Özlenen Rehber Dergisi

78.Sayı

Hayatımızın Anlamı Üzerine Bir Lahza Tefekkür...

Elif ALACA Özlenen Rehber Dergisi 78. Sayı
Ne için yaşıyorsunuz, amacınız nedir? Meslek edinmek, aile kurmak, ev-araba almak, hayatın tadını çıkarmak, bunlar mıdır amacınız?... Dünyada peşinden koşturarak kazandığınız her şey elbet bir gün yok olacak. Yani hayatınızın amacı olarak gördüğünüz her şey bir gün son bulacak. Peki, bütün bu yok olacak şeyler, insanın amacı olabilir mi?Öteden beri değişmeyen bir hakikat ki, dünyanın sayılı zenginlerine bakınca görürüz, onlarca odadan oluşan köşklere bile sahip olsalar, yaşadıkları ân içinde, evlerinin en fazla bir odasında oturabilirler. Gardroplar dolusu kıyafetleri de olsa, aynı anda yalnız bir kıyafet giyinebilirler. Allah’ın nimet olarak verdiği binlerce çeşit yiyeceğe sahip olsalar bile, en fazla iki üç tabak yiyebilirler, daha fazlasını değil.İspata hacet kalmaksızın anlaşılmaktadır ki İslâm ahlâk ve irfânı sinesine yerleşmemiş insanın davranışlarının, istek ve arzularının çoğu, boş bir hırstan kaynaklanmaktadır. Oysa bunlar ne hırs yapılacak, ne de sahip olunduğu için gurur duyulmaya değer şeylerdir. Aksine her biri geçici dünya hayatının aldatıcı birer metaından başka nedir ki?“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.” (Hadîd sûresi, 20) Hakikat, olabilecek en açık ifadesiyle Rabbimizin buyruğunda işte bu ifadeler ile yer alırken hazin bir gerçektir ki insanoğlu ekseriyetle bu hakikate ırak bir yaşamı tercih eder olmuştur, hâlâ da öyle. Oysa zikrettiğimiz âyet-i kerimede de bildirildiği veçhile gâye, amaç bunların hiçbiri değildir. Dünya dışı süslü ancak zemini bataklık bir bahçe ya da desenleri ve güneşteki parıltısı göz kamaştıran bir yılanın misalinden başkası mıdır? Elini o cazibeye kapılıp kendisine uzatanı amansızca yakalamakta değil midir?Evet, dünya bizim için yerleşme mekânı değil ancak bir süreliğine ve bir gaye yolunda konaklama mekânıdır. Yaşamın ve ölümün, bir diğer ifadeyle dünya ve ahiretin yaratılma nedenini sonsuz Yüce Mevlâ’mız (c.c.) Kur’ân-ı Kadîm’inde şöyle bildirmiştir:“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk sûresi, 2)Müminin hedefi Rabbinin hoşnutluğunu kazanabilmesidir, geriye kalan her ne var ise, işte bu ulvi gayenin hizmetkârları sadedindedir. Bu eşsiz ufkun gönlünde yeşerdiği seçkin kullar hiç; iyi bir iş sahibi olmak, kariyer yapmak ya da soylu bir aileye sahip olmak nimetlerinde arar mı saadeti, Hakk’ın kullarından muradını?Vicdanlı ve samimi bir insanın yapması gereken evvel iş, yaratılış amacını derinden derine düşünmesi ve: “Rasûlüm! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (Enam sûresi, 162) âyet-i celîlesini hayatının her anında, varlığının her zerresinde en temiz duygularla yaşamalı, hayatta kalmak için çölde yudumlanan hayat pınarı gibi itminan halinde yudumlamalıdır. Nasıl mı? Yüce Rabbimiz’in ve Sevgili Habîb’inin bizlerden istediği hâl üzere, İslâm’ın hayat ölçülerini hayatımıza bend ederek elbette.Dünya hayatı neredeyse bir ‘göz açıp kapama süresi’ kadar çabuk geçecektir. Hırsla dünyaya yönelen insanın, şuurunda olmadığı bir başka gerçek de şudur: Allah’a iman ve itaat edilmedikçe asla gerçek huzur bulunmaz ve bulmaya güç yetirilemez.İnsanın tezkiye olmamış nefsi sınır tanımaz ve bitmek tükenmek bilmez tutkulara sahiptir. Bencil tutkularının ardında koşturarak yaşayan kişi, herşeye sahip olsa da, nefsinin tatmin olması mümkün değildir. Sahip olduğu herşey daha da tatminsiz olmasına yol açacaktır; çünkü hepsinin daha iyisi ve daha mükemmeli vardır. Sürekli bir başka tutkunun peşinde koşan kişinin, her yeni elde ettiği şey de kibrini ve büyüklenmesini artıracaktır. Bu denli azgınlaşan birinin huzurlu ve mutlu bir yaşamı elbette ki mümkün olmaz.İnkâr eden kimsenin ise maddi ya da manevi, gördüğü şeyleri elde etme hırsı, ölünceye kadar hiç durmaksızın devam eder. Elindeki hiçbir şey onu mutlu etmez. Çünkü amacı Allah’ı hoşnut etmek değil, yalnızca bencil tutkularını doyurmaktır. Oysa nefis hasta bir hayvan gibidir. Yedirilip beslenirse, sağlığına kavuşur, beslenmediğinde ise ölür. Nefis de sürekli insandan yemekte ve çalmaktadır. Bundan kurtulmanın tek yolu da Rabbimiz’e sığınmak, İslâm’ın ifrat ve tefrit uçlarının aksine sunduğu itidale tâbi olmak ve ıslahı mümkün olan nefsi bir mürebbinin işaretiyle dizginlemek, sâlihlerle sohbeti, ehl-i zikrin meclisleriyle irtibatı kesmemektir.Yüce Allah (c.c.), zikriyle kavuşulan sırrı, kurtuluşu Kur’ân’da şöyle haber vermiştir: “Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Ra’d sûresi, 28)İşte zikredilen bu şuurla yaşamlarını Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak doğrultusunda sürdüren insanlar, dünyayı kendi istek ve tutkularını gerçekleştirebilecekleri bir yer olarak görmezler. Nefislerini tatmin etme gibi bir hırs taşımaz, güçlü bir imana ve elçilerinin sahip oldukları üstün ahlâka kavuşmayı ister, bunun için dua ederler. Allah’a yakın olma konusunda gerçek anlamda bir tutkulu istek taşırlar. Bunun sonucunda da davranış ve düşünceleriyle İslâm ahlâkına uygun bir olgunluk ve bunlardan kaynaklanan üstün bir karaktere sahip olurlar. Ölümün yakınlığını, cennet ve cehennemi tefekkür ederler. Allah’ın her an kendilerini gördüğünün ve yaptıklarından haberdar olduğunun farkındadırlar ve bu nedenle davranışlarının her zaman Kur’ân’a ve Sünnet-i Rasûlullah’a uygun olmasına dikkat ederler.Sonuç olarak; inanan insanın hedefi basit dünyevi çıkarlar değildir; hedefi büyüktür, bu nedenle kazancı da büyük olacaktır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • Ibrahim Akin

    cok guzel bir yazi. allah razi olsun. gercekten asil amacimizdan sapiyor, dunyevi cikarlarin pesinden kosuyoruz bazen. allah hepimizi esirgesin, dogru yolundan ayirmasin insallah.

1 kişi yorum yazdı.