Özlenen Rehber Dergisi

127.Sayı

Kurban

Murat GELEGEN Özlenen Rehber Dergisi 127. Sayı
Sözlükte; "yaklaşmak, Allah’a yakınlığa vesile olan şey..." manalarına gelen kurban, terim olarak ise; "ibadet maksadıyla, belirli vakitlerde, belirli şartları taşıyan hayvanların usulünce kesilmesine ve kesilen hayvana" denir. Bu şekilde kesilen hayvanın Arapça’da karşılığı ise "udhiyye" dir.
İslamiyet’te en önemli menâsiklerden biri olan "kurban", İslam’dan önce de bütün dinlerde Allah (c.c.) tarafından, çeşitli şekil ve vakitlerde, meşru bir ibadet olarak varlığını korumuştur. Nitekim Maide Suresi 27. âyette Âdem (a.s.)’in iki oğlunun Allah (c.c.)’a kurban olarak bazı şeyler takdim ettikleri anlatılır. Buradan da anlaşılıyor ki kurban menâsiki ilahi dinlerin hepsinde meşru bir amel olarak devam etmiştir.
Kurban, İslam’daki şekliyle ise Hz. İbrahim (a.s.)’e dayanmaktadır. Nitekim bunu belirten ayetlerde şöyle haber verilmiştir: ’(İbrahim) Ya Rabbi! Bana salihlerden (bir çocuk) ihsan buyur (dedi). Biz de onu pek yumuşak tabiatlı bir oğul ile müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona: ’Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?’ dedi. O’da, ’Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi. Vaktâ ki, ikisi de teslim oldular ve O’nu alnının bir yanı üzerine yatırdı. Ve O’na: ’Ya İbrahim!» diye nidâ ettik (ve dedik ki): ’Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.’ Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir imtihandır. Biz, (İbrahim’e) büyük (nimet olarak) bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. Ve sonrakilerin arasında O’na karşı (bir güzel sena) bıraktık. İbrahim üzerine selâm olsun. İşte (biz) muhsin olanları böylece mükâfatlandırırız. Şüphesiz o, bizim mü’min olan kullarımızdandır.’ (Saffât, 37/100-111)
İslam’da da kurban ibadeti önemli bir yer tutmuş, Kur’an ve Sünnet ışığında kurban konusu üzerine çeşitli hükümler de bina edilmiştir. Aynı zamanda Yukarıdaki ayetlerde de belirtildiği üzere "kurban" Hz. İbrahim (a.s.)’in oğlu Hz. İsmail (a.s.)’i Rabbi’ne kurban etme konusundaki kararlılığı sebebiyle, teslimiyet ve hükme rıza gösterme anlamına da gelmektedir. Mü’minler de, sadece rıza-i İlahî için kestikleri her bir kurban ile Allah (c.c.)’a karşı kulluk bilincinin kalplerde canlılığını ve bu uğurda maddiyatın önemsiz olduğunu izhar ederler. Bundan dolayıdır ki salih bir niyetle kesilerek Allah (c.c.) katında kabul edilmiş bir kurban, kulun Rabbi’ne karşı yakınlık vesilesidir. Çünkü bu ibadette asıl olan, yapılan bir fiil ile yakınlık kesp etme kastı olduğu için her ibadette olduğu gibi kurban ibadetinde de ihlas ve samimiyet çok önemlidir. Bununla ilgili olarak Rabbimiz Teâlâ ayet-i kerimesinde: ’Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır.’(Hac, 22/37) buyurarak asıl olanın kalpteki takva olduğunu haber vermektedir.
Kurbanın Hükmü
Hanefi mezhebinde şartları kurban kesmeye elverişli olan kimsenin, kurban bayramında kurban kesmesi vaciptir. Buna işaret eden deliller ise şunlardır;
- Kevser suresinde Rabbimiz Teâlâ: ’Rabbin için namaz kıl, kurban kes.’(Kevser, 108/2) buyurmaktadır.
- Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz ise bir hadis-i şeriflerinde: ’Kim hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse, namazgâhımıza yaklaşmasın’(İbn-i Mâce, Edâhî, 2) buyurmuşlardır.

Kurban Kesmeye Ehliyeti Olanlar
Müslüman olan
Akıllı olan
Buluğa ermiş bulunan
Hür olan
Mukîm (seferde olmayan) olan
Nisap miktarı mala sahip olan herkes kurban kesmekle yükümlüdür.

