبِ، وَإنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ اْلاَنْبِيَاءِ، وَإنَّ الانْبِيَاءَ لَمْ يُورِّثُوا دِينَاراً وَ دِرْهَماً وَلـٰكِنْ وُرِّثُوا الْعِلْمَ فَمَنْ أخَذَهُ ؛ أخَذَهُ بِحَظِّ وَافِرٍ.

Ebu’d-Derda (r.a) anlatıyor: ’Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle dediğini işittim: Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse, Allah onu cennete giden yollardan birine dâhil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semâvat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir.’ [Ebu Dâvud, İlm 1 (3641); Tirmizî, İlm 19, (2683); İbnu Mâce, Mukaddime 17, (223).](1)

AÇIKLAMA:
İlim: Bilmek, öğrenmek, anlamak ve bir şeyin hakikat ve mahiyetini kavrayıp idrak etmek demektir. Âlim ise; kısaca, bir şeyi hakkıyla bilen ve idrak eden kimse demektir.
Dinimiz İslâm; ilim öğrenmeyi, bilgi sahibi olmayı ve cehaleti ortadan kaldırmayı hedefler. Kur’ân-ı Kerim’in ’oku? emri ile başlaması ve pek çok âyet ile onlarca hadiste ilmin teşvik edilmesi Müslümanların ilim öğrenmelerine ve öğrenilen bilgilerinin aktarılması hususunda gayret etmelerine vesile olmuştur. Böylece ilmi her şeyden önemli görmüşler, birçok âlim yetişmiş ve âlimleri toplumun önderleri kılmışlardır. İlim elde etmek ve Rasûl-i Ekrem’in bir tek hadisini dahi bizzat ondan duyan kimseden işitmek için uzun yolculuklar yapan ilim ehli kişiler olmuşlardır. Onları bu çalışmalara teşvik eden başta inançları ve bu inancın kaynağı olan Kur’ân ve Sünnet idi. Zamanla bu azim ve gayret ihmal edilse de günümüzde Kur’ân ve Sünnet yolunda bu güzelliği ve üstünlüğü devam ettiren âlimlerimiz mevcuttur ve Allah’ın izniyle mevcut olacaktır.
’Rasûlullah (s.a.v.): ’Muhakkak ki Allah bu ümmet için, her yüz senenin başında, kendisine dini tecdid edecek kimseler gönderecektir?(2) buyurarak kendinden sonra her asırda çıkacak ve bid’atlarla dinden uzaklaşmış olan insanları tekrar İslâm’ın hakiki mecrasına sokacak olan kimseleri haber vermektedir. Bu zatlara ’müceddid? denmektedir. Bu mübarek zatların özellikleri, bid’atları temizleyip sünneti ihyadır. Rasûlullah’tan sonra geleceği belirtilen bu şahıslar, müceddid manasında tecdid hizmeti yaparak sünneti ihya, bid’atı imha, ilmi artırma, amel ve düşüncede İslâm’a tekrar yönlendirme gibi işlerle insanları aydınlatacaklardır.
Konumuzun başındaki Hadis-i Şerifte ilim ve ilim sahipleri olan âlimlerle ilgili şu hususlar beyan edilmiştir:
İlim sahiplerine Allah (c.c.) cennete giden yolu kolaylaştırır; çünkü ilim öğrenmek için harcanan çaba, Allah yolunda harcanmış bir çabadır. İlim sahipleri Cenâb-ı Hakk’ı nasıl bilip tanıması gerekirse öyle bilirler. Allah saygısını ve sevgisini kalplerinde sürekli hissederler. Bir mü’minin Allah hakkındaki ilmi ne kadar ileri derecede ve mükemmel olursa, Allah’a karşı huşusu da o kadar mükemmel olur. ’Allah’tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar.?(3) Dolayısıyla ilim sahipleri peygamberin uyarmasından hakkıyla yararlanır, maddi ve manevi kirlerden kendilerini temizler ve kötülüklerin her çeşidinden korunurlar. Peygamber Efendimiz: ’Ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve en ileri takva sahibi olanınızım?(4) buyuruyor. Allah’tan korkan âlimlerin saygısı, korkusu ve sevgisi ne kadar yüksek olursa Allah’a olan yakınlıkları da o kadar büyük olur. Bunun için Allah’ın en çok değer verdiği kimseler âlimler olmaktadır.
Melekler, ilim taliplerine tazim gösterirler. Onların çalışmalarını ve insanlara karşı faydalarını kolaylaştırırlar. ’Senin vesilenle Allah Teâla’nın bir kimseyi hidayete erdirmesi, senin için dünyadan ve dünyada olan her şeyden daha hayırlıdır?(5) Hadis-i Şerifi mucibince ilim sahipleri insanlığın hastalığı olan cehaleti ortadan kaldırıp hidayet yollarını açarlar. Yeryüzünde ve gökyüzünde bulunan bütün hayat sahipleri, ilim sahipleri için rahmet duası okumaktadırlar.
