Özlenen Rehber Dergisi

6.Sayı

Hadis İlminde Senet Tenkidi

Mustafa Yavuz Özlenen Rehber Dergisi 6. Sayı
Şüphesiz ki Allah(c.c), insanların dünya ve ahiret saadetini bulmaları için, onları karanlıklardan aydınlığa kavuşturan peygamberler göndermi? ve bu peygamberlerin Rabb’lerinden aldıkları emir ve yasaklar da insanlara kurtulu? vesilesi olmu?tur.

Peygamberler zincirinin son halkası bizim Peygamberimize de Kur’an’ı ve hikmeti yani bu Kur’an’ın en güzel ?ekilde hayata tatbiki olan sünnet-i seniyyesi verilerek insanlara hidayet ve saadet kayna?ı olmu?tr. İ?te bu iki kaynak, saflı?ını ve tazeli?ini yitirmeden, aradan asırlar geçmesine ra?men tertemiz bir ?ekilde bizlere kadar ula?mı? ve kıyamete kadar da bu böyle devam edecektir. Zira bu hususta Cenab-ı Hakk’ın vaadi vardır. “Muhakkak ki zikri (Kur’an-ı) biz indirdik ve onu koruyacak olanda yine biziz” (Hicr 15/9) Ayet-i Kerime ile korunaca?ı vaat edilen zikrin Kur’an oldu?u, ekseri ulemanın görü?ü olsa da, bunun sünneti de kapsadı?ını iddia edenlerde azımsanmayacak kadar çoktur. Ancak yine de sünnet-i seniyye bizlere ula?ıncaya kadar birçok ?üphe ve ta’ndan da malesef nasibi almı?tır.

Günümüz müslümanı sünnet-i seniyyeyin bizlere nasıl ula?tı?ı ve hangi evrelerden geçti?i hakkında derin bir bilgiye sahip olmadı?ından bazıları bunu fırsat bilip, güya mantıklı ama hakikatte çürük ve asılsız yollarla insanların kafalarında bir takım ?üpheler olu?turmu?lardır. Bu nedenle biz bu yazımızda Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerinin bu zamana kadar nasıl dosdo?ru ve eksiksiz olarak ula?tı?ını ve bu u?urda selef ulemasının nasıl çaba gösterdiklerini anlatmaya çalı?aca?ız in?allah. Konumuza geçmeden önce hadislerin toplanmasına yönelik geli?tirilen usul yöntemleri içerisinde yer alan bazı terimleri anlamaya çalı?alım: tenkiti

I- SENED

Ashab-ı Kiram, Allah Rasûlü’nden gördükleri ve duydukları her ?eyi kendilerinden sonraki nesle aktarmı? ve böylece Efendimiz (a.s)’ın sünneti mübarekleri, nesilden nesile ula?mı?tır.

Ö?rendi?i bir hadisi ba?kasına nakleden kimseye RAVİ, bu nakil i?lemine RİYAYET, hadisin ilk kayna?ı olan Allah Rasûlu (s.a.v.)’den, o raviye kadar ula?an ravi köprüsüne, rivayet zinciri yanı SENED diyoruz.

a- Allah Rasûlu (s.a.v.) ümmetini ilim ö?renmeye te?vik etti?i gibi, ki?inin ö?renmi? oldu?u bu ilmi ba?kalarına da aktarmasını emretmi?tir. Bu emri beyan eden bir kaç hadis ?öyledir:

- Benden (ö?rendiklerinizi) insanlara bildirin, bir ayet dahi olsa.... (1)

- Veda hutbesinde buyurdular ki: Sizden burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin. (2)

Rasûlü Ekrem Efendimiz(s.a.v), bu dinin her yere ula?ması ve kıyamete kadar baki kalması için ümmetine ö?renmeyi ve ö?retmeyi emretti?i gibi, bu dinin ilk indi?i gibi saf ve temiz kalması içinde kendi hakkında yalan hadis uydurmaktan veya yalan oldu?u bilinen bir haberi nakletmekten de menetmi?tir. Çünkü Rasûlü-zi?an hakkında uydurulan bir yalan, Hz. Allah’ın “nimetimi tamamladım” (3) buyurdu?u dininde bir eksiklik olacaktır ki buda beyanı ilahiye zıd dü?er.