Kurbanda Nisap
Zenginlik ölçüsü manasına gelen nisabın, kurban kesmek için gerekli olan ölçüsü, 20 miskal (80.18 gr.) altın ve 200 dirhem (561 gr.) gümüş veya bunların değerindeki mal varlığıdır. Zekâtın nisabıyla aynı olan bu kurban nisabındaki fark şudur ki, malın üzerinden bir yıl geçmesi gerekmez ve yıl boyunca fakir olan kimse kurban bayramı gününde nisap miktarı mala ulaşsa üzerine kurban vacip olur.
Kurban Edilebilecek Hayvanlar
Koyun, keçi, sığır, manda ve deve kurban edilen hayvanlardır. Bunların dışındaki hayvanlar kurban edilmez. Bunlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2, koyun ve keçinin de 1 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Fakat koyuna has olarak, 6 ayını doldurmuşsa ve şekil olarak da 1 yaşını doldurmuş gibi gözüküyorsa kurban edilebilir. Bu istisna koyun içindir, keçide böyle değildir.
Bir koyun veya keçiyi sadece bir kişi kesebildiği halde, sığır, manda ve deve 7 kişiye kadar ortak olama yoluyla kurban edilebilir. Bu sayıda sınır 7’dir ve çift veya tek olması şartı yoktur.
Ortaklaşa kesilen kurbanda vekâlet sahihtir. Fakat satın alınmış olan bir hayvana sonradan ortak olmak caiz olmakla beraber mekruhtur.
Kesim sırasında ortakların her birinin yönleri başka tarafa dönük -yani bir mekânda bulunmakla beraber hepsi toplu değil de kurbanın etrafında yönleri farklı taraflara dönük şekilde, dağınık halde- olsalar bile ’kurban’ niyetiyle bir arada bulunmuş olmaları gerekir. Mesela ortaklardan biri kurbanı adak olarak, diğeri nafile olarak, bir diğeri de vacip olarak niyet eder ve keserlerse, ibadet niyetiyle bir araya gelmiş olurlar ve niyetlerine göre de ibadetleri geçerli olur. Fakat ortaklardan birisi sadece et almak niyetinde olsa ve belli bir şekilde niyetini yapmazsa bu kurban geçerli olmaz, diğer ortaklar da niyet ettikleri kurbanı kesmemiş olurlar. Bu sebeple özellikle de ortaklaşa kurban kesen kimselerin bu ayrıntılı hususlarda birbirlerini uyarmaları ve hatırlatmaları son derece önemlidir.
Kurbana Mani Olan ve Olmayan Hususlar
Başlı başına bir ibadet olan ’kurban’ da kesilen hayvanda da bazı şartların gözetilmesi gerekmektedir. Çünkü bazı kusurlar hayvanın kurban olmasına engel olur. Bunları şöyle sıralaya biliriz:
Hayvanın;
- İki veya bir gözünün kör olması
- Kemiklerinde ilik kalmayacak kadar zayıf olması
- Yürüyemeyecek kadar aksak (topal) olması
- Kulak veya kuyruğunun üçte birinden fazlasının kopmuş olması
- Dilinin çoğu ve burnunun kesilmiş olması
- Dişlerinin yarıdan fazlasının dökülmüş olması
- Doğuştan kulağının olmaması
- Meme ucunun kesilmiş olması
- Koyun ve keçide 1, sığırda ise 2 memesinin kurumuş olması
- Boynuzlarından birinin veya ikisinin kökünden kırılmış olması
- Memesi kurumuş veya memelerinden birisi (sığır ve develerde ikisi de) sütten kesilmiş veya yavrusunu emziremeyecek durumda olması
- Pis sayılan şeylerden yemiş olan ve belli bir süre bu temiz bir şey yememiş olması
- Ölecek derecede hasta olması, o hayvanın kurban edilmesine manidir.

Boynuzsuz veya boynuzu biraz kırılmış, dişlerinin birazı dökülmüş ve burulmuş hayvanın kurban edilmesi caizdir.
Yaşlılığı sebebiyle sütten ve meniden kesilmiş olan ve kulağı yarılmış, delinmiş, kırılmış olan hayvanları kurban etmek mekruh olmakla beraber caizdir.
Kurbanın Sahih Olmasının Şartları

- Bir kurbanın sahih olması için kesilen kurbanda;
- Kesilmeye mani herhangi bir kusurun olmaması
- Kurban vaktinde (günlerinde) kesilmiş olması lazımdır.