İlim ibadetten fevkalâde üstündür, kamerin yıldızlara üstünlüğü gibi. El-Kâdı bu Hadisi; ibadetin kemal ve nuru âbidden başkasına geçmez, kendinde kalır, âlimin nuru ise başkasına geçer üstünlük bundan dolayıdır diye açıklamıştır.
Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberlik rütbesinin üstünde bir rütbe yoktur. Peygamber olmayanlar için de bu rütbeye varis olmanın üstünde bir rütbe mevcut değildir. İlim elde eden, dünyada elde edilebilecek nasiblerin en ziyadesini elde etmiştir.
Peygamberlerin dirhem ve dinar bırakmayacakları belirtilmiştir. Bunlarla dünyanın fâni olan her şeyi ifade edilmiştir. Zira bu iki şey bir değer birimi olmaları hasebiyle bütün dünyalıkları temsil ederler. Rasûller bu fâni dünyalıklardan ancak zaruret miktarında almışlar ve vefatlarında da paylaşılacak herhangi bir maddi miras bırakmamışlardır.
Ebu Hureyre (r.a) bir gün Medine’de sokağa çıktı. Halk sokakta dolaşıyordu. Onlara şöyle seslendi:
’Peygamberimizin mirası bölüşülüyor, siz ise burada vakit geçiriyorsunuz, gidip o mirastan payınızı alsanız ya?’ deyince halk: ’Nerede bölüşülüyor?’ diye sorar. Ebu Hureyre (r.a): ’Mescitte bölüşülüyor’ diye cevap verir. Halk koşarak mescide gider, sonra geri dönerler. Ebu Hureyre (r.a) onların geri geldiklerini görünce, sorar: ’Ne oldu?’ Onlar cevap verir: ’Biz mescide gittik, ama sizin söylediğiniz gibi orada taksim edilen herhangi bir şey görmedik’ derler. Ebu Hureyre (r.a) tekrar sorar: ’Siz mescitte hiç kimse görmediniz mi?’ Onlar: ’Evet, bazı kimseler gördük, bir kısmı namaz kılıyor, bir kısmı Kur’an okuyor, bir kısmı da helâl ve haram gibi konular tartışıyordu’ derler. Bunun üzerine Ebu Hureyre (r.a): ’Yazıklar olsun size! İşte o, Peygamberin mirasıdır’ der.(6)
Hadisin son kısmında, Rasûlullah (s.a.v.), ilmi elde etmenin fevkalâde bir bereket, dünyalıkla ölçülemeyecek kadar fazla bir hayır olduğunu belirtmekte ve bu bolluğa ermek isteyenleri teşvik etmiş bulunmaktadır.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: ’Mevtul âlimi kemevtul âlem / Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir? buyuruyor. Âlimin yaşaması nice kalplerin yeşermesini sağlar. Tüm insanlık ondan faydalanır, can bulur. Faydasız şeylerin yok olması kimseye zarar etmez; ama âlemi yeşerten, can veren, ölü kalplere Allah’ı bildiren, peygamberini tanıtan, Ehl-i Beyti, Sahabeleri, dinimizin gereklerini, kısaca rıza-yı ilâhiyi tanıtan kimselerin vefatı; onun için, sevgiliye vuslat olurken, bizim için bu yakınlık ilimlerinden yoksun olmak demektir.
Tüm insanlık bir anda ölecek olsa, bu ne kadar büyük bir felâket ise, bir âlimin ölümü de bu derece felâkettir. Hele bir düşünün, batınî ve zahirî ilimleri cemeden bir ilim okyanusu, Allah’ın yakınlık yollarını bize alıştıran, bizleri Allah’a yönelten bir Allah dostu, Peygamber Efendimizi bize tanıtan ve sevdiren bir peygamber varisi, bir anda aramızdan ayrılıyor. İşte bu keder ve üzüntülerin en büyüğüdür. Tek teselli, gayret ve çabalarını bıraktığı yerden alıp devam ettiren bir varis bırakmasıdır.
’Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayın. O, Ariflerin kalbindedir’(7) kelamı misali, aramızdan ayrılsalar bile, ismi ve ruhaniyetleri gönüllerde yaşamaya devam eden Hak dostları, kalplere huzur ve Allah’ın gürül gürül akan lütuf çeşmeleridir.
Makamları Firdevs, mekânları Kâinatın Efendisinin yanı olsun. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki her şeyi yaratan Allah (c.c.); bizi Kur’ân, Sünnet ve Ehl-i Beyt aşığı kılsın, Allah ve Peygamber dostlarının yolundan ayırmasın. Amin.


---------------
1. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 11/488.
2. Ebu Dâvûd, Melahim 1, (4391).
3. Fâtır, 35/28.
4. Buharî, Nikâh 1; Müslim, Sıyam 74.
5. Buharî, İlm, 10; Ebû Dâvût, ilm, 1; Tirmizi, ilm, 19; İbni Mâce Mukaddime 17.
6. Mecmeu’z-Zevaid ve Menbeu’l-Fevaid, c.1, s.123?124.
7. Hz. Mevlânâ (k.s.).
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • yeliz

    allah siaden razı olsun ben şimdiye biterdim yoksaya sğolun bu ödev beim hayatımdı o yüzden çok değerli

1 kişi yorum yazdı.