Semure b. Cündüb’ten: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: Kim yalan oldu?unu bildi?i halde bir hadisi rivayet ederse kendiside yalancılardandır. (4)

Mu?ice b. Şu’be Allah Rasûlü’nün ?öyle buyurdu?unu rivayet eder: Benim hakkımda söylenen bir yalan ba?ka yalanlar gibi de?ildir. Kim bana kasten yalan atfederse cehennemdeki yerine hazırlansın. (5)

Bu konuda bir çok hadis olmasına ra?men maksadımızı ifadede yeterli oldu?u için bu kadarıyla yetinelim.

b- Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de kabule layık olan haberin adil bir kimsenin verdi?i haber oldu?unu, buna kar?ılık fasık, güvenilir olmayan birinin getirdi?i haberin ilk anda kabul edilemeyece?ini bildirmi?tir. “Ey iman edenler! Size bir fasık haber getirdi?inde (onu) ara?tırın (Hucurat 49/6) Yine ba?ka bir ayette ?öyle buyurulmu?tur: “Sizden iki adil ki?iyi ?ahit tutun” (Talak 65/2)

Görüldü?ü gibi birinci ayette fâsık kimsenin haberinin ara?tırılması, ikinci ayette de adaletli ki?inin haberine itimad edilmesi emredilmektedir.

İ?te bu iki sebepten dolayı (ilmi ba?kalarına aktarma ve güvenilir kimselerden haber alma) SENED ilmi ortaya çıkmı?tır. Haberin do?rulu?u; dinin korunmasını ve kıyamete kadar dosdo?ru devam etmesini sa?ladı?ı için selef üleması bu ilme her alanda büyük önem vermi?lerdir. Abdullah b.Mübarek ?öyle der: Sened dinden (bir emir) dir. E?er sened olmasaydı isteyen istedi?ini söylerdi (6).

Muhammed b. Şirin de bu konuda ?öyle demi?tir: “Bu ilim (yani hadisler) dinin ta kendisidir. O halde ilmi kimden aldı?ınıza dikkat edin.” Yine Kadı Ebubekr el-Maarifi ?öye der: “Cenab-ı Hakk hiçbir ümmete vermedi?i sened ilmini bu ümmete vermi?tir. Yahudi ve Hırıstiyanlar gibi senedsiz konu?mayın. Böyle yaparsanız, Allah’ın nimetini kendinizden uzakla?tırır, derecenizi dü?ürür, töhmet altında kalır ve Allah’ın lanet etti?i kavimle beraber olursunuz.” (7)

II- CERH ve TADİL

Hadislerin kabulünde sened ilminin kıymeti ne kadar büyükse bu zinciri olu?turan halkaların yani ravilerin durumları da o kadar önemlidir. Hadis ravilerinin hallerini ara?tıran ve bu ara?tırma sonucunda olumlu yada olumsuz karar veren (yani falanın rivayeti makbuldür veya de?ildir gibi) kuralların tümüne CERH ve TADİL ilmi denir. Buna göre ravi hakkında olumu hüküm veren kimseye muadil, olumsuz hüküm verene de mücerrih diyoruz.

Sahabenin son dönemlerinde tabiin arasında hadis rivayetinde unutma, hata gibi yanlı?lıklar ortaya çıkmı?, yine tabiin son dönemlerinde, siyasi ve felsefi görü? ayrılıklarından dolayı taasub artmı?, bu taassub da ki?ileri kendi görü?lerini destekleyen hadisler uydurmaya sevk etmi?ti. Bu durum kar?ısında hadis imamlarımız hadis rivayet eden herkesi teker teker belirleyip onları cerh ve tadile tabi tutarak rivayetlerinin sahih mi yoksa zayıf mı olduklarını belirlemi?lerdir.

