Özlenen Rehber Dergisi

106.Sayı

Günlük Yaşantıyla İlgili Sünnet ve Edepler

1- SALİKİN YEMEK ÂDÂBI

KILLETÜ’T-TAÂM
Salik öncelikle az yeme, az konuşma, az uyuma gibi tasavvufun temelini oluşturan esaslara özellikle dikkat etmelidir ki, seyr ü sülûkünü rahatça tamamlayabilsin.
SAĞLIĞA ZARARLI YEMEKLER
Salik sağlığını kaybedip ibadetten uzak kalmaması için yiyecek ve içeceklerine dikkat etmelidir. Günümüzde kullanılan bitkisel margarinleri vücut ısısı eritemediğinden ve birçok hastalıklara sebep olduğundan dolayı kullanmamalıdır. Bu yüzden hazmı kolay sıvı yağları (zeytinyağı, ayçiçek yağı gibi) kullanmalıdır. Yanmış ekmekleri ve tadı kaybolan yemekleri yememeli, bozulmuş ve kirli suları da içmemelidir.
YEMEKTEN ÖNCEKİ ÂDÂB
Sâlik yemekten önce ellerini yıkamalı, besmele çekmeli ve mümkünse meyve yemelidir ki hazmı kolaylaştırsın. Yemeğe otururken de oturma ve yeme âdâbına dikkat etmelidir.
Yemekten önce ve sonra eller yıkanınca mümkünse eller havluya silinmemelidir. Çünkü ellerin yaşlığı sebebiyle havludaki kokular ellere sinebilir.
Yemekten önce ve sonra ellerin bileklere kadar yıkanması temizlik açısından güzel olup sünnettir. Yemekten önce ve sonra eller yıkandığında kurulanmamalıdır. Böylelikle elleri kurulamada kullanılan eşyada (havlu ve mendil gibi bezlerde) bulunabilecek mikropların ele sirayet etmesi önlenmiş olmaktadır. Ellerin ıslaklığının gözlere sürülmesi ise müstehaptır.
Âişe (r. anhâ)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Biriniz ye(mek yemek iste)diği zaman (başlarken) Allah Teâlâ’nın ismini ansın (besmele çeksin). Şayet (yemeğin) başında Allah Teâlâ’nın ismini anmayı unutursa: ’Bismillâhi evvelehû ve âhirahû/Başında ve sonunda Allah’ın ismiyle (başlarım)’ desin." (Ebû Dâvûd, Et’ime, 16)
Selmân (el-Fârisî) (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Her kimi, yanında, şeytanın bir yemek ve bir istirahat yeri bulamaması mutlu ederse, evine girdiği zaman selam versin ve yemeğine (başlarken) besmele çeksin.’ (Taberânî, Kebîr, c.3, s.568, h.no:5978)
Câbir b. Abdill’ah (r.a.)’den rivayet edildiğine göre; kendisi Nebi (s.a.v.)’i şöyle buyururken işitmiştir: ’Bir kişi evine girdiği zaman girerken ve yemeği esnasında Allah’ı anarsa (besmele çekerse), şeytan (yardımcılarına); ’Sizin için ne geceleyecek yer, ne de akşam yemeği var!’ der. (Şayet kişi evine) girer de gireceği zaman Allah’ı anmazsa, şeytan; ’Geceleyecek yere kavuştunuz!’ der. Yemek esnasında ise Allah’ı anmazsa (şeytan); ’Hem geceleyecek yere, hem de akşam yemeğine kavuştunuz!’ der.’ (Müsim, Eşribe, 13)
Ömer b. Ebî Seleme (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in terbiyesi altında bir oğlandım. (Yemek yerken) elim, yemek kabının içinde dolaşıyordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bana: ’Ey oğul! (Yemeğe başlarken) Allah’ı an (besmele çek), sağ (el)inle ye ve önünden ye!’ buyurdu. Bundan sonra bu yiyiş tarzım olmaya devam etti. (Buhârî, Et’ime, 2)
Bu hadis-i şerifte sofrada kendi önünden yemeye ve sofra adabına riayet etmeyenleri ikaz etmeye işaret edilmiştir.
SOFRA ÂDÂBI
Sofraya üstadından, ev sahibinden ve takvaca üstün olanlardan önce oturmamalıdır.
Sofraya sünnet-i seniyye olduğu için sağ ayağını dikerek oturmalı, yemeğe üstadından, ev sahibinden ve takvaca üstün olanlardan önce başlamamalı, önce onların başlamasını beklemelidir.
