Özlenen Rehber Dergisi

49.Sayı

Kutlu Doğum

Muhammed MASUM Özlenen Rehber Dergisi 49. Sayı
Mü’minler için önemli olan bereketli ve feyiz dolu günler vardır. Bunlardan bazıları da mü’minlerin bayramı sayılır. Her hafta Cuma günü yaşanan bu bayram sevincini daha büyük çapta Kurban ve Ramazan Bayramları’nda da yaşarız. Fakat bir bayram daha vardır ki, aslında o, sadece Müslümanların değil, bütün varlık âleminin bayramı sayılır ki; o da Rasûlullah (s.a.s) Efendimiz’in dünyaya teşrif buyurarak bizi şereflendirdiği gündür, Velâdet-i Ahmediye’dir. Bu bağlamda kullanılan ’Mevlid’ kelimesi de ’doğum’ anlamına gelir. Efendimiz’in (s.a.s) dünyayı şereflendirdiği Rebiü’l-evvel ayının on birinci gününü on ikinci güne bağlayan geceye de ’Mevlid Kandili’ denmektedir. Milâdî olarak ise takvimler o gün 20 Nisan 571’i gösteriyordu.

Efendimiz (s.a.s) dünyaya teşrifini bir müjde olarak şu şekilde dile getirmiştir:
’Ben, atam Hz. İbrahim’in duası, kardeşim Hz. İsa’nın müjdesi, annem Âmine’nin rüyasıyım. Annem bana hamile olduğu sırada bir rüya görmüştü: İçinden bir nur çıkmış ve bu nur Suriye’deki sarayları aydınlatmıştı.? (Şiblî, İslâm Tarihi, Asrı Saadet, Şevval 1330, c.2, s.1643)

Rasûlullah (s.a.s)’in aziz hatırasını yâd etmek, mübarek doğumunu anmak üzere özellikle Türk-İslâm dünyasında, çok sayıda manzum ve mensur eserler meydana getirilmiş, bir mevlid edebiyatı oluşmuş, bu maksatla merasimler tertip edilmiştir. Nitekim İslâm âleminde, Efendimiz’in (s.a.s) doğumu için yapılan ilk büyük resmî mevlid şenlik ve törenlerini başlatan Müslüman Türkler olmuştur.

Hz. Peygamber (s.a.s)’in doğum yıldönümünde şenlik yapıp, yaptığı şenliğe pek çok kişiyi davet eden, misafirlerini rengârenk çadırlarda, ikramlarla karşılayan ve bu törenlerde mevlid okutan ilk Türk emiri, Erbil Atabey’i Muzafferuddin Gökbörî (1190-1233) olmuştur. (Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, I, 48; ’Tarihte İlk Resmî Mevlid Merasimleri’, Uludağ Ü. İlahiyat Fak. Der., II/2, 1987, s.73-76)

Melik Gökbörî’nin resmî bir organizasyonla başlattığı bu mevlid merasimi geleneği, daha sonraki yüzyıllarda resmî ya da hususî olarak devam etmiş ve Osmanlılar döneminde farklı bir heyecana bürünmüştür. Günümüzde ise bu gelenek Kutlu Doğum adı altında Nisan ayında kutlanmaktadır.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s) bu güzel gecede hakkıyla anılır ve doğumundan dolayı duyulan sevinç, kalben ve lisânen dile getirilir. İmam Abdi’l-Melik Kettânî’nin dediği gibi;

’Mevlid günü ve gecesi, mübecceldir, mukaddestir, mükerremdir. Şerefi, kıymeti çoktur. Rasûlullah (s.a.s)’in varlığı, vefatından sonra, ona tâbi olanlar için, kurtuluş vesilesidir. Onun mevlidi için sevinmek, Cehennem azabının azalmasına sebep olur. Bu geceye hürmet etmek, sevinmek, bütün senenin bereketli olmasına sebep olur. Mevlid gününün fazileti, Cuma günü gibidir.?

Rasûlullah (s.a.s)’ı sevmek kişinin iman bakımından kemalâtına işarettir. İşte Kur’an bu manada ne güzel bir mesajdır biz mü’minlere;

’Andolsun, Allah’ın Rasûlü’nde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah’ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır.?(el-Ahzâb, 33/ 21) İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. Onu örnek almak, Kur’ân’a uymaktır. Çünkü Hz. Âişe (r.anhâ)’nın ifâdesiyle; O’nun ahlâkı Kur’ân’dı. (Müslim, Misâfirîn 139)

Yaşadığımız yüzyılda mü’minler olarak bizler veya etrafımızdaki insanlar, uğruna kâinatın yaratıldığı Peygamber’ini (s.a.s) ne kadar tanıyor? Böyle bir soruya müspet bir cevap verebilir miyiz? Toplumun yaşantı şekli, Efendimiz’in (s.a.s) ahlâklarından ne kadar uzakta olduğumuzu görmemize yetecektir. Kitapçı vitrinlerinde yüzlerce siyer kitabı olmasına rağmen bunları alıp okuyan ve üzerinde düşünen insanların sayısı ne kadar da azdır. Yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımız, günlerini, hayal mahsulü (Harry Potter gibi) maceraları okumakla geçiriyor. Çeşitli dizilerde gördükleri karakterleri, mafya dizilerindeki çetecileri kendilerine model olarak alan ve haksız kazancı meşrulaştıran bir nesil, Efendimiz’in (s.a.s) mesajlarına ne kadar da muhtaçtır. Bu mesajlar onların yitik hazineleridir. Fakat zihinlerimiz öyle bir uyuşturulmuş ve bulandırılmış ki bunları kaybettiğimizden de haberdar değiliz. Kaybettiğinden haberdar olmayanın yitik hazineleri bulmaya koyulmasını ve onlardan istifade etmesini bekleyemezsiniz.

Kutlu doğum, bu münasebetle düzenlenen merasimlerden olan mevlitler, dağıtılan birkaç paket şeker ve tatlı çeşitleri, bununla birlikte birkaç ses sanatkârı veya ilâhîciyle, ilmî çevrelerde ise bazı sempozyumlar düzenlenerek kutlanmakta ve Efendimiz’le (s.a.s) irtibatımız ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Onu anma adına yapılan tüm bu faaliyetler sadece Nisan ayında yapılan bir şenlikten ve mevlit törenlerinden ibaret olmamalıdır. Efendimiz’in (s.a.s) sünnet ve ahlâkları yaşanmaksızın Allah’ın rızasının kazanılamayacağı hakikatinin gönüllere işlenmesi gerekir. Çünkü onun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman onun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz. Rabbimiz’in bu kadar yücelttiği bu mübarek varlığı her şeyimizden çok sevmeliyiz. Bu sevgi, kuru bir ifadeden öteye gitmelidir. Efendimiz’e (s.a.s) sadece belli gün ve gecelerde değil her daim salât ü selâm getirmeliyiz. Onun şefaatine sığınmalıyız.

’Dünya neye mâlikse O’nun vergisidir hep,

Medyûn ona cemiyeti, medyûn ona ferdi;

Medyûndur o masuma bütün bir beşeriyet,

Yâ Rab, mahşerde bizi bu ikrar ile haşret!’

M. Akif Ersoy
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • semra selçuk

    canlar feda olsun sana gelişinle Dünyamizi aydınlattın gül yüzlü Resululum a.s elinize yüreginize saglik ALLAH razı olsun

1 kişi yorum yazdı.