Özlenen Rehber Dergisi

157.Sayı

Sahabe'nin Büyüklerine Ehlibeyt'in Saygı ve Hürmeti-2

M.Yavuz Yılmaz Özlenen Rehber Dergisi 157. Sayı
Bir önceki yazımızın devamı niteliğindeki bu yazımızda bugünkü Şia fasıklarının düşündüklerinin ve yaydıklarının tam aksine Ehlibeyt’in Hz. Âişe’ye ne kadar değer verdiklerini, onun kadrini nasıl yücelttiklerini anlatmaya çalışacağız. Bu münasebetle yazımız üç ana başlıktan oluşmaktadır:
1- Ehlibeyt’ten çocuklarına Âişe adını koyanlar
2- Hz. Âişe ve Ehlibeyt arasındaki sevginin nakillerle ispatı
3- Ehlibeyt ile Sıddık ailesi arasındaki akrabalık bağları
Konumuz Hz. Âişe’nin (r.anhâ) hayatı olmaması itibariyle detaylı biyografiye girmemekle beraber yine de Hz. Âişe (r.anhâ) ile alakalı kısa bilgiler de vermek isteriz.

Kısaca Hz. Âişe (r.anhâ)
- Allah Rasûlü (s.a.v.)’in mübârek zevcesi Âişe binti Ebî Bekir. Künyesi Ümmü Abdullah, lakabı Sıddîka, ünvanı Ümmü’l-mü’minîn’dir.
- Risaletten 8 yıl önce (m.606) Mekke’de doğdu.
- Hicretin 2. yılı Şevval ayında (m. 624) Rasûlullah (s.a.v.) ile evlendiğinde 17-18 yaşlarında idi. Efendimiz (s.a.v.)’in nikahı atında 8 yıl kalmıştır.1
- Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) efendimizden 2210 hadis rivayet etmiştir ki bunların 174 tanesinde Buhârî ve Müslim ittifak etmişlerdir. Sahabe devrinin en büyük âlimlerinden ve Fukahâ-i Seb’a’dan
2 biridir.
- Rasûl-i Ekrem’den sonra 47 yıl yaşayan Hz. Âişe (r.anhâ) h.57 (m. 678) senesinin Ramazan ayının 17. Salı günü Medine’de vefât etti.
- Namazını Medine vâlisi olan Ebû Hureyre (r.a.) kıldırdı. Vasiyeti üzerine geceleyin Bâki’ Kabristanı’na defnedildi.

Nesebi:
Âişe binti Ebî Bekir (Abdullâh) b. Ebî Kuhâfe (Osmân) b. Âmir b. Amr b. Ka’b b. Sa’d b. Teym b. Murre b. Ka’b b. Lüey. Nesebi Rasûlullah (s.a.v.)’in altıncı dedesi olan Murre’de buluşmaktadır.

Annesi:
Ümmü Ruman binti Âmir el-Kinâniye’dir. Asıl İsmi Zeyneb’tir. Kocası Hz. Ebubekr (r.a.) ile beraber ilk iman edenlerdendir.

Asıl konumuz olan Hz. Âişe validemizin Ehlibeyt tarafından sevilmesi ve yüceltilmesi mevzuuna kaldığımız yerden devam edecek olursak

1. BÖLÜM: Ehlibeyt›ten Âişe adını alanlar:
1- Âişe binti Ca’fer es-Sâdık:
12 imamların altıncısı olan Cafer-i Sadık kızına Âişe adını vermiştir. Ömer Kehhale’nin nakline göre ibadete düşkün olan Âişe binti Cafer-i Sadık Hicri 145 senesinde vefat etmiş ve Mısır mezarlığına defnedilmiştir.’3

2- Âişe binti Mûsâ (Kâzım) İbn-i Ca’fer (es-Sâdık):
12 imamların yedinci imamı Mûsâ el-Kâzım’ın kızlarındandır. Bunu nesep ve tarih alimlerinden bir topluluk zikretmiştir.4 Her ne kadar Mûsâ el-Kâzım’ın çocuklarının sayısı hakkında ihtilaf varsa da, Âişe isimli bir kızının olduğunda ihtilaf yoktur.

