Özlenen Rehber Dergisi

136.Sayı

'İki Umre İki Hac Var' İtikâf'a Girenlere

Harun APAYDIN Özlenen Rehber Dergisi 136. Sayı
İçerisinde birçok farklı ibadetin eda edildiği Ramazan ayına yaklaşmanın heyecanı içerisinde bulunmaktayız. Farz olan oruç, sünnet olan teravih namazları, Efendimiz (s.a.v.)’in, Cebrail (a.s.) ile Kur’ân-ı Kerim’i müzakeresinden tevarüs ettiğimiz mukabeleler, fıtır sadakası, Kadir Gecesi ve itikâf, Ramazan ayını diğer aylardan daha önemli kılan hususiyetlerdir.
Bu ayki yazımızda, Peygamberimiz (s.a.v.)’in tavsiyesi üzere Ramazan’ın şu son günlerinde ve özellikle tek gecelerde aradığımız Kadir Gecesi ve yine Efendimiz (s.a.v.)’in Ramazanın son 10 gününe ait olan mühim bir sünneti; ’itikâf’tan bahsetmek istiyorum.
Kadir Gecesi, hiçbir gecenin Kur’ân’da onun kadar tavsif edilmediği, içindeki inam ve ihsanın beşer idrakiyle anlaşılmasının muhal olduğu, ancak kalbî safaya kavuşmuşların irfanına havale edilebilecek bir yakınlık gecesidir.
Kadir Gecesi, azamet ve şeref gecesi demektir. Zira bu gece, kadri yüce olan Kur’ân-ı Mübin, Cibril-i Emin vasıtasıyla, âlemlerin sultanı Efendimiz (s.a.v.)’e gönderilmeye başlamıştır.
Bu geceye ’Darlık Gecesi’ de denmiştir. Çünkü bu gece yeryüzü, inen meleklere dar gelmektedir. (Bkz., Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yay., c.23, s.281.)
Kadir Gecesi, âyetinde bildirildiği üzere bin aydan hayırlı bir gecedir. Onun feyiz ve bereketi, bin aylık ibadetle elde edilecek sevap ve mükâfattan daha da kıymetlidir.
Bazı hikmetlere binaen gizlenen Kadir Gecesi’nin hangi zaman diliminde aranacağı, Hz. Âişe annemizden gelen bir rivayette şöyle ifade edilmiştir:
’Rasûlullah (s.a.v.) vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girerdi ve: ’Kadir Gecesini Ramazan’ın son on (günün)de arayın.’ buyururdu. (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 3)
Kadir Gecesini idrak etmenin Peygamberî yolu, Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmektir. Çünkü Rasûl-i Ekrem Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde tüm vaktini ibadete hasrederdi.
İ’tikaf Kur’ân-ı Kerîm’de mevcuttur;
İ’tikaf Kur’ân-ı Kerîm’le ve Efendimiz (s.a.v.)’in tatbikatıyla sabit olan bir ibadettir. Kur’ân-ı Kerîm’de: ’Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: ’Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.’ (el-Bakara, 2/125) mealindeki ayet-i kerimede geçen ’Ve’l-akifine-İbadet için kalanlar’ ifadesinden ve Hz. Zekeriyya ve Meryem (a.s.) kıssaları hakkındaki ayet-i kerimeden (bkz. Âl-i İmrân, 3/37) itikâfın eski hak din ve şeriatlerde de yeri bulunduğuna delil getirilmektedir.
İtikâf Nedir;

İtikâf ise, Ramazan’ın son on gününü camide veya başka bir ibadet mahallinde inzivaya çekilerek devamlı ibadetle meşgul olmaya denir.
İtikâf, çölde yitiğini arayan kişi gibi mü’minlerin Cenâb-ı Hakk’ın rahmetini, yakınlığını, af ve mağfiretini aradıkları büyük bir ibadettir.
İtikâf, İtikâf, bir yerde durmak, beklemek, kendini hapsetmek demektir. Dinimizde itikâf deyince, Ramazan’ın son on gününde, bir mescide kapanıp ibadet, zikir ve tefekkürle meşgul olmak akla gelir. Mescidin ’cemaatle namaz kılınan bir mescit’ olması şarttır. ( el-Hidâye, 1/185) Zira Efendimiz (s.a.v.), ’İtikâf ancak, cemaatle namaz kılınan mescit de olur.’ buyurmuştur. (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kebîr, Sıyâm, Bab no:139, c.4, s.519, h.no:8572)
Allah’ın rızasını kazanmak maksadıyla mescide kapanmak, nefsi O’nun rıza ve yakınlığını tahsile vakfetmektir.
İtikâf, bedeni mescide hapsetmekten ibaret değildir. Öncelikle o, kalbin amelidir. Bunun için Kur’an tilaveti, tefekkür ve evrad ü ezkârla uğraşılır, zaruret dışında dünya ile irtibat kesilir.
İtikâfa girmekle birçok faydalar elde edilir.

