Özlenen Rehber Dergisi

107.Sayı

Günlük Yaşantıyla İlgili Sünnet ve Edebler; Salikin Yemek Adabı..

YEMEKTEN SONRAKİ ÂDÂB
Yemek sonunda su ihtiyacı doğarsa, yarım saat kadar tehir etmelidir.
Yemekten sonra ellerini su ve benzeri şeyler ile temizlemeli, etrafını rahatsız etmeden çabukça yıkamalı veyahut elbeziyle silmelidir.
Eğer bunlar yoksa parmaklarını yalamalıdır. Ayağı çorapsızsa, elini yalayıp ayağının altına silmek de sünnet-i seniyyedir, ancak bu, evlerde değil, kırlarda uygulanabilecek bir sünnettir. Çünkü ayakların altına sürülen yağ, evlerde yere serilen kilim ve halılarda iz bırakır.
Yemekten sonra ekmek kırıntılarını toplayarak yemeli, geriye kalan yemek bir kimseyi doyuracak miktardan az ise bitirmelidir.
İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) süt içti, ardından ağzını çalkaladı ve: ’Muhakkak ki onun yağı vardır.’ buyurdu. (Buhârî, Vudû, 52)
Süt ve bunun gibi yağlı bir şeyi yiyip içmekten dolayı ağzı yıkamak müstehap olduğu gibi, yağsız yiyecekleri yedikten sonra da ağzı yıkamak müstehaptır. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz sütü bazen katıksız olarak, bazen de su ile karıştırılmış olarak içerdi. Sıcak ülkelerde sütü sade ve su ile karışık içmede sağlığın korunması, vücudun rutubetlendirilmesi, ciğerin kandırılması gibi büyük faydalar vardır.
Yemeği tuz ile bitirmelidir. Yemekten sonra Allah Teâlâ’ya hamd ve senâ etmek müstehaptır.
Dişlerin arasından kürdanla çıkartılan artığı yutmamalıdır. Ağızdan dil ile çıkarılan şeylerin yutulabileceği ifade edilmiştir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.s.) yemekten sonra önce sırayla ellerini, kollarını, yüzünü yıkar, başını mesh ederdi. Ancak bazı Sahâbî ve ulema yemekten sonra sadece ellerin yıkanmasını kâfi görmüşlerdir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.);
’Elinde et artığı (kokusu, yağı) olduğu halde, onu yıkamadan uyuyan ve bu nedenle kendisine bir şey (zarar) isabet eden kimse, kendinden başkasını kınamasın.’ (Ebû Dâvûd, Et’ime, 54)
’Elinde et artığı (kokusu, yağı) olduğu halde geceleyen ve bu nedenle kendisine baras isabet eden kimse, kendinden başkasını kınamasın.’ (Taberânî, Kebîr, c.3, s.401, h.no:5297)
DAVET YEMEKLERİ
Sâlik davete çağrıldığında evinde bir şeyler yiyip gitmeli ki, orada yemeklere saldırmasın ve edeplere riayet edebilsin.
Sâlik bir yere davet edildiğinde ev sahibinin izni olmadan yanında başkalarını götürmemelidir. Şayet götürmüş ise izin almalıdır.
Davet edildiği yerde vaktinde mutlaka bulunmalıdır. Zaruri hâller bundan müstesnadır.
Davet edilen misafiri hane sahibi güler yüzle karşılayıp yerlerine güzelce yerleşmesini sağlamalıdır.
Misafirlikte ev sahibinin ikram ettiğinden başka su ve tuz hariç, hiçbir şey istememelidir.
Yemeklerin herkes için ayrı ayrı tabaklarda değil, bir tabakta olmasına, yemeğin yerde yenmesine ve hazır olan yemeklerin hepsinin birden sofraya konulmasına dikkat edilmelidir.
Misafir davet eden hane sahibi, yemek çeşitlerinin fazla olmasından kaçınarak orta yolu tutmalıdır.
Maddî durumu iyi olmayan kimselerin borçlanarak veya ailesinin rızkından azaltarak davet vermesi de uygun değildir.
Misafir davet eden ev sahibi, misafirlere hizmet eden kimselerde mahremiyet ölçülerine riayet etmelidir.
Yemeğe davet olunup da kendisine davetsizler takılan kimselerle ilgili bir hadîs-i şerîfte, Ebû Mes’ûd el-Ensârî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Ensardan kendisine Ebû Şuayb denen bir adam vardı. Onun kasap bir kölesi vardı. (Ebû Şuayb) Rasûlullah (s.a.v.)’i gördü de yüzünden aç olduğunu anladı ve kölesine: ’Vah sana! Bize beş kişilik yemek yap, zira ben Nebi (s.a.v.)’i beş (kişin)in beşincisi olarak davet etmek istiyorum.’ dedi. (Ravi devamla) şöyle dedi: ’O da derhal yaptı. Sonra Nebi (s.a.v.)’e geldi ve onu beş (kişin)in beşincisi olarak davet etti. (Ne var ki) onların peşine bir adam takıldı. Kapıya vardığında Nebi (s.a.v.): ’Muhakkak ki bu, bize tabi oldu. Artık istersen ona izin verirsin, dilersen (geri) döner.’ buyurdu. (Ebû Şuayb): ’Hayır! Bilakis ona izin veriyorum yâ Rasûlallah!’ dedi. (Müslim, Eşribe, 19)
Yemeğe ilk önce ev sahibinin başlaması sünnettir. Bu ise bilinmeyen yemeğin yeme şeklini alıştırmak ve yemek hususunda güvence vermek içindir.
Yemek hazır iken gelenleri buyur etmek müstehaptır. Yemeğe buyur edildiği zaman kişi aç ise yemekten yemesi meşrudur, müstehaptır. Yine aç olan bir kimsenin yemeğe samimi olarak buyur edildiği zaman; ’ben tokum’ deyip yalan söylemesi caiz değildir.
Ev sahibinin yemeğe başladıktan sonra biraz yemek yiyip sonra da hizmet etmesinin bir mahzuru yoktur. Misafirler yemekten el çekmeden hizmet için başkası yoksa ev sahibinin kalkıp hizmet etmesi uygun olur. Çünkü ev sahibinin sofrada eğer hizmet eden varsa doymuş bile olsa oturup beklemesi sünnettir. Ev sahibinin sofradan kalkmasıyla misafirler de utanıp kalkabilirler. Âişe (r.anhâ)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), (sofradan) kaldırılıncaya kadar yemek (başın)dan kalkmaktan neyhetti.’ (İbn-i Mâce, Et’ime, 21)
Bu bakımdan toplu hâlde yemeğe oturulduğu zaman erken doyan kişi sofradaki arkadaşlarından önce kalkmamalı ve oyalanmalıdır ki, arkadaşları sıkılarak aç kalkmasın. Böyle davranmak müstehaptır. Ayrıca sofraya konulan yemek kapları kaldırılmadan sofradan kalkmamak da müstehaptır.
Ev sahibinin misafirine kendi eliyle lokma yedirmesi misafire ikramdandır. Mümkünse misafirin eline su dökülmesi de ikramdandır. Ev sahibinin kendi yediği yemekten hizmetçisine de vermesi güzel bir davranıştır.
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.): ’Biriniz için hizmetçisi yemeğini hazırladığı sonra da onu getirdiği zaman -ki (o hizmetçi, yemeğin) sıcağını ve dumanını üstlenmiştir- onu kendisi ile beraber oturtsun! O da yesin! Şayet yemek (yemeğe oturanlar için) az olursa, eline ondan bir lokma veya iki lokma koysun!’ (Müslim, Eymân Ve’n-Nuzûr, 10)
Misafirin yiyip geride bıraktığı yemek, ev sahibi için şifa olduğu gibi bu yemekten hesap da sorulmayacaktır.
İSLÂMÎ USÛLLERE GÖRE KESİLMEMİŞ ETLER
Sâlik, kesilmede ve temizlemede İslâmî usullere dikkat edilmeyen hayvanların etlerini yememelidir. Bilhassa elektrikle kesilen sığırların ve yolunmasını kolaylaştırmak için sıcak suya atılıp yolunan tavukların yenmemesine dikkat edilmelidir.
YEMEK DUÂLARI