3- Âişe binti Ali (Rıza) İbn-i Mûsâ (el-Kâzım):
İbnu’l-Haşşâb onu Mevâlidu Ehli’l-Beyt’ kitabında zikrederek şöyle demiştir: ’Rıza’nın beş erkek, bir tane de kızı vardır. Erkekler: Muhammed el-Kani, Hasan, Ca’fer, İbrahim ve Hüseyin; kızı ise Âişe’dir.’5 bunu bir çok kimse söylemiştir.6

4- Âişe binti Ali (el-Hâdî) İbn-i Muhammed (el-Cevvâd) İbn-i Ali (er-Rızâ):
Şeyh Müfîd, onu el-İrşâd’da zikrederek şöyle demiştir: ’Çocuklarından geriye kalan Muhammed el-Hasan -kendisinden sonra imam olan oğlu-, Hüseyin, Muhammed, Cafer ve kızı Âişe.’7

2. BÖLÜM: Hz. Âişe (r.anhâ) ve Ehlibeyt arasındaki sevgiye bir dair bir kaç rivayet
1- Hz. Âişe ile Ehlibeyt arasındaki sevgi ve saygının apaçık ispatlarından biri de Efendimiz (s.a.v.)’in Ehlibeytinin faziletlerine işaret eden meşhur Kisâ hadisinin Hz. Âişe tarafından nakledilmiş olmasıdır. Önce hadisi zikredelim: Müslim’in Sahihinde Hz. Âişe’den naklettiği hadiste ’Rasûlullah (s.a.v.) üzerinde siyah kıldan yapılmış nakışlı bir örtü olduğu halde sabah erkenden çıkageldi. Derken Hüseyin b. Ali geldi, onu örtüsünün altına aldı, sonra Hasan da gelince o da örtünün altına girdi. Sonra Fâtıma geldi, onu da örtünün altına aldı, derken Ali de geldi ve onu da örtünün altına aldı ve: : ’Ey Ehlibeyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.’8 ayetini okudu.9
İbn-i Teymiyye de Kisâ hadisini delil getirerek bu faziletin, Ehlibeyt içerisinden sadece onlara ait olduğunu söylemiştir.
Bu noktada biraz durup düşünmek lazım. Eğer ki Hz. Âişe ile Ehlibeyt arasında bugünki Şia fasıklarının yaptıkları gibi en ufak bir anlaşmazlık ya da adavet olsaydı Ehlibeyt’in faziletinin en sarih şekilde ifade edildiği bu hadisi Hz. Âişe nakleder miydi?