Sofrada kendi önünden yemeli, lokmalarını küçük almalı, yemeğe başlarken Besmele ve tuz ile başlamalı, ağız hareketlerine dikkat etmeli, gereksiz sözlerden sakınmalı, oburluktan kaçınmalı ve yemeğin bitiminde su içmemeli, tuzla bitirip hamd ederek kalkmalıdır. Kimsenin yemek yiyişini gözetmemelidir.
Yemek çatal, kaşık gibi âletlerle yeniyorsa, fazla ses çıkarmamaya dikkat etmelidir.
Şayet yemeği eliyle yemesi gerekiyorsa, üç parmağı ile yemelidir. (İki parmakla yemek kibir, üç parmakla yemek sünnet, dört ve beş parmakla yemek oburluk alâmetidir.)
Yemekte güzel şeylerden bahsetmeli, öksürünce ve aksırınca elini ağzına kapatmalı, esneme geldiğinde gücü nispetinde engel olmalı, eğer engel olamaz ise yine elini ağzına germelidir.
Salik, uzanarak, yatarak, gezerek ve toplum içinde, bir şeyler yiyip içmemeye gayret göstermelidir. Salik, dibi görünmeyen kaplardan mümkün mertebe bir şey içmemelidir.
Sofrada, ismi Peygamber ismine uyan kimsenin bulunmasını müstehap bilip bereket saymalıdır. Bu, sofranın adabındandır.
Yemeğin yerde yenilmesi müstehabdır.
Katâde’nin Enes (r.a.)’den rivayet ettiğine göre şyle demiştir: ’Nebi (s.a.v.)’in asla ’sükürruce/küçük tabak’ üzerinde (yemek) yediğini bilmiyorum. Onun için ’murakkak/hâlis buğday unundan yufka ekmek’ asla yapılmamıştır. Ve ’hıvân/yüksek yemek masası’ üzerinde (yemek) yememiştir.’ Katâde’ye: ’Öyleyse ne üzerinde (yemek) yerlerdi?’ denildi. (Katâde): ’Yer sofraları üzerinde’ dedi. (Buhârî, Et’ime, 8)
Üzerine çok el uzanan tek bir kapta yemek yenilmesi Cenâb-ı Allah’ın rahmet ve bereketinin o sofra üzerinde artmasına vesîle olur. Aynı zamanda sünnettir.
Ebû Cuheyfe (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Dayanarak (yemek) yemem!’ (Buhârî, Et’ime, 14)
Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.)’in, kendisine ’el-Ğarrâ’ denilen bir yemek kabı vardı ki onu dört adam taşırdı. (Kurban bayramı) sabahına erip de (bayram) namazını kıldıklarında bu kap getirildi. -İçine tirit konduğunu kastediyor- (İnsanlar) hemen onun etrafında toplandı. Ne zaman ki (insanlar) çoğaldılar, Rasûlullah (s.a.v.) (dizleri üzere) çöktü (ve oturdu). Bunun üzerine bir bedevi (bu oturuşu küçümseyerek): ’Bu oturuş nedir?’ dedi. Nebi (s.a.v.): ’Muhakkak ki Allah, beni mütevazı, cömert, (şerefli) bir kul kıldı. Kibirli, inatçı zalim kılmadı.’ buyurdu. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’(Kabın) kenarlarından yiyin. Ortasın(dan yemey)i terk edin ki onda (sizin için) bereket meydana getirilsin.’ (Ebû Dâvûd, Et’ıme, 18)
Dayanma, yemek yerken bir şeye dayanma olarak açıklandığı gibi, eliyle yan tarafa yaslanmak olarak da izah edilmiştir. Bu iki oturuş, yemeğin mideye çabuk ulaşmasına mâni ve mideyi tazyik edici bir oturma şekledir. Mide bu durumda meyilli kalıp dik durumda olmadığından yenilen gıdaların kolayca ulaşması mümkün değildir.
Yemek yerken sol ayak üzerine oturup sağ dizi bükmek sünnettir. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in bazen iki dizi üzerinde oturduğu da olurdu.
Yemeğe doğru biraz eğilmek de sünnettir. Ancak ağzını yemeğe doğru fazlaca eğmemeli, ağızdan bir şey çıkardığı zaman, yönünü sofradan çevirmeli ve ağzındakini sol eliyle almalıdır.
Sofrada yeşillik bulundurmak müstehabdır. Ayrıca yemeğe tuz ile başlamalıdır.
