Özlenen Rehber Dergisi

113.Sayı

Güncel; Şevval Orucu

Rıfat AKSAÇLIOĞLU Özlenen Rehber Dergisi 113. Sayı
Günler yine bir biri ardına dizildi. Zaman bir su misali önüne geçilememeksizin akıp gitti. Ve rahmet günleri; teravihi ile orucu ile her anındaki lezzetiyle bir Ramazan daha geride kaldı.
Ne mutlu, "Allah’ın mağfiretini kazanarak kendisini burnu yerde sürtülesiceler" denilen o güruhtan kurtarana!
Ne mutlu, inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek bütün azalarıyla oruç tutup gecelerini ihya edenlere!
Ne mutlu, son günlerini Rasûlullah (s.a.v.)’in sünneti üzere itikâfla Rabbine vakfedip de Kadir Gecesi’ne isabet eden bahtiyar kullara!
Yâ Rabbi! Ramazanı şimdiden özledik, biz ondan memnun idik. Bizleri bir dahaki Ramazan’a eriştir! Kıymetini de bilmeyi nasip eyle!
Saygıdeğer okuyucular! Bu yazımda Şevval orucu hakkında bilgi vermek istiyordum; ama Ramazan bizde öyle bir tesir bıraktı ki, her kelimemizde her satırımızda ona olan hasretimizi ondan olan memnuniyetimizi dile getirmekten kendimi alamıyorum.
Şunu hatırlatmadan Şevval ayına geçmek istemiyorum ki;
Bütün zamanlar Allah (c.c.)’nun dur. Kulluk da kulun yaşamış olduğu bütün zamanlarda yerine getirilmesi gereken bir vazifedir. Yani mübarek Ramazan ayında zü’l-Celâlin rahmetiyle cûşa gelen taat ve ibadet gayretlerimize Ramazandan sonrada gayret göstermeliyiz. Çünkü bu kulluğun özü olan ’Rab ile ünsiyetteki’ devamlılığın bir göstergesi ve gereğidir.
Şevval Orucu
Şevval Ramazandan sonra gelen hicri ayın ismidir. Peygamberimiz (s.a.v.) Ramazan’ın ardından tutulmasını teşvik etmiş olduğu oruç bu ayın içerisinde bulunduğu için bu oruca şevval orucu denmiştir.
Bir ay boyunca oruca alışmış olan insanlar, şevval ayında da altı gün oruç tutmaya büyük bir ilgi göstermişlerdir. Elbette bu sebepsiz değildir. Nitekim farzlığıyla mükellef olmadığımız bu orucu tutmak aslında kişinin Ramazan ayındaki ibadetlerindeki hâlisâne niyetinin ve Allah (c.c.)’nun rızasına olan rağbetinin de bir göstergesidir. Çünkü bu oruçta kulu oruç tutmaya zorlayan herhangi bir emir yoktur. Buna rağmen bu orucu tutan Ramazandan çıktığına, kurtulmuşçasına sevinip kaçan gibi değil bir daha ki Ramazanı sabırsızlıkla bekleyen gibi hareket etmiş olur.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını bildirmiş. Ve bu hususta ’Kim Ramazan orucunu tutar sonrada ona Şevval’den altı gün ilave ederse bütün bir yıl oruç tutmuş gibi olur.’(Müslim, sıyam, 39) buyurmuştur.
Âlimlerimiz, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi sevap almanın izahını şöyle yapmaktalar: Allah (c.c.) her iyiliğe en az on misli ile karşılık verir. buna göre Ramazan boyunca oruç tutan insan her orucuna on sevap almışsa toplamda üç yüz gün eder. Şevval ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca üç yüz altmış yani bir sene eder. Dolayısıyla hadisin işaret ettiği sırra nâil olur. Bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi mânevî kazanç elde edebilir.
Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, o işi ihlasla yapmak, büyük bir gönül arzusu ile talip olmak mühimdir. Bâzen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün değil, belki 360 senelik nâfile oruç sevabını alabilir. İhlas ile yapılan birler binlere bedeldir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir.
Biz de sâfi bir niyetle altı gün orucumuzu tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatalarımızı affedebilir.. Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi cimriliğini O’na da şâmil kılamaz.
Bu orucun fıkhi yönüne gelince Rasullah (s.a.v.) sünnetiyle sabit olan bu oruca Şafii fakihlerinin tamamı Hanefilerin ise ekseriyeti müstehaptır demişlerdir.
İbn-i Mubarek İmam-ı Nevevi’nin de dediği gibi bu orucun arka arkaya olması şart değildir. Şevvâl ayı içinde olması yeterlidir.
Bir de Ramazan içinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç olanı tutmak da makul ve meşru olur. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek elbette çok yerindedir. Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de düşünebilir. Bu bir tercih meselesidir. Her ikisi de caizdir.
Bu oruçlar tutulurken eğer ardı ardına tutulmayacaksa pazartesi ve perşembe günleri tutulması tercih edilir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) her ayda pazartesi ve perşembe orucunu tutmaya sevk etmiştir ve bu hususta ’Ameller Allah’a pazartesi ve perşembe günleri sunulur. Ben amellerimin oruçluyken sunulmasından hoşlanırım’(tirmizi, savm, 44)
Bir diğer husus da, Şevval ayında iki bayram arası nikah yapılmaz iddiası vardır ki, artık bu batıl iddia etkisini kaybetmektedir. Çünkü Âişe validemizin nikahı şevvalde olmuş, yani iki bayram arasında yapılmış, ne uğursuzluk, ne de bir başka dinî yasak söz konusu olmuştur.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.