Özlenen Rehber Dergisi

58.Sayı

Tefsir / Kur'ân Şifadır

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 58. Sayı
??????????? ???? ??????????? ??? ???? ???????? ?????????? ???????????????? ????? ??????? ????????????? ?????? ???????? ??

’Biz Kur’ân’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise ancak zararını artırır.?
(el-İsrâ, 17/82)

Bu âyet-i kerimede Rabbimiz (c.c) Kur’ân-ı Hakim’in iki vasfını zikretmiştir:
1- Kur’ân, Mü’minler İçin Şifadır:
Âyetteki ’????/min? harf-i ceri ’bazılık? için değil, ’cins? manasını ifade içindir. Bu ise, Kur’ân’ın ihtivasında olan âyetlerin tamamının şifa olduğuna delalet eder. Yoksa ’Kur’ân’ın bir kısmı şifadır, bir kısmı değildir? şeklin¬de bir şey kesinlikle olamaz.
Kur’ân’ın şifa olma yönü iki şekilde tahakkuk etmektedir:
1) Kur’an, kalp, akıl ve ruhlara şifadır:
Kur’ân-ı Kerim, kalpteki şek ve şüpheleri, şirk, sapkınlık, inkâr, bilgisiz¬lik hastalıklarını giderir. Tevhid, nübüvvet, âhiret ve kaza-kader vs. akidevî meselelerle ilgili bozuk inançların izalesi için gerekli hüccetleri barındırır. Kalbi kaplayan cehalet perdelerini yırtar ve böylece insan, Allah’ın varlığına ve birliğine de¬lâlet eden hüccetleri keşfetmeye başlar. Şeytanın vesvese kapılarını kapatır, iğvalarından kurtarır, ilâhî rahmet ve feyizlere olan kabiliyetini artırır.
Kur’ân-ı Kerim, zemmedilmiş ahlâklar için de bir şifa kaynağıdır. O, kalpten temizlenmesi emredilen haset, kibir, riya gibi nefsin ahlâklarının beyan eder, tanıtır. Mukabilinde, bir mü’minde bulunması gereken tevazu, ihlâs, güzel ahlâk ve edepleri açıklar. Çirkin ahlâklardan kurtulup Peygamberî ahlâk ile vasıflanmada gerekli çareleri ortaya koyar.
Kur’ân-ı Kerim, aklı her türlü fikrî sapıklıktan, hezeyanlardan kurtarır, vahyi idrake ehil hale getirir.
Kur’ân-ı Kerim’in şifa olması yönüyle alakalı olarak şu teşbih ne kadar da hoştur: Türlü kaygı ve hastalıklar, bela ve sıkıntılarla dolu bir hastane olan dünya hayatında, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir tabip, Kur’ân bir eczane, O’ndaki her bir âyet ise türlü hastalıklara deva birer ilaç gibidir. Her derde deva olacak ilaç orada mevcuttur. Derdine derman arayan, kalbi hidayete açık olan kimseler, Seyyidü’l-Kevneyn (s.a.v.)’in tebliğ ettiği ilâhî devadan istifade eder, şifa bulurlar.
2) Kur’an, zahirî hastalıklar için de şifadır:
Kur’ân-ı Kerim, manası tefekkür edilip hükümleriyle amel edilerek okunduğu zaman batınî hastalıkları iyileştirdiği gibi maddî hastalıklara da şifa olur.
Hz. Ali (r.a.)’dan rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: ’İlaçların en hayırlısı Kur’ân’dır.? (İbn-i Mâce, h.no: 3501)
Kur’ân-ı Kerim, çaresi bulunamayan birçok derde deva olması yanında, ilaçlarla beraber Allah (c.c.)’nun ’Şâfî’ ismine sığınarak okunduğunda güzel neticeler verdiği tecrübe edilmiştir. O’nun bu özelliğiyle ilgili yaşanan birçok tecrübenin yanı sıra hadis kitaplarında da birçok rivayet mevcuttur. Rivayetlerden bazısı şunlardır:
? Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) anlatıyor: Peygamber (s.a.v.)’in sahâbelerinden bir askerî birlik, (görevli oldukları) bir sefere gitti. Bunlar Arap kabilelerinden bir kabile üzerine indiler ve onlardan kendileri¬ni konuklamalarını istediler. Fakat o kabile bunları konuk etmekten çekindiler. Bu sırada o kabilenin seyyidi (efendisi) (bir akreb tarafından) so¬kuldu. Bütün kabile halkı harekete geçip onun için her çareye koştu¬lar. Fakat ona hiçbir şey şifa ve fayda vermedi. Kabile halkından bazısı: ’Yakınımıza inen şu kafile halkına gitseniz, belki bunların ya¬nında çare olacak bir şey bulunabilir? dedi. Bunun üzerine kabile halkından bir grup bunlara geldiler ve: ’Ey cemaat, seyyidimiz sokuldu. Onun için her çareye koştuk, hiçbir şey ona fayda vermiyor. Sizden birinizin yanında herhangi bir¬ şey (bir çare) var mı?? dediler. Kafileden birisi: ’Evet (ben varım), Allah’a yemin ederim ki, ben muhakkak dua eder, sığınırdım. Fakat yine yemin ederim ki, biz sizden konuklanmamızı istemiştik de siz bizleri konuklamadınız. Artık şimdi ben de size bizim için bir ücret tayin etmedikçe, hastalıktan sığındırma duası yapıcı değilim.? dedi. O kabile halkı Sahâbelerle bir sürü koyun üzerine sulh yaptılar. O zat sokulmuş olan seyyide gitti. ’Elhamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn? (Fâtihâ sûresini sonuna kadar) okuyor ve o sokulan kimse üzerine nefes edi¬yordu. Akabinde seyyid sanki bukağıdan çözülmüşçesine süratle yürüyerek gitti ve kendisinde hiçbir illet kalmadı. (Ravi) dedi ki: ’Kabile halkı üzerinde anlaştıkları ücreti ödediler. Seriyyeden bâzısı: ’Bu koyunları taksim ediniz’ dediler. Fakat dua eden Sahâbî: ’Hayır, Peygamber’e gidip, bu olup biteni kendisine söyleme¬mize ve bize ne emredeceğine bakmamıza kadar bu koyunları taksim etmeyiniz’ dedi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)’in huzuruna geldiler ve kendisine bunu zik¬rettiler. Rasûlullah (s.a.v.) o sahâbîye hitaben: ’Fâtihâ’nın sığındırıcı tesîrli bir dua olduğunu sana öğreten nedir?’ buyurdu. Sonra o müfreze fertlerine hitaben de: ’İsabet ettiniz. Şimdi taksim ediniz ve beraberinizde benim için de bir hisse ayırınız’ buyurdu da Rasûlullah (s.a.v.) gülümsedi.? (Buhârî, İcâre 16)
? Âişe (r.anhâ)’dan rivayete göre, o şöyle demiştir: ’Peygamber (s.a.v.) vefat ettiği hastalığı sırasında Muavvizeteyn sûrelerini okuyup kendi üzerine nefes ederdi. Hastalığı ağırlaşınca ben bu sûreleri okuyup O’na üflüyor ve O’nun ellerinin bereketi sebebiy¬le, yine O’nun eliyle kendisine meshediyordum.? Ma’mer dedi ki: Ben ez-Zuhrî’ye: ’Nasıl nefes ederdi?? dedim. ez-Zuhrî: ’(Okuyup) iki elleri üzerine üfler, sonra onlarla yüzüne meshederdi? dedi. (Buhârî, Tıp 32)
? Abdullah (b. Mes’ud)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Siz, iki şifayı elden bırakmayın: Bal ve Kur’an.? (İbn-i Mâce, h.no: 3452)
? Ebû Said el-Hudrî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.); ’Fatiha her hastalığa şifadır.?, diğer bir rivayette ise; ’Fatiha her türlü zehre karşı şifadır.? buyurmuştur. (Beyhakî; Deylemî)
Kur’ân-ı Kerim, ihtiva ettiği hükümleri tasdik eden, inattan vazgeçip kendisiyle yol bulmak isteyen kimselerin maddî-manevî her türlü hastalıklarına bir şifa kaynağıdır. O, dalâlet ve cehaletten insanı kur¬taran, ihtilaflı meseleleri halleden, çözülmesi zor her düğümü açan ve her şüpheye ilaç olan, hayret ve şaşkınlık içerisindekilere hidayet rehberidir.
Bu âyete müteradif diğer bir âyet-i kerimede Rabbimiz Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ’Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, ’Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap olan muhataplara, Arapça olmayan bir Kur’an mı?’ derlerdi. De ki, o, inananlar için bir hidayet ve şifadır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an bunlara karşı bir körlüktür. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).? (Kur’ân-ı Kerim, 41/44)