Kurban günleri
Bayram Namazı kılınan yerlerde; zilhicce ayının 10, 11, 12. Günleri bayram namazının akabinden sonra bayramın ilk üç günüdür. Arefe günü ve Bayramın üçüncü günü güneş batımından sonra kurban kesilmez.
Bayram namazı kılınmayan yerlerde ise; ilk gün, ikinci fecrin doğumundan sonra kurban kesilebilir.
Kurbanın Rüknü

Kurbanın rüknü, kurban edilmesi sahih olan hayvanın kesilmesidir. Yani hayvanı kesmeden bedelini vermek veya canlı olarak bir fakire vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Fakat kesilmesi şartı ile başka birine veya kuruma vekâlet vermekle de kurbanın rüknü yerine gelmiş olur. Çünkü kurbanda vekâlet caizdir.
Kurbanı Kimler Keser?
Kişinin kendisi kurbanı kesebileceği gibi vekâlet suretiyle de kurban kesile bilir. Bu vekâlette kendisi orada ise kurbanın başında hazır bulunmalıdır.
Müslüman olan kadın ve erkekler kurban kesebilir. Ehl-i Kitaptan birinin kesmesi ise; üzerine Allah’ın adını anarak keserse caizdir. Bunun dışında bir kelam (İsa adına vb. gibi lafızlarla) ile kesilirse caiz olmaz.
Kurban Nasıl Kesilir
Her hususta olduğu gibi kurban hususunda da İslam merhameti emretmektedir. Dolayısı ile kesilecek olan hayvanın incitilmemesi gerekir. Kesme işini, bu işi en iyi bilen birinin yapması ve hayvana eziyet vermemesi lazımdır.
Deve hariç diğer hayvanlar kıbleye karşı sol tarafları üzerine yatırılır. Üçayağı bağlanır. Kesen kişi de keserken;
قُلْ اِنَّ صَلَاتِى وَنُسُكِى وَمَحْيَایَ وَمَمَاتِى لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
أَللّهُ اَكْبَرُ أَللّهُ اَكْبَرُ لَاإلَهَ إلَّا اللّهُ وَاللّهُ أَكْبَرُ. أَللّهُ أَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ. بِاِسْمِ اللّهِ أَللّهُ أَكْبَرُ
dualarını okuyarak keskin bir bıçak ile kurbanı keser.
Hayvanın boğazından keserken, hayvanın yemek borusu ile iki şah damarının kesilmesi gerekir. Hayvanın tamamen ölmesini beklemek gerekir. Henüz ölmeyen hayvanın başının bedeninden ayrılması ve derisinin yüzülmesi mekruhtur.
Kesildikten sonra kurban sahibi iki rekât namaz kılar ve Rabbine şükreder. En efdali böyledir.
Kurban edilen hayvanın derisinin evde bir seccade veya kullanılacak bir eşya yapılması caiz olduğu gibi, fakirlere veya hayır kurumlarına verilmesi de caizdir. Fakat satılması kurbanın bir parçası olduğundan dolayı caiz olmaz. Kasap ücreti olarak da kesen kişiye verilmez.
Kurban Bayramları Hayvanlara Toplu Eziyet Günleri midir?
Öncelikle bilinmesi gerekir ki, mülkün sahibi o mülkü kullanımda söz hakkı olandır. En küçük zerresine kadar âlemi yaratan Allah (c.c) da, emirlerinden sual edilemeyecek olan yegane Hâlıkımız (yaratıcımız)’dır.
Her emrinde olduğu gibi Kurban Bayramları da Allah (c.c.)’ın her kuluna ayrı ayrı ihsanıdır. Nitekim kesilen bir kurban ile;
- Kurbanı kesen kişi Rabbinin emrine yerine getirdiği için yakınlık kazanmış olur
- Kurban etinden nasibini alan kişi de, senede bir defa da olsa Allah’ın nimetlerinden bu vesileyle faydalanmış olur.

Mantık olarak bakıldığı zaman da, eğer kurban bayramları hayvan kıyımı olsaydı, verilen her zekat mal kıyımı, İlahi kelimetullah için yapılan her savaş insan kıyımı, tutulan her oruç ve yapılan her hac da hem mal hem beden kıyımı olurdu. Fakat hikmetini anlayamasak bile Allah Teâlâ’nın emirleri gereği, yapılan her amelin bir karşılığı vardır. Ve boş değildir. Bunun boş olmadığını anlamak için ise her işe doğru yerden bakmak yeterlidir. Ameliyat anında görünüşte her ne kadar o kişinin bedeninin bakılamayacak derecede olması, parçalanması, kanlar içerisinde kalması gibi olsa da aslında o hastanın iyileşmesinin tek yoludur. Fakat asıl mesele belirttiğimiz üzere olaya doğru yerden bakmaktır…






Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.