Her ne kadar Sahabe ve Tâbi’un arasında hadis ravilerinin hallerini inceleyenler bulunmu?sa da bu ilim hicri 2. asrın ikinci yarısından sonra tamamen müessesele?mi?tir. Hadis uleması, rivayetin kabul edilebilmesi için birçok kurallar koymu?lar, belirlemi? oldukları bu kuralları raviler üzerinde tatbik ederek, onları do?umundan ölümüne kadar inceleyip kendilerinden hadis alınıp alınamayaca?ı konusunda, olumlu veya olumsuz hüküm vermi?lerdir.

Bütün bu uzun ve yorucu ara?tırmalar sonucu hadis imamlarımız hadis rivayet eden ki?inin; adı, nesebi, lakabı, do?um yeri ve tarihi, ilme ba?langıcı, hocaları, hocalarından her birinden hadisi nasıl nakletti?i (dinleyerek, yazarak v.s...) ya?antısı, ya?adı?ı devirdeki di?er ravilerle olan ili?kisi ve bunlardan aldı?ı rivayetler, yolculukları, talebeleri, hıfzının devamlılı?ı ve sa?lamlı?ı, vefat etti?i yer ve tarihi ....v.s. hakkında geni? bilgi sahibi olmu?lar ve her birine ayrı yarı terim ve tanımlar koymu?lardır. Ravilerin hallerini içerin bu kitaplara dönüp bakıldı?ında, imamlarımızın sırf dini İslam’ın bizlere en sa?lam ?ekilde ula?ması için ne derece çaba gösterdiklerini isnat sahibi herkes rahatlıkla görebilir.

Yegane gayeleri dine ve sünnete hizmet ederek rızayı ilahiye kavu?mak olan bu zatlar, uygulamalarında o kadar titiz davrandılar ki, ele?tirilmesi gereken ki?i yakınları dahi olsa bu onları hakkı söylemekten alıkoymamı?tı.

Mesela; Me?hur sünen sahibi, kütübi site imamlarından Ebu Davud, o?lu hakkında: “o?lum Abdullah yalancıdır” demi?tir. Yine hadis imamlarımızdan Zeyd b. Ebi Enise’ye karde?i soruldu?unda “ondan hadis almayın” demi?tir. Yahya b. Said El-Kattan’a “Rivayetlerini kabul etmedi?in bu insanların Cenab-ı Hakk katında dü?manların olmasından korkmuyor musun” denilince akıllara durgunluk veren cevabı ?öyle olmu?tur: “Bunların bana dü?man olması Allah Rasûlünün bana ‘Yalan oldu?unu bildi?in halde neden bana hadis isnad ettin?’ diyerek dü?man olmasından daha iyidir. (8)

Hadis rivayet eden kimsenin rivayet etti?i hadisin muteber kabul edilebilmesi için, adil olması yani, müslüman, akıl sahibi, bali? (ergen) her türlü fisk ve fücurdan uzak ve ?ahsiyeti zedeleyen kusurlardan (küçük günahlardan) sakınan kimse olması gerekir. Akidesi ehli sünnet çizgisinde olan, ibadeti ?eriata uygun, ahlakı Rasûlullah’ın ahlakına uygun olan kimse adalet sahibidir.
Bütün bunlara bir de hafıza kuvveti yani ö?renmi? oldu?u hadisleri ezberleyerek yada yazı yoluyla koruma ?artı da eklendi?inde i?te bu kimse hadis rivayetine ehildir, nakletti?i haberler sahihtir.