Öncelikle itikâfa girmek suretiyle kişi, Efendimiz (s.a.v.)’in mühim bir sünnetini ihya etmiş olur. Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini ihya etmenin karşılığı ise, cennette O’nunla beraberliktir. Bir hadislerinde Efendimiz (s.a.v.) bunu:
’Benim sünnetimi ihya eden beni sevmiştir, beni seven de cennette benimle beraber olacaktır.’ (Tirmizî, İlm, 16) buyurarak ümmetine müjdelemiştir.
Oruçla birlikte itikâf, nefsi yasaklardan koruma adına iradeyi güçlendirmekte ve kalbe kuvvet kazandırmaktadır.
İtikâfa girmekle kişi, kendini ibadete hasretmekle Ramazan ayının feyiz ve bereketinden daha iyi istifade edebilme kapısını aralamaktadır.
İtikâf; Hac ve Umre Gibidir;

’Ah nasip olsa da, o mübarek yerlere gitsem, bir kere görsem, o ziyaretleri yapsam!’ diye temenni ediyoruz hacca umreye… Hac çok kıymetlidir. Umre çok kıymetli…
Bir hadîs-i şerîfte de Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ali Efendimiz’in oğlu Hz. Hüseyin Efendimiz’in, babasından rivayetle; Efendimiz (s.a.v.) ’İ’tikâfü aşrin fî ramazân ke-hacceteyn ve umreteyn.’ ’Ramazan’da on günlük itikâf iki hac ve iki umre gibidir.’ (Taberânî, Kebîr, c.3, s.138, h.no:2888) buyurmaktadır. Bu çok büyük bir müjdedir itikafa girenlere!..
İtikâfa girerek mü’min iki hac ve iki umre; hacceteyn ve umreteyn. ’Sanki iki hac ve iki umre yapmış’ gibi sevap kazanır.
Bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Cenâb-ı Mevlâ bir insanın bir güzel davranışını, tavrını, amelini, sözünü beğenirse, severse; sırf ondan dolayı bile Cennetini lutfedebilir. Ömrü olan herkese nasip olan Kur’an ayının son on gününü ibadetle itaatle geçirmek, herkesin yapmaya güç yetirebileceği bir şey…
Hac ve umre herkese nasip olmuyor. Fukaraya nasip olmuyor, çünkü parası yetmiyor. Hacca gidebilmek için koyulan şartlar var; parası olsa bile onları aşamayan gidemiyor.
Demek ki hac ve umre kolay olmuyor; zaman, maddiyat, para ve zaman istiyor. Haccın yılın belli bir zamanında oluşu, her zaman olmayışı var. İnsan bir sonraki hac aylarına kadar yaşayacak mı, yaşamayacak mı meselesi var. Ama Ramazan’ın son on günü, garibanların da, fukaranın da, herkesin elinde bir fırsat… İtikâf sünneti unutulmuş bir sünnet.
Demek ki o itikâfı yapmaya çalışmalı! Biraz mârifetullâhı, nefisle cihad etmeyi, zikrin, ibadetin lezzetini tanımalı!
Bununla birlikte Kadir Gecesi’ni ihya etme ihtimali güçlenmektedir. Zira Peygamberimizden gelen birçok rivayete göre Kadir Gecesi Ramazanın son on gününde gizlenmiştir. İtikâf kişiyi dünyevi meşguliyetlerden alıkoyar. Bu vesileyle tefekkür ve nefis muhasebesine büyük fırsat elde edilir.
Hz. Âişe validemiz, bir defasında Peygamberimiz (s.a.v.)’e: ’Yâ Rasûlallah! Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu bilir ve o geceyi idrak edersem, Cenâb-ı Hakk’a nasıl duada bulunayım?" diye sormuş, Efendimiz (s.a.v.) de cevaben:
’Allah’ım! Muhakkak ki Sen, çok affedicisin, çok cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet.’ de!’ buyurmuştur. (Tirmizî, Deâvat, 84)
Allah Teâlâ, Ramazan’ın bütün güzelliklerinden cümlemizi hisseyab eylesin. Âmin!
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.