2-Yine Hz. Fâtıma’nın fazileti hususunda da O’nun, Rasûlullah (s.a.v.)’in bir parçası olduğuna dair hadisi de Buhârî ve Müslim Hz. Âişe’den nakletmişlerdir. İşte Urve tarikiyle Hz. Âişe’den nakledilen o hadis: Âişe (r.anhâ) şöyle anlatır: ’Rasûlullah (s.a.v.) vefat ettiği hastalığında kızı Fâtıma’yı çağırarak kulağına bir şeyler söyledi, bunun üzerine Fâtıma ağladı. Sonra tekrar çağırdı ve yine kulağına bir şeyler söyledi, bu sefer Fâtıma güldü. Kendisine bunun sebebini sorduğumda o: ’Rasûlullah (s.a.v.) vefat ettiği hastalığında, ruhunun alınacağını kulağıma söyledi bu sebeple ağladım. Sonra tekrar kulağıma ev hanesinin içerisinden kendisinin arkasından ilk gelecek olanın ben olduğumu bildirdi bu sebeple ben de güldüm.’ dedi.’10
İbn-i Hacer şöyle der: Mesrûk Âişe’den (r.anhâ) rivayetle şöyle der: ’Fâtıma yürüyerek geldi ve yürüyüşü adeta Rasûlullah (S.A.V.)’in yürüyüşü gibiydi. Şöyle dedi: (Kızıma merhaba) sonra onu sağ tarafına oturttu ve gizlice kulağına bir şey söyledi, o ağladı. Sonra tekrar bir şey söyledi, bunun üzerine o da gülümsedi. Ben de dedim ki: Bu günkü gibi seni hüzünden sevince daha yakın görmedim. Ve ne dediğini kendisine sordum, o da: ’Rasûlullah (s.a.v.)’in sırrını ifşa edecek değilim.’ dedi. Rasûlullah (s.a.v.) vefat ettiğinde yine sordum da bu sefer bana, O’nun (s.a.v.) şöyle söylediğini haber verdi: ’Cibril bana Kur’an’ı her senede bir defa arzediyordu. Bu sene ise iki defa arzetti. Bununla ecelimin geldiğini zannediyorum. Ehlibeytim arasında bana ilk kavuşacak olan sensin, ben senin için ne iyi bir selefim.’ Bunun üzerine ağladım da O (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Alemlerin kadınlarının seyyidesi olmak hoşuna gitmez mi?’ ben de güldüm.11
Hadisin metninde geçen ’Fâtıma yürüyerek geldi ve yürüyüşü adeta Rasûlullah (s.a.v.)’in yürüyüşü gibiydi’ sözünde Hz. Âişe’nin Hz. Fâtıma’ya duyduğu sevgiyi anlamamak mümkün mü? Bu sözü, Rasûl-i Ekrem’in Ehlibeytine derin muhabbet ve hürmet besleyenden başkası diyebilir mi?

3- Âişe-i Sıddîka (r.anhâ), alimlerin Hz. Fâtıma’nın (r.anhâ), vefat tarihini belirleme hususunda sözüne başvurulan ve itimat edilen kimsedir. Zührî, Urve ve Âişe (r.anhâ) yoluyla şöyle der: Fâtıma (r.anhâ) Rasûlullah’tan (s.a.v.) altı ay sonra vefat etti.12

4- İbn-i Hacer el-Askalânî, Yezîd b. Zuray’, Rûh b. Kâsım’dan, o da Amr b. Dînâr’dan rivayete göre Âişe’nin şöyle dediğini rivayet ettiğini nakleder: ’Babası hariç, Fâtıma’dan (r.anhâ) daha faziletlisini hiç görmedim.’13

5- Sapık Şia güruhunun görmek istemediği diğer bir rivayette Ahmed b. Hanbel’in Fedâilu’s-Sahâbe’sinde Hz. Âişe’den nakledilen şu hadistir:
’Seni, Rasûlullah (s.a.v.)’i buyururken işittiğim (şu söz)le müjdelemeyeyim mi? (O şöyle buyurdu:) ’Cennet ehli kadınlarının hanımefendileri dört (hanım)dır: İmran’ın kızı Meryem, Rasûlullah’ın kızı Fâtımâ, Hüveylid’in kızı Hatice ve Firavun’un hanımı Âsiye.’ Ya’kûb: ’Müzâhim’in kızı (Âsiye)’ dedi.14

