Özlenen Rehber Dergisi

144.Sayı

Muhtelif Meseleler...

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 144. Sayı
Soru:
1- ’Hünsa’ kime denildiği… Hünsa’nın ergenlikten önce erkek veya kadın olduğuna nasıl karar verileceği… Hünsa’nın ergenlikte erkek veya kadın olduğuna nasıl karar verileceği… ’Hünsây-i müşkil’ kime denildiği ve hükümlerinin neler olduğu…
Cevap:
a) İnsanlar erkek veya kadın olmak üzere iki sınıftır. Bunlardan üçüncü bir sınıf yoktur. Ancak bir insanın kendisinde hem erkeklik tenasül uzvu, hem de kadınlık tenasül uzvu bulunursa, işte bu gibi insana ’hünsa’ adı verilir.
b) Bir insanda böyle iki tenasül uzvu mevcut olunca bu tenasül uzvundan hangisiyle idrar yaparsa ona itibar edilir. Eğer erkeklik uzvuyla idrar yaparsa erkek, kadınlık uzvuyla idrar yaparsa kadın sayılır. İki tenasül uzvundan idrar yaparsa idrarın ilk çıktığı tenasül uzvuna itibar edilir. İki tenasül uzvundan beraber idrar yaparsa ’hünsây-i müşkil’ adını alır.
c) Hünsa’da, ergenlik çağına girdiğinde; sakal bitmesi, cinsî yakınlıkta bulunabilmesi, erkek gibi ihtilam olması gibi erkeklerin alametleri görülürse, erkek olduğuna hükmedilir. Ergenlik çağına girdiğinde -hayız görmesi, gebe kalması, memelerinin sarkması, memelerinden süt akması, kendisine cinsî yakınlıkta bulunulmasının mümkün olması gibi kadın alametleri görülürse- kadın olduğuna hükmedilir.
d) Kendisinde (yukarıda) zikrolunan erkek veya kadın alametlerinden hiç biri görülmezse veya hem erkek alametleri hem de kadın alametleri görülürse ’hünsây-i müşkil’ adını alır. Bu durumda ’hünsây-i müşkil’:

- Kadın olma ihtimali olduğu için namazını başörtüsüyle kılar.
- Cemaatle namaz kıldığında erkeklerle kadınların safları arasına durur.
- İhrama girdiğinde kadınlar gibi dikişli elbiseyle girer.
- Mahreminden başka herhangi bir kadın veya erkekle baş başa kalmaz.
- Yanında mahremi bulunmadan sefere çıkmaz.
- Erkek veya kadın sünnet etmeyip kendi malı varsa kendi malından bir cariye satın alınıp bu cariye sünnet eder.
- Hünsa, kadın mı erkek mi olduğu belli olmadan ölürse yıkanmaz, belki temiz toprakla teyemmüm olunur, kadın olma ihtimali olduğu için beş kat elbiseyle kefenlenir. Kabre konurken kabrin üstüne perde çekilmesi menduptur. Üç cenazenin namazı kılınacak olsa, imamın önüne erkek konur, sonra hünsây-i müşkil sonra da kadının cenazesi konulur.
- Mirasta erkeğe iki sehim/pay, hünsây-i müşkile bir sehim/pay verilir.
e) Hünsa, hünsây-i müşkil olduğu sabit olduktan sonra ’ben erkeğim’ veya ’ben kadınım’ dese sözü kabul edilmez, hünsây-i müşkil olmadan önce söylerse kabul edilir. Hünsa ipek giyemez, ziynet takınamaz.

Soru:
2- Dilsizin; kendi üzerinde kısasın bulunması veya kendisinin başkası üzerinde kısas hakkının bulunması, vasiyet etmesi, satın alması, satması, boşaması, evlenmesi gibi muameleleri hususlarında görüşünü yazması ve onayladığını gösteren işareti yapması, dil ile açıklaması hükmünde olduğu… Dili tutulan kişinin hükmü…

Cevap:
a) Dilsizin; kendi üzerinde kısasın bulunması veya kendisinin başkası üzerinde kısas hakkının bulunması, vasiyet etmesi, satın alması, satması, boşaması, evlenmesi gibi muameleleri (hususlarında görüşünü) yazması ve ikrarının bilindiği işareti (yani onayladığını gösteren işareti), dil ile açıklaması gibidir/hükmündedir.
b) Dilsizin; kazif (başkasına zina isnadı) ve şarap içtiği hususlarındaki ikrarı, yazması ve onayladığını gösteren işareti yapması dil ile açıklaması gibi olmaz, binaenaleyh (bu hususlarda yazı veya işaretle ikrarda bulunsa) had vurulmaz.
c) Dili tutulan kişinin dilinin tutulması devam eder de insanlar arasında da işaretlerinin manası bilinirse, bunun hükmü de dilsizin hükmü gibidir. Dilinin tutulması devam etmez veya insanlar arasında işaretlerinin manası bilinmezse, hükmü dilsizin hükmü gibi olmaz.

