Özlenen Rehber Dergisi

84.Sayı

Sâlikin Mürşidine Karşı Edebleri

a) Ziyâret Öncesi:
Mürşidini ziyârete gitmeden önce onun bu ziyâret için müsâit olup olmadığını öğrenmeli, ziyâret için mutlaka gerekli izni alarak uygun bir zamanda ziyâret etmelidir. Bunun için önce telefon edebilir ve böylece ziyâret için uygun olup olmadığını öğrenebilir.
Ziyâretten önce sadaka vermek, düşkünlere yardım etmek vb. iyilikleri yapmalıdır. Nitekim Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
’Ey îmân edenler! Peygamberle gizli konuşmak istediğiniz zaman, bu konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, Allah Bağışlayan ve Koruyandır.’ (Mücâdele Sûresi, 58/12.)
Mürşidinin huzûruna girmeden önce abdest almalı, 100 defa istiğfâr etmeli, şâyet mürşidi meşgûl ise uygun zamâna kadar beklemelidir.

b) Mürşidin Huzûrunda:
Huzûra girince yumuşak bir sesle selâm vermeli, yer gösterilirse gösterilen yere, gösterilmemiş ise müsâit olan yere oturmalı, şâyet sohbet ediliyorsa sohbetin mânevî hâlini bozmadan uygun bir yere oturmalıdır.
Mürşidinin huzuruna girdiğinde 25 defa salâvat-ı şerîfe getirmeli, 3 İhlâs, 1 Fâtiha okuyup Peygamber Efendimiz’in, Ashâbı’nın, Ehl-i Beyti’nin ve bütün sâdâtın ruhlarına bağışlamalıdır.

c) Yakında ve Uzakta Olanların Ziyâret Takvîmi:
Uzakta (taşrada) olan sâlikler en az ayda bir, yakında olan sâlikler ise; iki haftada bir mürşidlerinin sohbetine mutlaka devâm etmelidirler. Sâlik eğer sohbete daha fazla ara verir veya gitmeyi keserek uzaklaşırsa; yarı güneşli ve gölgeli yerde kalmış meyvelere benzer ki ne tadı ne kokusu ne de rengi vardır. Sohbeti bırakan o sâlik gerekli yakınlığa eremez, feyzi kesilir.
İşte; güneş meyvelere nasıl olgunluk ve tad, bedir hâlindeki ay da rengini veriyorsa, mürşid de ilâhî güneş olması nedeniyle sâlikin kalbindeki mâsivâ perdelerini yakar ve onu mânevî olgunluğa ve kemâle erdirir. Bedir hâlindeki ay meyvelere renk verdiği gibi sâlikin ay mesâbesindeki ihvan kardeşleri de ona çeşitli edeblerin ve kuralların öğretilmesinde örnek olur.
Eğer sâlik sohbetlere devam etmeyerek kaçırırsa o, dağda kendiliğinden biten hüdâyinâbite benzer ki onun ne rengi, ne tadı ve ne de kokusu vardır. Sâlik bu süreyi uzatarak sohbetten koparsa o zaman onun hâli daha da kötü olur.
Büyüklerin ifâdesiyle, ’Gökten düşenin parçası bulunur ama mürşidinin nazarından düşenin parçası bulunmaz.’
Örnek olarak testiyi ele alırsak, yere düşüp parçalanan testi ne tâmîr edilir, ne eski hâline getirilebilir, ne de ilk hâli olan toprağa dönüştürülebilir. Hiçbir işe yaramaz. İşte nazardan düşen sâlik de tıpkı bu testiye benzer ki ne mürşid ve ihvanlar arasına karışıp onlardan faydalanabilir, ne de diğer avam halk arasına girip onlarla sohbet edebilir. İkisi arasında bocalar ve çaresiz kalır.
Veysel Karanî Hazretleri, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v)’in övgüsüne mazhar olmasına rağmen onun bir sohbetine dahi katılamadığından, bu durum, Ashâb seviyesine yükselememesine ve büyük mertebeleri kaybetmesine neden olmuştur.
Hz. Ebû Bekir (r.a)’e baktığımızda ise Rasûlullah Efendimiz (s.a.v)’e olan sadâkati sebebiyle onun bir sohbetini dahi kaçırmayıp dinlemesi, kendisinin peygamberlerden sonra en yüksek mertebe olan ’Sıddîkiyet’ mertebesine çıkmasına ve insanların hem dünya hem de âhirette efendisi olma şerefine yükselmesine neden olmuştur. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyuruluyor:
’Kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse biz de ona şeytanları musallat ederiz.’ (Zuhruf sûresi, 43/36.)
Uzakta olup da ziyârete gelemeyenler, telefon ederek mürşidleriyle görüşebilirler. Yalnız bu işlem için uygun zamanı seçmeli, istirâhat ve ibâdet zamanlarında rahatsız etmemelidir. Bu görüşmeleri mümkün olduğunca kısa tutmalı, edebde kusur etmemelidir.
Telefona mürşidinin âilesi çıkarsa uygun bir dille mürşidini istemeli, mürşidinin âilesi ile uzunca konuşmamalıdır. Sâlik, telefonda konuşurken mürşidine çok âcil ve lüzumlu şeyleri sormalı, gereksiz mâlâyânî şeylerle mürşidini meşgûl etmemelidir.
Ziyâretlerin mümkün-mertebe kısa olmasına özen gösterilmelidir.

d) Bayram ve Diğer Mühim Günlerde Ziyâret:
Sâlik mürşidinin bayram ziyâretlerini mümkünse Ramazan Bayramı’nın ilk gününde, Kurban Bayramı’nın da ikinci gününde yapmaya çalışmalıdır.
Sâlik mürşidinin hac ve umre ziyâretlerine gidip dönüşlerinde ziyâret etmeli, mümkünse yolcu etmeye ve onu karşılamaya gelmelidir.
Sâlik mürşidinin hastalık, sıkıntı ve benzeri rahatsızlıklarında ziyâret etmeli, onun yakınlarından birisi vefât ettiğinde de tâziye ziyâretinde bulunmalıdır.

Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.