Enes b. Mâlik (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Katığınızın başı tuzdur.’ (İbn-i Mâce, Et’ıme, 32)
Tuz, insanların vücutlarını ve yemeklerini ıslah eder. Tuzda temizleme ve çözme, yoğun rutubetleri giderip kurulama, vücudu destekleme, vücudun bozuşup kokuşmasını önleme, sulu kaşıntıları kurutma gibi faydaları vardır. Ayrıca tuz, ağızdaki tükürük bezlerini derhâl harekete geçirerek salgılar üretir ve yemeğin hazmı için kolaylık sağlar. Bunun yanında cüzam, cinnet, baras, mide ağrısı ve diş ağrılarına da şifadır.
Yemeği üç parmak ile yemelidir. Bunlar; başparmak, şehâdet parmağı ve orta parmaktır. İki parmakla yemek kibirden, üç parmak ile yemek sünnetten, dört ve beş parmakla yemek oburluktandır.
İbn-i Ka’b b. Mâlik’in babasından rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: ’Rasûlullah (s.a.v.) (yemeği) üç parmakla yer ve elini silmeden önce yalardı.’ (Müslim, Eşribe, 18)
Önce sırasıyla orta parmak, şehâdet parmağı ve başparmağı yalamalıdır. Yere düşen ekmek kırıntılarını toplayıp yemek, nimetin ziyadeleşmesine sebeptir.
Ekmeği iki elle kopartmalıdır. Ekmeği bir elle kopartmak kibir alâmetidir. Yemek kaplarının kenarında kalmışları ve sofraya düşen yemek damlalarını yemek de sünnettir.
Sofrada ekmeklerin dizilişine ve kapların intizamına, sofra düzenine itina göstermelidir. Sofraya ekmekler tek konulmalıdır. Çünkü Allah tektir, teki sever. Ekmeğin kabuğunu veya içini yiyip, gerisini atmak tahrîmen mekruhtur.
Yemek yerken sağa sola bakılmaz. Ağız fazla açılıp başkalarını rahatsız edecek şekilde ses çıkartılmaz. Yemekte saç, sakal veya elbise ile oynanmamalıdır. Çünkü bu durum mekruh olup, başkaları tarafından hoş karşılanmayabilir.
Soğutmak için yemeğe üflemek yemeğin bereketini izâle eder. Kişinin kendi önünden yemek yemesi sünnettir. Ancak meyve yenirken kendi önünden yeme şartı koşulmamıştır. Buna sadece meyve yenirken cevaz verilmiştir.
Yemeği ayıplamamalıdır.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Nebi (s.a.v.) asla hiçbir yemeği ayıplamadı. Onu arzu ederse yer, değilse bırakır (yemez)di.’ (Buhârî, Menâkıb, 23)
Hadîs-i şerîfte yemeği ayıplamayıp onu methetmenin müstehab olduğuna işaret vardır.
Ümmü Âsım (r.anhâ)’dan -ki kendisi Sinân b. Seleme’nin ümmü velediydi- şöyle demiştir: Biz bir çanakta yemek yerken Nübeyşetü’l-Hayr yanımıza geldi ve bize (şöyle) anlattı: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim, bir çanakta (yemek) yer, sonra da onu yalarsa, çanak onun için istiğfar eder. (Günahlarının bağışlanmasını diler).’ (Tirmizî, Et’ıme, 11)
Tabağı yalamak, tevazu göstermek olup, Allah (c.c)’ın verdiği nimete tazim ve telef olmaktan korumaktır. Tabağın yalanması mümkün değilse el ile silmelidir. Tabakta kalan yemek bir kişiyi doyuracak miktarda ise onu yemeyip bırakmak sünnet olduğu gibi, bir kişiyi doyurmayacak kadar az ise onu bırakmayıp yemek de sünnettir.
Câbir (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.): ’Birinizin lokması (yere) düştüğü zaman hemen onu alsın, onda bulunan (toz, toprak vb.) bulaşığı gidersin ve onu yesin, onu şeytana bırakmasın! Parmaklarını yalayıncaya kadar elini mendille silmesin. Zira o, bereketin, yemeğinin hangisi (parçası)nda olduğunu bilmez.’ (Müslim, Eşribe, 18)
Yemek yerken yere düşen lokmayı alıp yemek müstehabdır. Şayet lokmanın üstünde toz ve toprak gibi bir şey varsa bunu giderdikten sonra yemelidir. Eğer lokmanın düştüğü yer pis veya mikroplu ise lokma zararlı bir duruma girmiştir, dolayısıyla yenmez.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.