Özlenen Rehber Dergisi

98.Sayı

Sizin İçin Seçtiklerimiz...editörden...

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 98. Sayı
Kıyamete kadar insanlığı ayakta tutacak tüm prensipleri bünyesinde barındıran İslam; müslümanlar tarafından yaşanıldığı zaman güzellikleri herkes tarafından daha da yakından müşahede edilecektir. Aksi halde hayatımıza yansımayan değerlerin kıymeti de hiç bir zaman fark edilemeyecektir. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerim’de elli küsur yerde imanla amelin birlikte zikredilmesi bunların birbirlerinden ayrılmaz değerler olduğunu göstermektedir. Amelsiz iman meyvesiz ve gölgesiz ağaç gibidir. Hayata aksetmeyen inanç ve düşüncelerin fert ve toplum açısından hiçbir değeri olmayacağı da çok açıktır.
İslam son din, Hz. Peygamber son peygamber, Kur’an son kitaptır. Her şeyin sonu, o ana kadarki bütün güzellikleri bünyesinde toplar. Durum bu olmakla birlikte acaba gerçek de böyle midir? İslam’ın hak din olduğunda hiç şüphe yoktur. Fakat asıl problem Müslümanların bugün İslam’ı temsil problemidir. İnsanlık, problemlerini azaltmak için çare ve model aradığı bir dünyada müslümanların aranan modeli ortaya koyamamaları kendileri açısından da son derece acıdır.
Yaşanan zamanın şartlarını dikkate alıp medeniyet yarışında başarılı olmadan sırf geçmişin zaferleriyle övünmek boş bir avuntudan başka bir şey değildir. Geçmişin başarıları geleceği tetiklediği takdirde önemlidir. Geçmişte yaşanmaz, geçmişin güzelliklerinden ders alınarak Efendimizin (s.a.s.) rehberliğinde dünyamız nurlanır. ’Ameli kimi geri bırakmışsa nesebi onu ileri götürmez’ buyuran Efendimiz (s.a.s.) nasihati hepimize örnek olmalıdır. Zira Kur’an’ın ifadesiyle bazı peygamberlerin hanımları ve çocukları bile hidayetten nasiplenememişler, dünya ve ahiret perişanlığına uğramışlardır. Bu yüzden müslümanlar ferdan ferda Kur’ân’ı ve Sünnet’i kendilerine rehber edinerek kimliklerini ortaya koymak zorundadırlar.
Allah Tealâ yarattığı kulları için Rahman’dır; öyle olmasaydı kafirleri yaratmazdı. Bu âlemde ve öteki âlemde, herkes amelinin karşılığını eksiksiz görecektir. Allah kimseye haksızlık yapmaz. Zira o âdildir. ’Gerek dünyayı isteyenlerin ve gerekse ahireti isteyenlerin her birine dünyada Rabbin ihsanından ard arda veririz. Rabbinin ikramı kısıtlanmış değildir.’ (İsra, 17/20) hakikatini müslümanlar çok iyi idrak etmelidirler. Zira sadece sözde kalan bir müslümanlıkla Allah’ın yardımına mazhar olunmayı beklemekten daha büyük gaflet var mıdır? İsimden ibaret olan ve herkesin kendi keyfine göre yaşadığı müslümanlığın bir işe yaramadığı bugünkü müslümanların halinden bellidir. İslam âleminin günümüzdeki tablosu gerçek İslam’la taban tabana zıttır. İsterseniz buna birkaç misalle izah edelim. Allah’ın ilk emri ’oku’dur. Fakat en az okuyan müslümanlardır. Kur’an’da müslümanların ancak kardeş oldukları söylenmektedir fakat en fazla düşmanlık müslüman toplulukları arasında cereyan etmektedir. Hatta bu durum o safhaya geldi ki; müslümanlar birbirlerini katletmekte, ölen neden öldüğünü öldüren neden öldürdüğünü bile bilmemektedir. ’En hayırlı ümmet’ olarak tanımlanan, yeryüzünde Allah’ın şahitleri olarak tavsif edilen İslam toplumunun görüntüsü İslam’la gayr-i müslimler arasında adeta kalın bir perde, bir utanç perdesi gibidir. Görüntü o kadar bozuktur ki, Avrupa ve Batı’nın müslüman olması için bizim iyi müslüman olmadığımızın bilinmesi gerekir. Dünyanın ziynetlerine râm olmuş vaziyette heva ve heveslerimizin ardından ömürler tükenirken bizim bu haldeki müslümanlığımıza bakarak kimse müslüman olmaz. Halbuki İslam, özellikle sahabe Efendilerimizle birlikte dünyaya açılan müslüman tüccarların örnek davranışları sayesinde kıtalara yayılmıştır.
Müslümanın iyi örnek olması görev, kötü örnek olması suçtur. Efendimizin (s.a.s.) ifadesiyle mümin ahlâkı ve insanlarla muaşereti bakımından insanlar arasında parmakla gösterilecek konumda olmalıdır.
İslam âleminin gerçek bir model olması için yeniden yapılanması, en şiddetli depremlere dayanıklı şekilde yeniden inşa edilmesi gerekir. Gerileme ve bozulma süreci her şeyi yerinden oynatmış, bütün dengeler bozulmuş, bir kaos ortamı oluşmuştur. Bugün ortada ciddi anlamda bir müslüman kimliği problemi vardır. Fakirliğin, geriliğin, aşağılanmanın, sömürülmenin verdiği aşağılık kompleksi müslümanı adeta kendinden, kimliğinden utanır hale getirmiştir. Bu durumda müslümanların en önemli görevi; Kur’an ve Sünnet rehberliğinde güçlü bir İslamî kimlik inşasıdır. Her daim Allah’a kulluğun amaçlandığı, gerekli maddi ve manevi donanımlara sahip dünya platformunda insanlığa hizmet için ben de varım diyen bir İslam toplumuna ihtiyaç vardır. Böyle bir toplumu inşa etmek ütopya değildir. Zira bir defa olan başka zamanlarda da olabilir. Bu inşa için malzeme de var tecrübe de. Bütün mesele olma iradesidir. Biz inanıyoruz ki, hem İlahî irade hem de şartlar müslümanları yeniden tarih sahnesine çıkaracaktır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • sinan özcan

    Allah razı olsun. Yazı gerçekten iyi bir dille yazılmış. İman eden, salih amel işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye eden cihad eden şuurlu müslümanlara ihtiyacımız var.

1 kişi yorum yazdı.