Cerh ve tadil yapabilmek derin ihtisas istiyen bir i?tir. Bu nedenle herkes her hangi bir ravi hakkında olumlu veya olumsuz hüküm vermesi, hadis hakkında bu zayıftır, bu mevzudur, bu sahihtir diye kanaat beyan etmesi asla do?ru bir davranı? olmaz.

Hadis imamlarımız ravinin rivayetinin kabul edilebilmesi için bazı kurallar koydu?u gibi onları cerh ve tadil edenlerde(muadil ve mücerrih) de bulunması gereken bazı ?artlar belirlemi?lerdir. Bunları ?öyle sıralayabiliriz.

a- Ravide ?art ko?ulan adalet, muaddil ve mücerrihte de ?art ko?ulmu?tur ki takvası onu ba?kaları hakkında yalan ve yanlı? konu?maktan alıkoysun.

b- Muadil ve mücerrih hadis ilmiyle i?tigal etmeli, raviler hakkında derin bir bilgiye sahip olmalı ve hallerini iyi tespit etmelidir.

c- Yine muadil ve mücerrih, bir ravinin rivayetini makbul kılan yada rivayeti geçersiz kılan sebepleri ve durumları çok iyi bilmelidir.

d- Son olarak, ravileri ele?tirirken insaflı olmalı ve asla mutaassıp olmamalıdır. Mesela Şii olan birinin, Hz. Muaviye ile ilgili bir hadisi nakleden raviyi zemmetmesi veya Hz. Ali ve ehl-i beyti öven hadislerin ravilerini medhetmesi gibi.

Son söz: Selefi salihih ravileri hakkındaki bu sıkı tabiki genel olarak hadislerin tedvin ve tasnifine (kitaplarda toplaması ve konu ba?lıklarına göre düzenlenmesine) kadar yani hicri 4. asra kadar devam etmi?tir. Yani Hz. Rasûlullah’ın hadislerinin ayrı ayrı kitaplarda toplanıp, sahihin zayıftan ve mevzudan ayırt edildi?i döneme kadar sürmü?tür. Günümüzde bu alanda ara?tırmalar yapan çok de?erli hocalarımız bulunsa da, bunlarda yine selefin çizgisini takip etmektedirler. Bize dü?en, hadis imamlarımızın hadislere verdi?i hükümleri oldu?u gibi kabul etmek ve haddi a?mamaktır.

Bir çok zorlukları a?arak sünnet-i seniyyenin sonraki nesillere saf ve sa?lam bir ?ekilde ula?ması için buna gayret gösteren, babası, evladı, karde?i dahi olsa hakkı söylemekten çekinmeyen selef imamlarımızın bu sahih zayıf, mevzu diye belirledikleri hadisleri, hiç zahmet çekmeden önünde hazır bulan sonraki nesiller acaba hangi vicdan ve izanla rasgele bu sahihtir, bu uydurmadır diyebilir. Yazıldıkları günden bugüne kadar bütün ümmet tarafından Kuran’dan sonra en sahih iki kitap olarak kabul edilen Sahihi Buhari ve Sahihi Müslim’de uydurma hadis var demeye cüret edenlerin hadis tarihini çok iyi incelemeleri ve vicdanlarını muhasebeye çekmeleri gerekir. En do?rusunu yine Hz. Allah bilir.


KAYNAKÇA
1-Buhari, müslim, Ahmet b.Hanbel, Abdullah b.Amr’dan
2- Buhârî, Hacc 132, Edâhî 5; Tefsîr, Berâe 8, Bed’i’l-Halk 2, Fiten 8, İlm 9; Müslim,
Kasâme 29, (1679); Ebu Dâvûd, Hac 63, (1947).
3- Maide 5/3
4-İ. Canan, Kütüb-i Sitte, c. II, s. 138
5-İ. Canan, a.g.e., c. II, s. 138
6- Müslim, makaddime
7- Kifaye
8- Tecrid Tercemesi, c.I, s. 350.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.