2- Kur’ân, Mü’minler İçin Rahmettir:
Âyette zikrolunan ikinci vasıf ise, Kur’ân-ı Kerim’in mü’minler için bir rahmet olmasıdır. O’nun mü’minlere rahmeti muhtelif şekillerde tezahür etmiştir ki bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
? Kur’ân-ı Kerim tilaveti, üzüntü ve sıkıntıları giderir, ayıpları temizler, günahlara keffaret olur. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: ’Bir grup, Kitâbullah’ı okuyup ondan ders almak üzere Allah’ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah’ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar.? (Ebû Dâvûd, Salât 349, 1455)
Kur’ân-ı Kerim tilaveti, mü’minlerin ecir kazanmalarına vesiledir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Kur’ân-ı Kerim’den tek harf okuyana bir sevap vardır. Her hasene on misliyle (kayda geçer). ’Elif-lâm-mim’ bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lâm bir harf ve mim de bir harftir.? (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’ân 16, 2912)
? Kur’ân-ı Kerim hastalıklara şifa olunca hiç şüphesiz bunun sonucunda kavuşulan maddî-manevî nimetler de Cenâb-ı Hakk’ın bir rahmeti olmuş olur.
? O’na iman eden müminler, O’nun hükümleriyle amel edip cenneti, Allah’ın rızasını kazanır ve cehen¬nem azabından kurtulurlar. Bu ise en büyük rahmettir.

’Zalimlerin ise ancak zararını artırır.?
Buna müteradif diğer bir âyet şöyledir:
’Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) ’Bu hanginizin imanını artırdı?’ diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sûre onların imanını artırmıştır. Onlar bunu birbirlerine müjdelerler. Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış (küfürlerini artırmış), böylece kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.? (Kur’ân-ı Kerim, 9/124-125)
????????????? Burada ’zalimler? ifadesinin kapsamına; Kur’ân’ı yalanlayanlar, müşrikler, Kur’ân’dan yüz çevirip içindekilerden istifade etmeyerek kendi¬lerine zulmedenler, kâfirler girmektedir.
’????????? ise; zarar ve ziyan, öfke, kin ve haset, imandan uzaklaşmak, küfür, helak, dalalet, azap, fesat, azgınlık, hidayete karşı kalbi kapalı olmak manalarına gelmektedir.
Katâde der ki: ’Kur’ân-ı Kerim’in (okunduğu yerde) oturan herkes, oradan mut¬laka ya bir fazlalık veya bir eksiklikle kalkar.? O, daha sonra Allah Teâlâ’nın; ’Biz Kur’ân’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise ancak zararını artırır.? âyetini okudu.
Bu âyete göre Kur’ân-ı Kerim, insanları iki kısma ayırmaktadır. O, bir kısım insanlar için şifa ve rahmet olurken, diğer kısım için ise hüsran sebebi olmaktadır. Bunun sebebi ise şöyle açıklanabilir: İnsanlar, Kur’ân-ı Kerim indirilmeden önce dalalette bulunmalarına cehaleti sebep sunabilirlerdi. Ancak O indikten sonra artık insanların böyle bir mazeretleri kalmamıştır. Bundan sonra şayet O’nu inkâr ederlerse bu, onların zalim, Hakk’ı kabul etmemekte inatçı kimseler olduklarını gösterir. Peygamberimiz (s.a.v)’in şu hadis-i şerifleri, Kur’ân-ı Kerim’in bu yönüne işaret etmektedir: ’Kur’an senin lehine veya aleyhine bir hüccettir.? (Müslim, Taharet 1, 223)
Bir hadislerinde Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: ’Hafızasında Kur’ân’dan hiçbir ezber bulunmayan kişi harap olmuş bir ev gibidir.? (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’ân 18, 2914) Hafızasında Kur’ân’dan bir şey olmayan bir kimsenin zararı bu derece olur ise, acaba O’nu inkâr eden, O’ndan yüz çevirenlerin akıbeti nice olur?
Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz (s.a.v.), Kur’ân-ı Kerim’i şöyle tavsif etmiştir: ’?O, hak ile batılı ayırt eden ölçüdür. O’nda her şey ciddidir, gayesiz bir kelâm yoktur. Kim akılsızlık edip, O’na inanmaz ve O’nunla amel etmezse, Allah onu helâk eder. Kim O’nun dışında hidayet ararsa Allah onu saptırır. O, Allah’ın sağlam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir, O dosdoğru yoldur. O, kendine uyan hevaları koymaktan, kendisini (kıraat eden) delilleri iltibastan korur?? (Tirmizi, Sevâbu’l-Kur’ân 14, 2908)
’Allah’ım, kendini isimlendirdiğin veya kitabında indirdiğin veya nezdinde mevcut gayb hazinesinden seçtiğin, sana ait her bir isim adına senden Kur’ân’ı kalbimin baharı, sıkıntı ve gamlarımın atılma vesîlesi kılmanı diliyorum.? (Hâkim)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.