Özlenen Rehber Dergisi

62.Sayı

Tasavvûfî Ahlâk

Yakup YÜKSEL Özlenen Rehber Dergisi 62. Sayı
DUA

Duanın kabul edildiği vakitler:

Hadis-i şerifler ışığında bu vakitlerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

- Cuma günü ilk ezan okunuşta.

- Cuma günü hutbeden evvelki ikinci ezan okunurken.

- İmam hutbeye çıktığı zaman.

- Cuma günü günün batmasına yakın son saatte.

- Cuma günü ve gecesi.

- Ezan okunurken.

- Ezanla kâmet arasında.

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Ezanla kamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)” “Ey Allah’ın Rasûlü, nasıl dua edelim?” dendi. “Allah’tan, dünya ve âhiret için âfiyet isteyin!” buyurdu. (Ebû Dâvud, Salât 35)

- Çarşamba günü öğlenle ikindi arası.

- Her günün zeval vakti duhâ namazını kıldıktan sonra.

- Gecenin son üçte birinde. Hz. Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ’Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve ‘Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım.’ der. (Buhârî, Tevhid 35)

Bir başka rivayette Ebû Ümâme (r.a.) anlatıyor: “Ey Allah’ın Rsûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?” denildiğinde “Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!” diye cevap vermiştir. (Tirmizî, Daavât 80)

- Seher vaktinde.

- Mübarek gecelerde. Recep ayının ilk gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesi, iki bayram geceleri, mevlit kandili, kadir gecesi, Ramazan-ı Şerif’te oruç açarken.

- Hastalık ve darlık anında.

- Allah Teâlâ’nın celali ve kibriyası ile ürperildiği anda.

- Farz namazlardan sonra.

- İhlâs sûresi okunduktan sonra.

- Cemaât halindeyken.

- Secde anında. Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın.” (Müslim, Salât 215) Tabi ki bu dua kalben olmalıdır. Cehren yani açıktan yapılırsa namaz fasid olur.

- Savaş sırasında. Sehl b. Sa’d (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua.” (Muvatta, Nidâ 7)

- Kabe-i Muazzama ilk görüldüğünde. “Yâ Rabbi, bundan sonra yapacağım tüm duaları kabul et” denmelidir.

- Kabe’nin kapısı ile makam arasında, Mescid-i Nebevi’de, Mescid-i Aksa’da, Allah dostlarının yanında.

- Aynaya bakarken. “Allah’ım, yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlâkımı da güzelleştir.” diye dua edilmelidir.

- Semâya bakarken. (Kur’an-ı Kerîm, 3/109)

- Boş vakitlerde.

Reddolunmayan dualar:

Bu konuda yine Allah Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz, bizlere bazı haberler vermişlerdir. Birkaç örnek verelim:

Ubâde İbn’s-Sâmit (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Yeryüzünde, mâsiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah’tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin.” (Tirmizî, Daavât 126)

Hz. Muâz (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah’tan dünya ve âhiret için hayır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin.” (Ebû Dâvud, Edeb 105)

Yine Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “(Allah’ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şek yoktur. Mazlumun duası, müsâfirin duası, babanın evladına duası.” (Tirmizî, Birr 7)

Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “İcâbete mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha süratli olanı yoktur.” (Tirmizî, Birr 50)

Hz. Selmân (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Rabbiniz hayâ sahibidir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder.” (Tirmizî, Daavât 118)

Duada vesile ve âdâbı:

Bir mümin şunu asla unutmamalıdır ki, İslâm dininde duada hitap yalnızca ve yalnızca Allah’adır. Başka bir varlığa hitap ederek yapılan dua şirk olur. Bu nedenle vesile yaparak dua ederken bu kurala kesinlikle uyulmalı, isteyeceğini Allah’tan istemelidir.

“Peygamberimiz hürmetine” veya “Sâlih kullar ve ameller hürmetine” Allah’tan istemek duanın daha çabuk kabul olmasını sağlar.