Yemekten önce yemeğin bereketli olması için dua etmelidir. Hz. Peygamber (s.a.s.), İbn-i Abbas (r.anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:
’Allah her kime bir yemek yedirdiği zaman: ’Allâhümme bârik lenâ fîhi ve’r-zuknâ hayran minhu./ Allah’ım! Bizim için onda bereket kıl ve bizi ondan daha hayırlısıyla rızıklandır.’ desin. Allah her kime de bir süt içirirse: ’Allâhümme bârik lenâ fîhi ve zidnâ minhu/Allah’ım! Bizim için onda bereket kıl ve bize ondan daha çok ver.’ desin. Zira ben, sütten başka (hem) yemeğe (hem de) içmeye kifayet eden bir şey bilmiyorum.’ (İbn-i Mâce, Et’ime, 35)
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) yemeğini bitirdiği zaman şöyle buyururdu: ’Elhamdülillâhillezî et’amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn/Bize yediren, bize içiren ve bizi Müslümanlar kılan Allah’a hamdolsun.’ (Ebû Dâvûd, Et’ime, 53)
Sehl b. Muâz b. Enes’in babasından rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim bir yemek yer de ardından: ’Elhamdülillâhillezî et’amenî hâzâ ve razekanîhi min ğayri havlin minnî ve lâ guvveh/Benden ne bir hareket ne de güç olmaksızın bana bunu yediren ve bana onu rızık veren Allah’a hamd olsun.’ derse geçmiş günahları bağışlanır.’ (Tirmizî, Deavât, 56)
Kısa ve hatırda tutması kolay bir dua da şöyledir: Hamdeleden sonra ’Kulû ve’şrabû’ âyet-i kerîmesi sonuna kadar okunarak yemekte israftan kaçınılması hatırlatılır, ’Sadakallâhu’l-Azîm’ denilerek yemektekiler Fâtiha okumaya davet edilir.
Sâlik başkasının yemeğini yemişse, yemek sahibine dua etmelidir. (Bkz., Ebû Dâvûd, Et’ime, 55)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.