Soru:
3- Gaip veya meçhul olan kimseden gelen mektubun delil olup olmadığı…
Cevap:
Gaip (veya meçhul olan) kimseden gelen mektup delil değildir, bu mektupla amel olunmaz. Çünkü kendisi gelebilir. Delil olmaya zaruret yoktur. Bazıları ’Mektup, yazanın muradını açıklayıcı olup âdet olan vecih üzere de mühürlenmiş olursa, gerek gaip olan kimse tarafından gerek hazır (ortada) olan kimse tarafından yazılmış olsun konuşma gibi kabul edilir’ demişlerdir. Ama bizim zamanımızda mektubun mühürlenmesi şarttır, zira mühürlemek âdet olmuştur.
Soru:
4- Sünnet vechi üzere kesilmiş olan hayvanlar, kendilerinden az olan murdar hayvanlarla karışırsa, tok olan bir insanın araştırıp, kesilmiş olduğuna kanaat getirdiği hayvanların etinden yiyeceği… Murdar olan hayvanlar kesilmiş hayvanlara eşit olursa veya murdar olan hayvanlar kesilmiş hayvanlardan fazla olursa, tok olan bir insanın bu hayvanlardan yemeyeceği… Fakat aç olan bir insanın araştırıp, sünnet üzere kesildiğine kanaat getirdiği hayvanın etinden yiyeceği…
Cevap:
Sünnet vechi üzere kesilmiş olan hayvanlar, kendilerinden az olan murdar hayvanlarla karışırsa, tok olan bir insan araştırıp, kesilmiş olduğuna kanaat getirdiği hayvanların etinden yer. Murdar olan hayvanlar kesilmiş hayvanlara eşit olursa veya murdar olan hayvanlar kesilmiş hayvanlardan fazla olursa, tok olan bir insan bu hayvanlardan yemez. Fakat aç olan bir insan araştırıp, sünnet üzere kesildiğine kanaat getirdiği hayvanın etinden yer.

Soru:
5- Bir kimse, kan bulaşmış bir koyunun başını ateşte kan kalmayıncaya kadar ütse, bu üttüğü baştan çorba (kelle-paça) yapsa caiz olacağı…
Cevap:
Bir kimse, kan bulaşmış bir koyunun başını ateşte kan kalmayıncaya kadar ütse, bu üttüğü baştan çorba (kelle-paça) yapsa caizdir. Ateşte başı ütmek, yıkamak gibidir. Zira ateş, başta olan kanı giderip bir şey bırakmaz veya kanı kül eder, kan küle dönüşünce de temiz olur; tıpkı şarap sirke olunca temiz olup; domuz tuz gölüne düşüp tuz olunca temiz olduğu gibi.

Soru:
6- Bir kimse, üzerinde bir Ramazan’dan bir gün veya iki gün yahut üç gün kaza orucu bulunsa fakat hangi gün olduğunu tayin etmeyip sadece ’Ramazan orucunun kazasını tutmaya’ diye niyet etse, sahih olacağı…

Cevap:
Bir namaz kaza edilirken de tayin edilmedikçe sahih olmaz…
a) Bir kimse, üzerinde bir Ramazan’dan bir gün veya iki gün yahut üç gün kaza orucu bulunsa fakat hangi gün olduğunu tayin etmeyip sadece orucun kazasına niyet etse, sahih olur. Eğer iki Ramazan’dan üzerine kaza orucu bulunsa, kaza ederken hangi senenin orucu olduğuna niyet etmedikçe essah olan kavle göre orucu sahih olmaz. Orucu kaza ederken: ’Falanca senenin orucunu kaza etmeye niyet ettim!’ demesi lazımdır.
b) Bir namaz kaza edilirken de tayin edilmedikçe sahih olmaz. Mesela; bir kimse, üzerinde kazaya kalmış olan öğle namazına niyet etse; ama ’Üzerimde ilk defa kazaya kalmış olan öğle namazını kaza etmeye niyet ettim’ veya ’Üzerimde en son kazaya kalmış olan öğle namazını kaza etmeye niyet ettim’ yahut ’Üzerimde falan günün kazaya kalmış olan öğle namazını kaza etmeye niyet ettim’ demeyip sadece, ’Üzerimde kazaya kalmış olan öğle namazını kaza etmeye niyet ettim’ dese, bu şekilde niyet edilerek kaza edilen namaz sahih olmaz.
c) Bazıları: ’İki Ramazan’dan kazaya kalmış olan orucu kaza ederken veya üzerinde kazaya kalmış olan namazı kaza ederken ’Üzerimde kazaya kalmış olan öğle namazını kaza etmeye niyet ettim’ (veya ’Üzerimde kazaya kalmış olan Ramazan orucunu kaza etmeye niyet ettim’) deyip, hangi senenin orucu olduğunu veya hangi günün namazı olduğunu veya ilk defa yahut son defa üzerinde kazaya kalmış olan öğle namazının kazası olduğunu tayin etmese, sahih olur.’ demişlerdir.





Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.