NOT:
Konuyu daha fazla uzatmadan; yukarıda zikrettiğimiz sahih rivayetler, Hz. Âişe’nin Ehlibeyt’e ya da Ehlibeyt’in Hz. Âişe’ye ne denli muhabbet beslediği ve saygı duyduğunu ispat etmeye akıl sahiplerine yeter de artar bile. Ancak Allah aşkına! Hz. Âişe-i Sıddîka’nın:
- İttifakla Rasûlullah’ın Hz. Hatice’den sonra en sevdiği eşi oluşu,
- Evinde ve de başı kucağında iken son nefesini vermesi,
- Peygamber Efendimiz vefat ettiğinde O’nun evinde defnedilişi ve bu evin kıyamete kadar kutsal oluşu,
- Vefat ederken Efendimizin dünyada ağzına giren en son şeyin Hz. Âişe’nin tükürüğü oluşu (ki bu rivayet Şia kaynaklarında mevcuttur) (Rivayet şöyledir: ’O bu durumdayken bir misvak istedi ve onu: ’Benim için tükürüğüyle ıslatsın’ diye Âişe’ye (r.anhâ) gönderdi. O da öyle yaptı, sonra kendisine getirildi ve onunla misvaklanmaya başladı ve bu esnada şöyle buyuruyordu: ’Tükürüğüm senin tükürüğünle beraber ey Hümeyrâ.’ Sonra konuşacak gibi dudaklarını hareket ettirmeye başladı ve vefat etti..’ Aynı rivayet, Ehlisünnet kaynaklarında şu şekilde nakledilmektedir ’Allah Teâlâ’nın benim üzerimdeki nimetlerinden birisi de Rasûlullah (s.a.v.)’in benim evimde, bana ait olan günde ve benim kucağımda vefat etmiş olması ve vefatı anında benim tükürüğüm ile onunkisini bir araya getirmiş olmasıdır. Abdurrahman b. Ebî Bekir elinde bir misvakla içeri girdi, ben de o sırada Rasûlullah’a (s.a.v.) destek oluyordum. Rasûlullah’ın ona baktığını gördüm ve misvakı istediğini anladım ve: ’Senin için onu alayım mı?’ dedim. Başıyla ’evet’ diye işaret etti. Ben de onu aldım, onu almak istedi. Bunun üzerine dedim ki: ’Senin için yumuşatayım mı?’ ’Evet’ anlamında işarette bulundu. Ben de onu yumuşattım ve onunla misvaklandı.’ Bir rivayete göre ise, çok güzel bir şekilde onunla misvaklandığı ifade edilir.15)
- Efendimizin hayatında Ehlibeyt ile husumetine delalet eden bir tane bile rivayetin olmayışı,
- Belki en başta zikredilmesi gereken en büyük özelliğinin ona atılan iftiradan Kur’an’da Allah tarafından arındırılması
- Ve faziletine dair yüzlerce rivayete rağmen Hz. Âişe validemizi ta’n etmek imanla izanla ya da vicdanla bağdaşır mı?

C- Ehlibeyt ile Sıddîk ailesi arasındaki akrabalık bağları
1- Rasûlullah Muhammed b. Abdillâh (s.a.v.):
Âişe binti Ebî Bekir ile evlenmiştir. Bu izdivaç Allah tarafından, O’nun emri ile ve bir hikmete mebni olarak gerçekleşmiştir.
Müslim, senediyle Hz. Âişe’den, onun şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Sen bana, rüyamda üç defa gösterildin, seni ipek kumaş içerisinde görüyordum ve: ’Bu senin hanımındır, yüzünü aç!’ deniliyordu. Açıp baksam ki o sensin, bunun üzerine: ’Bu takdir Allah katından ise Allah hükmünü gerçekleştirir.’ derdim.’16
Ayrıca Hz. Âişe’nin annesi Ümmü Rûmân binti Amır b. Uveymir b. Abdişems b. Attab b. Üzeyne b. Sebi b. Dehman b. el-Haris b. Ğanm b. Malik b. Kinane. Hanım sahabelerdendir. Nesebi, Rasûlullah (s.a.v.) ile Kinâne’de buluşur.

2- Hasan b. Ali b. Ebî Tâlib:
Hz. Ebû Bekr’in oğlu Abdurrahman’ın kızıyla evlenmiştir. Hafsâ binti Abdirrahman b. Ebî Bekir ile evlenmiştir.17

3- İshâk b. Abdillâh b. Ca’fer b. Ebî Tâlib:
Hz. Ebû Bekr’in torunu Kâsım b. Muhammed’in kızı olan Ümmü Hakim ile evlenmiştir.18 Kâsım b. Muhammed ise Medine’nin yedi fakihinden birisi olup, Hz. Âişe-i Sıddîka’nın elinde yetişmiş, ondan rivayette bulunmuş ve kendisinden ilim tahsil etmiştir.