Vesile, peygamberlerle yapılabildiği gibi evliyanın sâlih amelleriyle de yapılabilir. Riyazü’s-Salihîn’de yer alan bir hadiste, eski ümmetlerden üç kişinin yolculuklarında bir mağaraya girdikleri ve bir taşın mağara kapısını kapattığı, o üç kişinin amelleriyle tevessül ettiklerinde mağaranın kapısının açıldığı belirtilmektedir.

Müşriklerin putlara ibadet ederek Allah’a yaklaşmak istemeleri, Müslümanların tevessülü ile mukayese edilemez. Zira müşrikler putları şefaatçi bilmekle kalmamakta, ibadete de layık görmektedirler.

İslâm’daki tevessül (vesile, istiğase)’nin ruhuna tevhid akîdesi hâkimdir. Müşrikler direkt olarak bütün ihtiyaçlarını putlardan isterler. Mü’minler ise hiçbir zaman ihtiyaçlarını doğrudan doğruya, direk bir peygamberden, bir veliden veya başka hiçbir yaratıktan istemezler. Bütün ihtiyaç ve umurlarını Cenâb-ı Hak’tan isterler ve yalnızca Cenâb-ı Hakk’a ibadet ederler. Bu yardımları da Cenâb-ı Hak’tan bilirler. Dua ederken asla Cenâb-ı Hak’tan başkasına hitap etmezler. Bu ince noktalara çok dikkat etmek lazımdır.

Hitap Allah Teâlâ’ya olarak yapılan duada gerek peygamberlere, velilere ve gerekse â’mâl-i sâlihalarla yapılan tevessül Rasûlullah (s.a.v.)’ın sünnetlerindendir. (Abdullah Faruki, İslâmda Zikir ve Rabıta, Vesile Risalesi, 95)

Duanın kabul edilmemesinin sebepleri:

Yapılan bir duanın kabul edilmesinin sebepleri başlıca neler olabilir? Bu konuda şu başlıklar öne çıkmaktadır:

- Allah’ı darıltmak, fakat rızasını kazanmak için çaba göstermemek. Günah işlemek Allah’ı darıltır. Fakat kul bundan dönmeli ve yaptığına pişman olmalıdır.

- Allah’ın kulu olmak, fakat kulların yapması gerekeni yapmamak. Kul olan efendisinin sözünden çıkmaz.

- Kur’an okumak, fakat ona hürmet etmemek. Kur’ân’ı gelişi güzel okumak ve ondaki emirlere göre hareket etmemek.

- Muhammed (s.a.v.)’in ümmeti olduğunu söylemek, fakat onun sünneti ile amel etmemek.

- Haram yemek, şüphelilerden kaçmamak.

- Dünyanın Allah indinde sivrisinek kadar bile kıymeti yokken ona sımsıkı sarılmak.

- Dünyanın geçici olduğunu bilmek, fakat ondan hiç ayrılmayacakmış gibi davranmak.

- Âhiretin dünyadan daha hayırlı olduğunu bilmek, fakat dünyayı âhirete tercih etmek. (Semerkandi, Tenbihu’l-Gafilîn, II/460)

“Yâ Rabbi! Hamd sana mahsustur. Salât ve selamlar da o güzel Habibine... Bizler dua etmesini bile bilmiyoruz.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz Senden neler istemişse, onları bizlere de ihsan et. Nelerden sakınmayı dilemişse, bizleri de onlardan koru. Bizleri nefsimiz ve şeytanın eline bırakma. Bizi sevdiklerinde arkadaş ve hizmetçi kıl. Helal yedir ve giydir. Bizlerin eli ile bu güzel dine bir zarar getirtme. Bütün ehli imandan âhirete irtihal edenlerin ve bizlere zatını tanıtan, Habibini ve onun sevdiklerini sevmeyi alıştıran değerli üstadımız Abdullah Faruki Hazretlerine de rahmet et. Bizlere en hayırlı kapıları aç.” Âmin!
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • SÜLEYMAN BAKİOĞLU

    verdiğiniz bilgiler için teşekkürler

1 kişi yorum yazdı.