Özlenen Rehber Dergisi

15.Sayı

Bu Gün Mâhî Muharrem'dir Akıt Gözden Kızıl Kânı

Abdurrahman ÇALIŞKAN Özlenen Rehber Dergisi 15. Sayı
12. sayımıza ulaşmış olmanın mutluluğuyla tüm Rehber okurlarına merhaba! Bu gün hem mutluyuz hem de üzgünüz. Mutluyuz zira ’Rehber Aylık İlim, Kültür, Fikir ve Ahlâk Dergisi’ 12. sayısında. Hamdlerin en güzeli Rabb’imize olsun ki hiç aksamadan bu kutlu hizmet muntazaman devam etmiştir. Üzgünüz zira bu günde Kâinâtın Serveri Efendimiz (s.a.v.)’in, ’Benim dünyadaki reyhânım.’ diyerek kokladığı, omzuna alıp sevdiği, cennet gençlerinin efendisi ve sevgili torunu, Hz. Hüseyin (r.a.) Efendimizin şehîd edildiği gündür.

Hicrî ayların ilki Muharrem’dir. Muharrem ayının onuncu gününe (Âşûrâ veya) Aşûre denir. Arapça’da onuncu anlamına gelen bu isim, işte bu günde Allah’ü âzîmü’ş-Şân on peygamberine on ihsanda bulunmuş olduğu için verilmiştir. Efendimiz (a.s.) Âşûre gününü mutlaka ihyâ etmiş ve bu günde tutulan orucun günahlara keffâret olacağını müjdelemiştir.

On peygambere verilen on ihsan hasebiyle Efendimiz (s.a.v.) bu günü bayram bilmişken, gönülleri Allah Rasûl’ünden uzaklaşan, gözleri dünyalık makam ve şöhretten başka bir şey görmeyen bir takım ehl-i gafletin Hz. Hüseyin ve diğer esbât-ı Rasûl’ü şehit etmesi, bu bayramı tüm inananlara âdeta zehir etmiştir.

Bu günde ise biz Müslümanlar, Allah’a ve Rasûl’ünden bize gelmiş olan hidayet nûrlarının bir gereği olarak Kerbela olayına üzülmeli, Aşûre gününü Efendimiz gibi değerlendirmeli ve Kâinâtın Efendisinin bırakmış olduğu, bizleri rızâ-ı Bârî’ye ulaştıran iki sağlam ipe yani Kur’ân ve Ehl-i Beyte hem sevgi hem de itaat açısından sıkı sıkıya bağlanmalı, Kur’ân ve Ehl-i Beyt ahlâkıyla ahlâklanmalıyız.

Konu muvacehesinde bu ay sizlere, Aşûre gününün mahiyet ve kıymeti ve Hz. Hüseyin Efendimizin şehâdeti konu olan Rahmetli üstâdımız Abdullah Farukî el-MÜCEDDİDÎ Hazretlerinin ’Aşûre Günü ve Hazret-i Hüseyin (r.a.)’ başlıklı bir makalesi ve Sayın Muzaffer YALÇIN Hocaefendi’nin, Ehl-i Beyt’in Allah ve Rasûl’ü indinde kıymeti ve Biz Müslümanların gönlünde de nasıl bir yer etmesi gerektiğini temellendiren ’Allah’a Îman, Habîb’ine İtaat Ve Ehl-i Beyt’e Sevgi ’adlı makalesini sunduk. Rabbim bizlere istifade nasip eder inşallah.

Bu günün anısına Hz. Hüseyin Efendimizi ve Kerbelâ vakasını kısaca ve yeniden hatırlamanız için Ayhan ÖZKAN’ın ’Hz. İmam Hüseyin (r.a..) ve Kerbelâ Hadisesi’ başlıklı bir yazısını okuyacaksınız ve ayrıca, Aşûre gününü mutlaka Rasûlullah Efendimiz gibi değerlendirmek gerekmektedir. Bu anlamda Mustafa ULUM kardeşimizin de, Aşûre Gününü ve bu günde hangi sünnetlerin özellikle yapılması gerektiğini anlatan bir çalışmasını bulacaksınız.

Yine bu sayımızda, Aşûre ve İmam Hüseyin (r.a.) gündemi dışında da çok güzel çalışmalarla buluşacaksınız.

Tasavvuf, mürîdin mürşitten istifadesine dayalı bir yoldur. Mürşid-i kâmile bağlılık, sevgi, edeb ve sadakât istifade etmek için en elzem şartlardandır. İnşallah bu mühim mevzuda Mehmet YALÇIN Hocamıza âit ’Mürşid-i Kâmil’e Karşı Sevgi ve Edebin Önemi’ adlı kısa ama yoğun makâlesini ilgi ile okuyacaksınız.

Yakup YÜKSEL kardeşimiz, ’Tasavvufî Ahlâk’ sayfasında, bu sayımızda da, ehl-i tasavvufun yüksek pâyelere ermek için sıkça uyguladıkları ve ehlince Sünnet-i Nebevîden istimbat edilen ’Halvet (Uzlet, Çile) ve Celvet’ kavramalarını bazı tasavvuf mekteplerindeki uygulanış biçimlerini işlemektedir.

Yine beğeni ile okuyacağınızı umduğum bir de hadis araştırması bulacaksınız. Efendimiz (s.a.v.)’in söz, fiil ve takrirlerinden oluşan hadisleri doğru anlamak dini doğru anlamak demektir. Zira Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bizlere hem Kur’ân’ı hem de onun bir mislini yani sünnetini bırakmıştır. Hadîs-i Şerifler (sünnet), Kur’ân’ı en iyi anlayan Rasûl-i Zîşân Efendimizin anladıkları ve tatbik ettikleridir. Hadisleri doğru anlayabilme gayreti adına, Esra UYANIK Hanımefendi de ’Müjdelenen Garipler’ başlığı altında, sahîh senetlerle intikal etmiş olan meşhûr ’İslâm garip başladı, (ileride) başladığı gibi garip olacaktır. Ne Mutlu o gariplere!’ hadîs-i şerifini işlemektedir.

Kur’ân hadd-i zâtında bir hidâyet rehberidir. Dili Arapça olmayan toplumumuzun bir anlamda, dil bilmeme mevzûundaki bahaneleri hasebiyle, anlamını pek tefekkür etmeden, Nazm-ı Celîl’in sâdece metnini Arapça’sından hatmetmek âdet haline gelmiştir. Kur’ân-ı bu şekilde hatmetmekle de elbette büyük sevaplara nâil olunur; fakat bununla iktifa etmek bir hata olacaktır. Bu hata sadece bizim değil, bizden evvelkilerin de bir yanılgısı olsa gerek ki merhûm Âkif de bunu eleştirmiştir. Kur’ân’ın anlamına da mutlaka kulak kesilmeliyiz ki kulluktan lezzet almaya başlayalım. Çoklarımızın içerisinde olduğu bu malum nakıslığa Abdülcelal EMANET’ kardeşimiz, ’Kur’ân-ı Kerîm ve Hayatımızdaki Yeri’ adlı çalışmasıyla temas etmektedir.

Rabbim cümlemizi bu hizmetlerden müstefit olan kullarından eylesin ...Amin.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.