4- Muhammed (el-Bâkır) İbn-i Ali (Zeynelabidin) İbni’l-Hüseyn:
Kâsım b Muhammed’in diğer kızı olan Ümmü Ferve evlenmiş ve ondan Ca’fer Sâdık dünyaya gelmiştir.19
Ayrıca İmam Ca’fer-i Sâdık’ın annesi olan Ümmü Ferve’nin takvası, verası, cömertliği ilmi ve güzel ahlakıyla alakalı teracim kitaplarında bir çok rivayet bulunmaktadır.20

5- İshâk b. Abdillâh b. Ali Zeynelâbidin:
Hz. Ebû Bekr’in torunu olan Kâsım b. Muhammed’in torunu Gülsüm ile evlenmiştir.21

HATİME:
Bütün bu nakiller gösteriyor ki, Ehlibeyt ile Sahabe arasında asla bir kin, düşmanlık olmamış, aksine birbirlerinden evlenmek, doğan çocuklarına birbirlerinin isimlerini vermek suretiyle muhabbet ve sevgi duymuşlardır.Ehlibeyt sevgisi iddiasında bulunan Şia ve diğer grupların Sahabe düşmanlığının temelinde asla Ehlibeyt’i sevmek ve müdafaa etmek yoktur. Rabbimiz bizlere Ashab’ı ve Ehlibeyt’i aynı ölçüde seven ve onların hayatlarını kendilerine rehber edinenlerden kılsın ve bizleri onlarla beraber haşretsin.

(Endnotes)
1 Konuyla alakalı derin ihtilaflar ve çok çelişkili rivayetler olsa da kanaat getirilen en doğru yaşı budur.
2 ’Fukahâ-i Seb’a’, Sahabe’nin yedi fıkıh âlimi demektir ki, bunlar: Hz. Ömer, Hz. Ali, İbn-i Mes’ûd, Zeyd b. Sâbit, Hz. Âişe, Abdullâh İbn-i Abbâs ve Abdullâh İbn-i Ömer (r.anhum)’dür.
3 A’lâmu’n-Nisâ, s. 132.
4 Bkz., el-İrşâd, s.30.
5 Tevârîhu’n-Nebiyyi ve’l-Âl, s.128, Dâru’ş-Şurafe.
6 Bkz., Keşfu’l-Ğumme, 2/267-284, Bihâru’l-Envâr, 49/221, s.222.
7 el-İrşâd, s.334; Tuhfetu’l-Ezhâr; er-Ravdu’l-Mi’târ, s.306.
8 el-Ahzâb, 33/33.
9 Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 9.
10 Buhârî, Fedâilu’s-Sahâbe, 12, h.no:3715-3716.
11 Buhârî, İsti’zân, 43.
12 Tehzîbu’l-Kemâl, 11/749; el-İsâbe, 4/503.
13 Taberânî, Evsat, c.3, s.137, h.no:2721, Dâru’l-Harameyn, Kahire, 1995.
14 Ahmed b. Hanbel, Fedâilu’s-Sahâbe, c.2, s.1074, h.no:1576, Dârubni’-Cevzî, Cidde, 1999; Hâkim, el-Müstedrek Ale’s-Sahîhayn, Ma’rifetu’s-Sahâbe, c.3, s.205, h.no:450/4852, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 2002.
15 Bkz., Buhârî, Meğâzî, 83, h.no:4449, 4450.
16 Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe,13, h.no:6436.
17 Bu evliliği, Tüsterî, Tevârîhu’n-Nebiyyi ve’l-Âl (s:107) kitabının İmam Hasan’ın zevceleri bölümünde zikretmiştir.
18 Bunu Terâcimu A’lâmi’n-Nisâ (s.260) adlı eserinde Muhammed el-A’lemî el-Hairî zikretmiştir.
19 Bu evliliği nakledenlerden bazıları şunlardır: Şeyh Müfîd, el-İrşâd, s.270; Muhammed el-A’lamî el-Hairî, Terâcimu A’lâmi’n-Nisâ, s.278; İbn-i Anebe Umdetu’t-Tâlib, s.225, Dâru’l-Hayât; İbn-i Taktâkî, el-Âsilî, s.149; Nesebu Kureyş, s.63.
20 İsbâtu’l-Vasiyye.
21 Nesebu Kureyş, s.65.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.